"Ayy, bu çocuk da sır kutusu gibiymiş! Ama ayy! Sizi şöyle yan yana düşündüm de, çok tatlı olursunuz!""Leyla ne saçmalıyorsun sen be? Off, hem hiç konuşmuyor ki. İnsanı ciddiye almayan bir havası var."
"O zaman sen de ciddiye alacağı biri ol bebeğim." dedi bilmiş bir tavırla.
Dişlerimi sıkarak yüzümü yüzüne yaklaştırdım:
"Ben başkaları için değişmem, bunu bilmiyorsan eğer seninle dört yıllık arkadaşlığımız çöp demek." dediğimde sırıtarak omuz silkti:
"Yok canişkom yok. Biliyorum da, o seni zaten kendi halinle ciddiye alıyor gibi. Baksana, buraya geliyor."
dediğinde gözünü sabitlediği yere döndüm. Yavuz ağır adımlarla yanımıza geliyordu gerçekten. Elleri siyah pantolonun cebinde, üzerinde çoğu öğrencinin giymediği gömleği vardı.
" Günaydın Güneş. "
dediğinde kollarımı göğsümde toplayıp dik dik yüzüne bakarak karşılık verdim, gülümseme isteğimi tamamen yok saymak zorunda kalarak tabii.
"Sana da. Bir şey mi oldu?"
"Iımm... Leyla ben bu arada." diyerek sevgili dostum girdi lafa. Bir de pişkin pişkin gülerek bakıyordu Yavuz 'a.
Yavuz da ona tebessümle karşılık verdi :"Memnun oldum, Yavuz ben."
"Kitabını soracaksan -"
"Hayır onu sormayacağım. Bitirdiğinde getirirsin. Ben sana, bunu getirmiştim."
diyerek cebindeki elini dışarı çıkardı. Parmaklarının arasında duran kolyeyi uzattı sonra bana. Benim kar tanesi kolyem...
"Sizde mü düşürmüşüm!?" dedim elime aldığımda.
"Evet, koltuğun üzerinde buldum."
"Çok sağ ol, bu kolye... Bu kolye çok değerli ama..."
sustum, bu kolyemde iki şey vardı. Bir, kar tanesi. İkincisiyse dört yapraklı yonca. O yoncayı bu kolyeyle ben eklemiştim ve şimdiyse yoktu:
"Bir de bu kolyede dört yapraklı yonca vardı. Yavuz lütfen odana iyi bak. Bulursan çok mutlu olurum!" dedim. Kolye benim için bir dünya anlam taşıyordu çünkü.
"Bulucam. Merak etme." dedi.
Kendime engel olamadım, olmadım. Ağlamaya başladım birden.Başımı kaldırıp da ikisinin yüzüne de bakmadım.
Ama az buçuk tahmin edebiliyorum yüz ifadelerini. Leyla muhtemelen ağzı açık bakıyordu, Yavuz ise hiç bir mimiği olmadan." Bebeğim ne oldu? Niye ağlıyorsun sen?"
"Off, yok ya öyle... Öyle bir anda şey oldu." dedim burnumu çekerek.
Leyloşum da yanaklarımı siliyordu narince:
"Kolye çok anlamlı galiba. Ama sana söz veriyorum bak, getireceğim sana kolyeyi."
dedi Yavuz da. Sandığımın aksine anlayışlı bakışları gözüme yaslıydı.
Başımla onu onayladığımda tebessüm etti:"Kendinize iyi bakın, yine görüşeceğiz hanımlar."
diyerek hızlı adımlarla uzaklaştı yanımızdan.
"Ne hoş bir çocuk! Hem düşünceli hem de çok farklı!"
"Leyla ne saçmalıyorsun sen ya?"
"Ne var canım? Yunan heykeli gibi. Bakışı, duruşu bile ayrı bir olay."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Mahkum
General Fiction"Bak, bu çiçekler güneşi çok sever. Yönleri hep güneşe dönük olur. Bu yüzden sana dönükler Güneş." gözlerimi ağır bir yük yaşıyormuş gibi devirdiğimde yüzünde daha da eğlenen bir ifade oluştu: "Heey, esprim hoşuna gitmedi değil mi?" "Ölüme mahkum bu...