mavi kelebeğin kanatları

426 53 15
                                    


(hikaye 1950' lerde geçmektedir )

Hoseok kızıl saçlarını geriye doğru tararken simsiyah gözleri en yakın arkadaşını arıyordu. Namjoon' un son yıllarda bir omega ile görüştüğünü ve ona âşık olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştı Hoseok. Değişiklik olmasını elbette bekliyordu lakin... Namjoon ve âşık olmak mı?

Kızıl saçlı adam ruh eşine inanıyordu. Ve ailesine sadece kaderinde ki eşiyle evleneceğini söylemişti. Ailesi buna karşı çıkmıştı, çünkü her kurt gerçek eşini bulamıyordu. Hoseok gerekirse diyar diyar gezeceğini o zamanda bulamazsa ailesinin istediği kişiyle evleneceğini söylemişti. Bunu söylediğinde ailesi biraz olsun sakinleşmişti. Saçma buluyordular ama oğullarının keçi inadını da biliyordular.

Yıllar oğullarına çok şey kattığı gibi birtakım huylarını da vazgeçilmez kıldırmıştı.

Hoseok sıkılarak bileğinde ki saate baktığında arkadaşı tamirden yeni aldığı arabasıyla önünde durdu. Kolunu aralık olan camdan çıkartmış, kocaman gülümsüyordu.

"Ne oldu?" diye sordu çatılan kaşlarıyla.

"Omegam ile buluştum." dediğinde Hoseok gözlerini devirdi. Onun kime âşık olduğunu merak ediyordu. Aşk sarhoşu olan arkadaşına burun kıvırıp arabaya bindi.

Radyoda çalan şarkıyı dinlerken el değmeyen yere 'tepe' ye çıktılar. Burası onların dinlenme alanıydı. Hoseok' un babası şef olduğu için oraya bina veya otoban yapılmamıştı. Açık hava sineması için ideal bir yerdi lakin.

Namjoon küçük bagajından bira şişelerini çıkarınca Hoseok' un keyfi yerine gelmişti.

"Sonunda işe yarar bir harekette bulundun." diyerek arkadaşını iğnelediği zaman Namjoon kahkaha attı.

"Yıllar sivri dilini keskinleştirmiş." Diyerek arkadaşının yanına oturdu. Havadan sudan sohbet etmeye başladıklarında Hoseok aklında ki konuyu açmaya karar verdi.

"Şu Alfa' ları kullanan Omega' yı anlatsana. Sen karşılaştın mı onunla?" diyerek sorduğunda Namjoon ıslık çaldı.

"Dostum gerçekten çok güzel bir Omega. Feromanları çok güçlü ve gerçekten benzersiz kokuyor. Eğer bir sevdiğim olmasaydı emin ol bende onun kölesi olabilirdim." demesiyle Hoseok gür bir kahkaha attı. Arkadaşının böyle konuşması onu daha da meraklandırmıştı.

En fazla ne kadar güzel olabilirdi ki? Ve ne kadar özel? Asla bir Omega' yı, Beta' yı küçümsemezdi ama bu duydukları alışılmışın dışındaydı. Bir Omega? Alfa' ları kullanıyor...

Daha neler...

On yılını geçirdiği sürüde birçok Omega tanımıştı genç Alfa. Hepsi birbirinden güzeldi ama hiçbirine farklı bir gözle bakmamıştı. Gelenekçi bir adamdı aynı zamanda. Bulunduğu sürü ona bunu öğretmişti. Atalarının izlediği yolları teker teker öğrenmişti. Deneyimlemişti hepsini.

Kurt formuna dönüşmeden bir ayı ile dövüşmüştü. Acıyı benimsemesi için kurt özüyle beslemişti. Günlerce, hatta aylarca o acıyla baş etmeyi öğrenmek zorunda kalmıştı.

Bedeninde ki yaralar tazeyken karla kaplı bir dağa sadece altında geyik derisinden olan pantolonuyla çıkmıştı. Çıplak ayaklarına batan taşlar, dondurucu soğuk, yarası ve nice zorluklar.

Zorlu şartlar altında yaşamaya çalışmıştı, bulunduğu sürü gerçekten güçlü bir sürüydü. O sürüye düşman olmak için akıl sağlıklarını kaybetmeleri gerekiyordu. Sürüye kabul de öyle kolay olmazdı ama iki sürünün lideri eski dosttu aynı zamanda. Hoseok aklına gelen anılarla susmuş, derin bir nefes alıp vermişti. Bu kadar sıkıntıyı sadece ileride iyi bir lider olabilmek için mi çekmişti. Babasını gururlandırmak için mi? O bu kadar zorlukla mücadele ederken kendi sürüsü gününü gün etmiş, bir Omega' ya kendini oyuncak etmişti. Sürülerine ne gibi faydaları vardı şu an onların? Sadece eğlence ve şebeklik mi hakimdi bu köyde?

Buna müsaade edemezdi. Gelişmeli ve atalarının yolunu da izlemeleri gerekirdi. Ataları eşlerine her zaman saygı gösterip, korur kollardı. Kim bilir kaçının eşi vardı? Eşlerine rağmen herhangi birine gitmeleri çok büyük bir saygısızlıktı.

