"Stevie, uyan hadi."
Biri üstümdeki örtüyü çekmeye çalışırken ben yavaş yavaş açıyordum gözlerimi. Görüntü netleştiğinde beni izleyen Bucky ile karşılaşmıştım.
"Buck, sorun ne?" diye sordum bedenimi yukarıya kaldırırken. Hava hâlâ karanlıktı ve tek bir ses bile gelmiyordu kulağıma.
"Bir sorun yok Steve." dedi Bucky gülümseyerek. Ben ise gözlerimi ovuyordum çünkü hâlâ tam anlamıyla uyanamamıştım.
"Pekala, neden uyandırdın beni o zaman?" diye sordum elimi gözlerimden çekerken. Bucky metal kolu ile bana odanın dışını gösterdi.
"Sana bir sürprizim var. Gelir misin?"
Kafamı salladıktan sonra yerdeki spor ayakkabıları giydim ve Bucky'nin peşinden yürümeye başladım. Koridora çıktığımızda hiçbir ışığın yanmaması dikkatimi çekmişti.
"Bucky, neler oluyor?" diye sordum onun gözlerimi ona çevirirken fakat gördüğüm tek şey onun parlayan koluydu.
"Sürprizi söylersem bir amacı kalmaz Steve."
"Nereye gittiğimizi söyle o zaman." dedim bir elimi onun metal koluna koyarken. Bucky beni duymamazlıktan gelirken ben onun kolunu bırakmamıştım.
Bir sürü sonra kuleden çıkmıştık. Bahçeye baktığımda yeşil çimlerin sararmış olduğunu gördüm.
"Ne oldu buraya?" diye sordum Bucky'nin kolunu bırakırken. "Kim zarar verdi çimlere?"
"Steve, bana bakar mısın?"
Hızla geriye dönüp Bucky'e baktım. Bucky'nin kolundan yerlere kan akıyordu.
"Kolun!" dedim ona koşarken. "Bucky, kolun! Ne oldu?"
Hızla üstümdeki tişörtü çıkartıp onun kolunu sardım. Kolundan akan kanlar yere damlarken benim vücudum titremeye başlamıştı.
"Canım çok yanıyor Steve." dedi Bucky acı dolu bir sesle. Hızla onu kucağıma alıp kulenin kapısına gittim fakat kapı kapalıydı.
"Bruce! Helen! Biri yok mu!? Sam!"
Kimseden bir ses gelmezken Bucky'nin yüzüne baktım. Yüzünün yarısı yanıklarla kaplıydı.
Aynı Tony gibi.
"Bucky." diyerek yere çöktüm. Ağzımdan bir hıçkırık çıkarken onu daha sıkı sarıyordum kollarım ile. "Bucky, sesime odaklan. Sana bir şey olmasına izin vermem ben."
Bucky bana tebessümle bakıyordu sadece. Sevdiğim birini daha kollarımda kaybetmek istemiyordum.
"Stevie." dedi çok cansız bir sesle.
"Buradayım, buradayım."
"Özür dilerim. Yolun sonu buraya kadarmış."
Bucky'nin gözleri kapanıp sola doğru düşerken ben onu sarsmaya devam ediyordum.
"Bucky! Bucky! Beni bırakma! Yalvarırım!"
"Steve! Uyan!"
"Bucky! Beni bırakma!"
"Steve, buradayım. Seni bırakıyorum ve bırakmayacağım da. Hadi aç gözlerini."
Gözlerimi açtığımda başucumda gördüm Bucky'i. Bana telaşla bakıyordu.
"B-bucky?"
"Buradayım."
Hızla yataktan doğrulup ona sarıldım. Kendimi serbest bırakıp hıçkırarak ağlarken o da beni teselli etmeye çalışıyordu.
"Bucky beni sensiz bırakma olur mu?" diye fısıldadım gözlerimi kapatırken.
Bucky alnıma bir öpücük bırakıp bizi yavaş yavaş yatağa yatırdı ve beni göğsüne çekti. Üstümüzü örttükten sonra bana sımsıkı sarılmıştı.
"70 yıl sonra buldum seni. Bırakır mıyım kolay kolay?"
"Bırakmazsın değil mi?"
"Bırakmam. Yolun sonuna kadar Stevie. Yolun sonuna kadar."
"Yolun sonuna kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başlangıç ⁝ Stucky • Yarıtexting
FanfictionTony öldüğünde Steve ne yapacağını bilmiyordu. Sevgilisini kaybeden Steve Rogers için her şey bitmişti ki ansızın gelen bir mesaj Steve Rogers için yeni başlangıç oldu. Bilinmeyen numara: Canın yanıyor, biliyorum. İzin ver acını seninle paylaşayım...