"Çoğu kez korktuğumuz şeyler de, arzu ettiğimiz şeylerdekinden daha az teklike vardır."
Başlama tarihiniz?
Başlama saatiniz?
Fotoğraftaki Zeynep
İyi okumalar✔️Hayat her zaman toz pembe geçmez. Bazıları öyle olduğunu sanar. Hayat insanlara öyle oyunlar oynar ki, kendinizi birden acılar için de bulmanız kaçınılmaz olur. Ben doğduğum günden beri acının kollarından çıkamamış bir çocuktum. Hayatımın her anında bir tehlike, acı vardı.
Ne kadar beni üzüp yıpratan olaylar olsa da bunların hiç biri beni yıkmamış aksine daha da güçlü bir kadın yapmıştı. Bunca zorluğa göğüs germişken daha da fazlasını istedim. Kendime yakışacak bir meslek seçmek.
Sabah sabah yine karalar bağlayarak sabahın erken sularında uyandım. Bu aralar fazla uyuyamıyordum. Sürekli aklımda dönüp duran düşüncelerin içinden çıkamazken kararlar vermek zordu. Dün gece nerede çıkardığımı bile unuttuğum kıyafetleri yerden toplayarak odadan ayrıldım. Banyoya girip onları kirli sepetine doldurduktan sonra soğuk suyla önce ellerini sonra yüzümü yıkadım. Cildim fazlasıyla hassastı. Soğuk havaları sevmez, sıcak havadan zaten nefret ederdi. Banyonun aynasından kendimle bakışırken yeşil ve mavinin karışık bir renk oluşturduğu gözlerime baktım. Renginden daha çok gözlerime oturmuş kanlı damarlar ilgi çekiyordu. Kesinlikle uyumam ve birkaç gün uyanmayarak harika bir uyku çekmem gerekiyordu ama bu şimdilik imkansızdı.
Aynaya bakarak daha fazla oyalanmak istemediğimden dişlerimi de fırçalayıp hızlıca banyodan çıktım. Pek fazla giyecek seçeneğim olmadığından her zaman işe giderken ne giyiyorsam onları üzerime geçirdim. Kahvaltı yapmayı sevmiyordum bu yüzden iş yerinde yemek üzere, yoldan bir şeyler almaya karar verdim. Kesinlikle üşengeçlik değildi bu. Sadece sevmiyordum.
Karar verdiğim gibi yoldan bir şeyler alarak iş yerimin koskoca görkemli kapısından içeri girdim. Etrafta koşuşturma vardı. Telsizlerden çıkan sesler birbirine karışmıştı. Kimseye selam vermeden masama geçtim. Herkes benim bu halime alışmıştı. Babam ne kadar sıcak kanlıysa ben o kadar soğuktum. Bir zamandan sonra insanlar da benim hareketlerimi sorgulamayı bırakmıştı.
Önüme gelmiş bir kaç dosyaya baktım. Bugün yine baya iş var gibi duruyordu. Normal de işimden gayet memnundum. Kesinlikle babam için seçmemiş aksine kendim istediğim için bu mesleğe başlamıştım. Ama uykusuzluk işimi hayli zorlaştırıyordu.
"Günaydın Zeynep, uyanamamış gibisin?"
Kafamı tabiri caizse gömdüğüm dosyalardan kaldırdım ve gelen arkadaşıma zor da olsa gülümsemeye çalıştım.
"Sanada günaydın, Volkan."
Yüzüme dikkatlice bakmasından rahatsız olsam da o böyle biriydi. Bir sorunum olduğunu tabiki anlamıştı.
"Bugün de pek bir enerjiksin maşallah."
Bana takılmasını boşverip kafamı tekrar dosyalara gömdüm. Ama kendimce küçük bir açıklama yapmak zorunda gibi hissediyordum. Cevap vermezsem ayıp olacaktı.
"Uyuyamadım." deyip kestirip atınca o da daha fazla üstelemedi ve elinde olan kahvelerden birini masama bırakıp gitti.
Volkan, iyi bir insandı. Bu zamana kadar ona ne kadar ters davransam da benimle konuşmaktan çekinmiyordu. Her zaman konuşmak için bir bahanesi vardı. Diğer yandan işin de gerçekten başaralı biriydi. Benden bir kaç yaş büyük olmasına rağmen sanki bu meslekte daha uzun yıllar çalışmış gibi denilebilirdi. Üstelik de yakışıklı bir adamdı. Burada ki çoğu kadın meslektaşımın ona ilgisi apaçık ortadaydı. Ama Volkan'da herhangi birine karşı değişik bir hareket sezememiştim. O herkese cana yakın davranan biriydi.