Beş🧩

461 57 49
                                    

Keyifli okumalar canikolarımm😘

Gözlerimi açtığımda hâlâ mezarlıktaydım. Kaç saattir burdaydım? Akşam olmuş. Ağlamaktan uyuya kalmış olmalıydım. Soğuyan hava ile donmakta olan bedenimi ısıtmak için omuzlarımı sıvazladım. Yattım yerden kalkıp Yoongi'nin mezarının karşısına geçtim.

"İyi geceler sevgilim. Yarın yine geleceğim."

Yoongi'nin mezarına baktığımda toprağı bir birine girmişti. Ağlarken çok dağıtmış olmalıyım.

"Bu gün için özür dilerim sevgilim. Seni çok seviyorum yarın görüşürüz"

Mezara son bir kez daha bakıp arkama dönüp mezarın çıkışına doğru ilerledim. Cebimdeki telefonu çıkarıp saate baktığımda küçük çaplı bir şok yaşadım. Nerdeyse gün bitecekti. Aramaları görünce ikici şokumu yaşadım. Bambam, Mark, abim, ablam... herkes aramıştı hatta hastanenin güvenlik görevlisi bile aramıştı. Ama bir isim dikkatimi çekti Nam Joon. O beni neden aradı ki? Ben bunu düşünürken Nam Joon'dan mesaj geldi.
"Eun Joo kendine gelince beni ara mezarlığın orda seni bekliyorum"  Nam Joon buradaydı. Hemen mezarlıktan çıktım. Yolun karşında Nam Joon'u gördüğümde yanına gittim.

"Selam Eun Joo. Nasılsın?"

Nasıl mıyım? Bu sorunun cevabını  bende bilmiyorum be Nam Joon. Tek bildiğim şuan yıkık biri gibi görünüyor olmam. Ağlamaktan acıyan gözlerim yine ve yeni  göz yaşları hazırlıyordu. Nam Joon bir şey daha sorsa dese ağlayacak gibi hissediyordum.

"Bilmiyorum Nam Joon. Bilmiyorum. Nasılım? Nasıl olmalıyım? Hastalar tek tek uyanıyor Nam Joon ama Yoongi, Yoongi uyanmayacak."

Nam Joon olaylardan haberi yokmuş gibi şaşırdı. Elini omzuma attı ayakta durmakta zorluk çekiyordum. Nam Joon beni yönlendiriyordu. Her zamanki siyah arabalarının önünde durduğumuzda akmaya hazır olan göz yaşlarım sel olup aktı. Bu araba bile bana Yoongi'yi hatırlatırken nasıl nefes alıcam. Yoongi her şey sen ile olmayı hak ediyor. sensiz olmuyor sevgilim. Yanına gelmek istiyorum.

Nam Joon beni arabaya bindirdi. Kendisi de şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı. Nam joon  yol boyunca tek kelime dahi etmedi. Bu sessizlik büyük bir fırtınanın geleceği anlamına geliyordu. Nam joon'u hiç bu kadar düşünceli görmemiştim. Nam Joonların evine geldiğimizde Nam Joon yine bana destek olmuştu. Evin kapısının önünde durup kapıyı çaldı. Kapıyı kızarmış göz hatlarıyla Hoseok açtı. Anlaşılan bütün gün boyunca ağlayan bir tek ben değilmişim. Hoseok kapının önünden çekilip geçmezmiş için yol verdi. Nam joon bana yardım ederek içeri girdik. Tüm itler burdaydı bir tek Yoongi yoktu. Yoongim yoktu sevdiğim adam yoktu. Her şeyine aşık olduğum adam yoktu. Küçük piyanistim yoktu. Boğazımdan bir hıçkırık kaçtı.

"Eun Joo seni buraya getirdim çünkü seninle konuşmamışız gerek şeyler var. Ama önce sen bir dinlen çok bitkin gözüküyorsun."

