ON-İKİNCİ BÖLÜM

588 42 71
                                    

Jimin, Jungkook'un evinin kapısına gelmişti. Ama bir türlü cesaretini toplayıp zile basamıyordu. Evden çıkmadan önce hava güneşli olduğu için ince giyinmişti, şimdi ise hava bulutlu ve her an yağmur yağabilirdi. Hafiften üşümeye bile başlamıştı bile, zayıf bir bünyesi vardı hemen etkileniyordu. Kapıda daha fazla durmanın bir anlamı olamayacağını bildiği için, tereddüt etmeden zille bastı.

    Jungkook, Taehyung gittikten sonra çalışma odasına gidip çalışmaya başlamıştı. Acıktığını hissedip, çalışmaya ara vereceğinde kapı sesi gelmişti.
"Kim bu!" Diyip aşağı katta indi.
Kapıyı açınca Jimin'i karşısında gördüğünde, yine halüsinasyon gördüğünü düşündü. Hatta çok çalışmaktan hayal bile olduğunu düşündü. Aklı dün geçede kalmıştı. İlk kez böyle farklı bir rüya, yada Jungkook'un tanımıyla kabus görmüştü.

Jimin sessiz ortamı bozmak için konuşmaya başladı.
"Marhaba, rahatsız etmiyorum umarım?" Diye sormuştu.
Jungkook, Jimin'in konuşmasıyla, halüsinasyon olmadığını anlamıştı. 
"Hayır, rahatsız etmiyorsun. Ne oldu neden buradasın." Demiş ve Jimin'i içeri geçmesine izin verdi. Jimin, Jungkook'un bu haline başta şaşırsada, bir şey demeden içeri girdi.

Evi kocandı ve çok güzel dekor edilmişti. Her şeyden önce uyumluydu. Jungkook, ayaktaki Jimin'in karşısına geçip, ellerini göğüslerinde birleştirdi. Ardından Jimin'e sorar gözlerle bakmaya başladı. Jimin daha fazla bu ortamda bulunmak istemedi. Yoksa heran kalp krizi geçireceğinden korktu. Daha fazla vakit kaybetmeden, cebindeki parayı çıkartıp Jungkook'a uzattı.

"Geçen gün beni siz getirmişsiniz ve hastahane ücretini de siz karşılamışsınız. Buna hiç gerek yoktu ben kendim ödeyebilirim." Demişti, başta yumuşak olan sesi sonlara doğru sert olmuştu. Jungkook bir Jimin'e bir elindeki paraya bakıyordu.

"Sen benim evinim adresini nerden buldun haa. Dur ben söyleyeyim, hastahane ücretini ben ödediğim için beni araştırdın. Zengin olduğumu öğrendin. Bir hafta içinde, ne yapsam diye düşündün. Sonra aklına bunun parasını geri ona verip, gözüne girerim. Sonuçta kaz gelecek yerden, tavuk esirgemezmiş. Dımı?" Dedi yüksek sesle, ne dediğini bilmeden konuşuyordu.

Jimin şaşkınlıkla Jungkook'un ne dediğini anlamaya çalıştı. Junkook yüksek sesle konuştuğu için, Jimin'in gözleri dolmuştu. Sesini bulduğunda konuşmaya çalıştı.
"Bakın, ne dediğinizi bilm-" Sözünü kesen şey Jungkook'un yüksek sesiydi. Jimin irkilmişti.
"Ben ne dediğimi gayet iyi biliyorum. Senin gibi güzel erkekler kendini göstermek için, bu tür numaralara girişir." Gözü dönmüştü Jungkook'un ve ne dediğini bilmeden ağzına geleni söylüyordu.

Jimin kendini kötü hissetmeye başladı. Dolu olan gözleri yanaklarını ıslatmıştı, duyduklarıyla. Kendisini tanımıyordu ve hakkında böyle düşünceler olan biri için, kendini savunmaya gerek duymadı Jimin. Elindeki paraları salonun ortasındaki büyük sepaya bırakıp Jungkook'a döndü.

"Yazık, tek dertleri para olmuş Insanlara." Demişti Jimin. Ardından hızla geldiği yoldan arkasına bakmadan gitti.

Jungkook, Jimin'in sözünden sonra ne dediğini kavramıştı. Ama artık çok geçti. Kendine kızmaya başladı. Berber etmişti herşeyi. Sinirl bağırarak etrafındaki her şeyi yerlere attı. Dışarıdan gelen gök gürültülü ile, hemen başını cama çevirdi. Dışarıda hızlı bir şekilde yağmurun yağdığını gördü, o an aklında sadece Jimin vardı. Onun ince giyindiğini fark etmişti.

  Jimin dışarıya çıktığı gibi yağmurun yağdığını fark etti,  umursamadan yürümeye başladı. İçli içli ağlıyordu Jimin. Evine gidecekti, ama yağmur o kadar hızlı yağıyordu ki üstündeki bütün herşey ıslanmıştı.

Aşka Yolculuk JİKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin