♫ — ariana grande - positions
•
Ding dong.
Kucağımda dinlenen ve tırnak köşeleri soyulmaktan yer yer kanamış olan parmaklarımdan dikkatimi ayırıp başımı kaldıran sesle birlikte ilk odağım, çaprazımdaki kanepede ayağını sallayarak dudaklarını dişleriyle soyup duran Yoongi hyung olmuştu. Sesi duyar duymaz yaslandığı kanepede hafifçe doğrulmuş ve hemen ayaklanmadan önce telaşlı bakışlarıma soğuk ve keskin bir şekilde karşılık vermişti. Bu tavrı beni daha da beter bir endişenin içine sokarken üzerine oturmaktan uyuşmuş ayaklarımı umursamadan, ayaklanan Yoongi hyung'un peşine düşmüştüm.
Önümdeki bedenin adımları giderek hızlandığında yapmam gereken şeyin ne olduğundan pek emin değildim fakat kapının kulpunu sertçe kavramadan hemen önce onun kolunu ben kavramıştım.
"Hyung lütfen-"
Düz bakışları beni bulduğunda ürpermeden edemedim. Sadece sinirine yenik düşmemesi gerektiğini söylemek istemiştim fakat bunun için fazlasıyla geç kaldığımı donuk bakışlarının ardında gizlenen kızgınlıktan rahatlıkla anlamıştım.
"Bırak kolumu Jimin."
Yüzündeki ifadesini aratmayan sesiyle konuştuğunda birkaç saniyeliğine duraksasam da yenilgiyle elimi çektim kolundan. Kayışların kopacağını hissediyordum, Yoongi hyung zor bile dayanmıştı. Bu zamana kadar tüm tartışmalarına tarafsız yaklaşmaya çalışmıştım fakat günün sonunda en çok üzülenin Yoongi hyung olduğunu görebiliyordum. Tartışma sebepleri her zaman saçma sapan şeylerden çıkardı, küslükleri de pek uzun sürmezdi fakat bu tartışmanın çok sıkıntılı geçeceğini hissediyordum. Tüm akşam boyunca kuzenim için hevesle yemek yaparak ona güzel bir sofra hazırlayan Yoongi hyung'un, kapının çalınmadığı her saniyede gözlerindeki ışığın birer birer nasıl söndüğüne kendim şahit olmuştum çünkü.
Belki de birazdan bu dört duvar arasında kıyamet kopacaktı ve sorun şuydu ki, ben bunu engelleyecek hiçbir şey yapamıyordum.
Yoongi hyung kapıyı açtığında yaklaşık üç saattir beklediğimiz kuzenim içeri adımladı. Yüzünde garip bir gülümseme vardı ve bize bakmadan içeriye adımlayıp ceketini kollarından sıyırdığında endişeli gözlerim hala donuk bir ifadeyle kuzenime bakan Yoongi hyung'taydı. Korkunç görünüyordu, belki onu tanımayan biri onun sıradan hali olduğunu düşünebilirdi fakat yıllarım onunla geçmiş, kendimi hep onu izlerken bulmuştum. Öyle ki artık onu, bedeninin neye nasıl tepki verdiğini bile ezberlemiş sayılırdım.
Buna sinirlendiği andan itibaren yaklaşık sekiz saniye sonra boynunda belirginleşen damarı da dahildi.
"Neredeydin sen?" Yoongi hyung sanki boşluğa konuşurmuş gibi bir karşılık aldığında içeriye adımladık. Hemen önümüzde ilerleyen kuzenimin salona adım atmasıyla birlikte karşılaştığı donatılmış yemek masasıyla duraksamış, bir süre bize doğru dönmemişti bile. Öylece ayakta dururken birdenbire sendelediğinde onu kollarından tutmak istesem de hızla yanındaki sandalyeyi kavrayarak bana ihtiyacı olmadığını belirtir gibi gülümseyerek bize dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POSITIONS ✓
Fanficthis some shit that i usually don't do but for you, i kinda, kinda want to cause you're down for me and i'm down too [smut!oneshot]