Efsane liderleri sadece eşine boyun eğmişti.

Şimdi ki liderler kim bilir hangi cariyesinin koynundaydı. Bunları duymak ve görmek onu fazlasıyla sinirlendiriyordu. Kurtlarda bulunan sadakat duygusunun bu kadar gevşemesi... Eğer kendi eşini bulursa, amma ve lakin bulamayıp biriyle evlenirse de asla bir başkasına göz ucuyla bile bakmayacaktı.

"Durgunlaştın." Dedi Namjoon arkadaşının omzunu omzuyla dürterken.

"Buraların çivisi çıkmış hep." Dedi.

"Dostum artık böyle. İlerleyen zamanlarda kim bilir neler çıkacak bilemeyiz."

"Dongdong' a geri dönmek istiyorum buraları görünce." Dedi dişleri arasından. Birinci ayını bile doldurmadan nefret etmişti doğduğu sürüden.

İnsanlar daima kolayına geleni seçerdi. Asla zor olanı irdelemez, merak etmezdi. Adeta ona bir böcek muamelesi yapardı. İşlerine geleni söyler öyle hareket ederdiler. Altında ki sebebi asla merak etmezdi. Ve anlamıştı ki Hoseok ilerleyen zamanlarda duygularda kaybolmaya başlayacaktı.

"Bana şu herkesi büyüsü altına alan Omega' yı göster." Dedi Hoseok bir anda. Namjoon sadece gülmüş ve ayağa kalkıp üstünü silkelemişti.

"Aman ha görünce âşık olma." Diyerek dalga geçtiğinde Hoseok gülerek arkadaşını omzuna kolunu attı.

"Beni ne zaman âşık olduğun kişiyle tanıştıracaksın?"

"Şu an asla olmaz."

"Niye?"

"Eski anıları anlatıp beni rezil edersin." Dedi arabasının kapısını açarken.

"İlerleyen zamanlarda yapmayacağım ne malum?" Hoseok' da arabaya binerken sorduğunda Namjoon bilmiş bir tavırla arkadaşına döndü.

"Sende âşık olduğunda tanıştıracağım ki elimde koz olsun." Dediği vakit Hoseok yeniden güldü.

"Ne adi bir adam oldun sen öyle." Derken yola koyulmuşlardı bile. Yolculuk boyunca birbirleriyle dalga geçip, atışmışlardı. Aralarında ki samimiyetin gram eksilmemesi ikisini de fazlasıyla mutlu etmiş, içlerini rahatlatmıştı. Kasabaya döndüklerinde Namjoon arabasını park etmişti.

"Gerçekten dostum emin misin? Ona âşık olabilirsin" dediğinde Hoseok güldü.

"Ben sadece ruh eşime aşığım Namjoon." Dediğinde arkadaşı göz devirdi. Ruh eşine inanmıyordu Namjoon. Çünkü yoktu. Olsaydı bile herkes bulamıyordu eşini. Namjoon güzel Omega' nın son zamanlarda sıklıkla takıldığı barın önünde durdu. Arkadaşına son kez baktığında onun kararlı olduğunu görmesi ile derin bir nefes alıp verdi. Beraber yavaşça içeri geçtiklerinde, bardakları silip yerleştiren barmen dışında sadece beş kişi vardı iki arkadaş haricinde.

Hoseok alayla gülümserken Omega' ya baktı. Beyaz güzel bir teni vardı. Uzun sarı saçları dağınık bir şekilde örülmüştü ve örgülere tutunmayan birkaç tutam yüzüne düşüyordu. İnce şekilli dudakları güzel bir pembelikle kaplıydı. Boynunda tenine yakışan kan kızılı bir yakut kolye vardı. Üzerinde ise omuzlarından düşen ince bir kimono, bacaklarını açıkta bırakıyordu. Sol elinde yüzükler, sağ elinde ise kaliteli olduğu belli olan bir puro vardı. Güzeldi güzel olmasına ama ... Birilerini bu şekilde kullanmak ne kadar doğruydu. Diz çökmüş ve onun bacağını öpen iri yapılı bir Alfa vardı. Bir tanesi elinde ki tepside ona içki hizmeti görüyordu. Biri yerde bağlanmış bir şekilde duruyordu.

Hoseok gözlerini kıstığında, Yoongi yabancı birilerini hissettiğinde hafifçe gülümseyerek gözlerini açtı.

Kapalı göz kapakları yavaşça açılırken karşısında ki Alfa' yı süzüyordu. Güçlü bir vücut gördü başta.

Sonra...

Kader bir armağan mıydı yoksa lanet mi?

Gözleri buluştuğu an, ikisinin de nefesi kesildi. Zaman önce yavaşladı sonra tamamen dondu. Vücutların da ikinci bir kalp atışı hissettiklerinde dudaklarından acı dolu bir inleme döküldü.

Mavi kelebekler sardı etraflarını. Ruhları sonsuzluğa karışırken.

Mavi kelebekler vücutlarını sardı.

Mavi kelebekler onları kutsadı. 

blue butterfly|sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin