Jimin taksiden indiği gibi, biri tarafından kollu sert bir şekilde tutulup çekiştirilmişti. Korkuyla arkasına baktığında nefret ettiği yüzle donup kaldı. Korkmuştu. Bu kadar çabuk yakalanacağını tahmin etmemişti. Sakin kalmaya ve korkusunu -babasına- göstermemek için, çabalarken bir anda arabanın içine fırlatılmıştı.
Daha neler olduğunu kavrayamamışken, yüzüne sert yumruklar yemişti. Gözlerini acıyla kapatırken, ağzından 'ah' nidası çıkmıştı. Aynı zamanda dilinde metalik bir tat aldı. Ağzındaki kan acıyan dişleri ve patlayan dudağından geldiğini biliyordu. Zorlukla yutkundu, kanın tadı midesini bulandırmıştı.
Yediği hakaretler ve yumruklara karşı gelmeye bile halinin olmadığını fark etti Jimin. Önceden olsa debelenir veya yardım çığlığı basardı. Ama bunu yapmamıştı. Yapamamıştı. Kimsenin ona acıyan gözlerle bakmasını istemiyordu. Gözleri dolmuştu yine, bugün kaçıncı kez olduğunu bilmiyordu. Artık umursamıyordu.
Bıkmış ve yorulmuştu bu kovalamacadan. Yıllardır heran bulunma korkusuyla, hayatına hiç bir zaman rahat bir şekilde devam edememişti. Gezmek ve görmeyi çok istediği yerlere bile gidememişti. Hep tetikte olması gerekiyordu çünkü. Geriye dönüp baktığında, bir tek Jin'le güzel anılar biriktirdiğini fark etti. O da evin veya parkların sınırları içerisindeydi hep.
Bide Jungkook vardı, kısa bir sürede hayatına girmiş ve kalbini paramparça etmişti.Biran da yediği yumrukların kesilmiş, hemeb ardından araba hareket etmişti. Sıkıca kapatığı gözlerini korktuğundan dolayı açmamıştı. Arka koltukta cenin pozisyonunda duruyordu. Sanki vücudu kendini korumak ve daha fazla zarar görmemek için bu pozisyona girmiş gibiydi.
Hareket eden araba bir kaç dakika sonra aniden durmuştu. Jimin arabanın anı frenile, neler durduğunu merak etmişti. Gözlerini açıp etrafına bakmaya cesareti yoktu. Ta ki polis sirenlerinin sesi kulaklarına doluncaya kadar. Aniden gözleri açılmış ve hızla arabanın camından dışarıya bakmıştı. Yol polisler tarafından kapatılmıştı. Her yerde polis arabaları vardı.
Karanlık gecede polisin, mavi ve kırmızı ışıkları her yerı aydınlatmaya yetmişti.Jimin içinden 'Ne yani şimdi kurtuldum mu?' diye geçirdi. Ön koltukta oturan sözde babası, birkaç seri hareketle kendini arka koltuğa atmıştı. Jimin kurtulmanın verdiği mutlulukla babasının ne yaptığını bilmezken, aniden başında hissettiği soğuklukla dona kaldı.
"Tek yanlış bir hareketinle seni öldürürüm. Şimdi uslu dur ve in." Derken bir kolunu Jimin'in boynuna sarmıştı. Jimin babasının bu kadar alçalacağını -kendi oğlunu bile rahat bir şekilde öldürebileceğini- düşünmemişti.
Arabadan indiklerinde polisler, Jimin'in başındaki silahı gördükleri gibi hızla silahlarının emniyet kilidini açmıştılar. Jimin nedendir ağlayamıyordu. Babası az önce seni öldürürüm mü demişti. 'Keşke daha önce ölseydim de bütün bu acılara katlanmasadım.' Diye geçirdi içinden.
"Elindeki silahı bırak ve teslim ol!" Demişti bir polis. Jimin etrafına bakarken, tanıdık bir araba kendilerine doğru hızla gelip durduğunu ve içinde tanıdık bir yüz çıktığını gördü. Jungkook'tu. Jimin, Jungkook'u gördükten sonra istemeden kalbinin ritmi daha da hızlandı. Jungkook'u ölmeden önce gördüğü için kendini şanslı hissetmişti. Keza babasını tanıyordu, sona yaklaştığını bildiği için öldürmeden bırakmayacaktı.
"Jimin'i bırak seni aşağılık ruh hastası!" Diye bağırmıştı Jungkook. Jimin'in yanına doğru yürümeye başladığı gibi durduruldu. "Tek adım daha atarsan çok sevdiğin Jimin'in ölür." Demiş ve devam etmişti. "Şimdi gitmeme izin verin ki kimse yaralanmasın." Jimin babasının dediklerini idrak etmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka Yolculuk JİKOOK
Fanfiction{TAMAMLANDI} Jimin babasından kurtulmak için, başka bir yere kaçtı. Orda kendine yeni bir hayat kurarken, Jungkook'la tanıştı. TAEJİN #1-taejin {10:08:2022} #11-jikook {26:01:2024}