Nam Joon'un dediklerine başımı salladım ağzımı açıp tek kelime edecek ne gücüm vardı ne de mecalim. Hepsine tek tek baktım. Hepsini özlemiştim. Oturduğum yerden kalktım.

"Gelin buraya sizi köpekler. Bu güne kadar neredeydiniz siz? Sizi çok özledim. Sarılın lan yengenize "

Benden böyle tepki beklemedikleri için şaşırmışlardı. Ilk kızarmış göz altlarıyla Hoseok geldi kollarımın arasına sonra hepsi geldi. Altısı da etrafımı sarıp sıkıca sarıldı. Böyle güzel ağlayacak kollar bulmuşum durur muyum? Duran göz yaşlarım tekrar akmaya başladı. Diğerler de benimle birlikte ağlamaya başladı. Yoongi olsa çok dalga geçerdi. Koca bebekler diye.  Yanında biri ağladımı hep bunu derdi bebek gibi ağlama ama kendisi ağladığı zaman o ağlamaz gözüne bir şey kaçmıştır. O koca bebek olmaz.

Uzun sarılmanın ardından ayrıldık birbirimizden. Duş almak için yoongi'nin odasına gittim. Önceden kaldığı odaya bensiz geçirdiği odaya. Bir umit diyerek dolabına baktım belki kıyafetleri burdada vardır diye. Dolabı açtığımda yoongi'nin o muhteşem ve eşssiz erkeksi kokusu burnuma geldi. Dolaptan yoongi'nin pijama takımını alıp banyoya gittim. Suyun altına girip bu gün ne kadar çok ağladığımı fark edip kendime güldüm. Suyun verdiği rahatlatıcı huzuru ile mayışmaya başlamıştım. Banyodan çıktım Yoongi'nin pijamalarını giyip yatağına gittim. Yastığı onun gibi kokmuyordu. Yattığım  yerden kalkıp dolabın yanına gittim. Yoongi hep hazırlıklı biriydi burada bir yerlerde parfümü vardır. Aradığım şeyi bulunca odanın her bir yanına onun kokusunu sıktım. Yatağa gidip sarıldığım yastığa da parfümünden sıktım. Yastığın kokusunu içime çektim. Ciğerlerim resmen bayram ediyordu. Yoongi'nin güzel kokusu ile iyice mayışmaya başladım ve gözlerimi asaletin rengine bıraktım. Gecenin siyahına teslim oldum.

Sabah gözlerimi mis gibi korkularla açtım. Birincisi yataktaki Yoongi'nin kokusu ikincisi ise krep kokusuydu.  Yattığım yataktan kalkıp banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp çökmüş olan yüzme baktım. Bir gün boyunca ağladığım için gözlerim kızarmış ve şişmişti. Dün hiç bir şey yemediğim için yüzüm çok solgun gözüküyordu. Daha fazla bakmamak için banyodan çıktım. Aşağı indiğimde o muhteşem altılıyı düne göre biraz iyi gördüm onları öyle görmek beni de mutlu etmişti. Hepsine günaydın deyip masayı hazırlamalarına yardım ettim. Masaya oturduğumuz zaman Nam Joon konuşmaya başladı.

"Eun Joo sen dün yaşadığın bağzı olayları hatırlıyor musun?"

"Hangi olay? Ne gibi?"

Nam Joon bir şeyleri teğit eder gibi düşünüyordu. Derin bir nefes alıp verirken tekrar söze başladı.

"Bak Eun Joo dün sen mezardayken seni izliyordum. Her gün seni izledim nasılsın diye. Kendine bir şey yapmandan korktuğum için seni her gün takip ettim. Her gün seni izledim. Dünde olduğu gibi. Dün seni biri daha izliyordu. Bunu fark ettin ve peşine düştün o sırada Mark geldi ikinizde seni izleyen kişiyi yakalamaya çalışıyordunuz. Derken sen adamı yakaladın. O kişi Han'dı"

Han mı? Han ne alakalıydı şimdi? Nam Joon en önemli noktaya gelmiş gibi kasıldı. Anlatmak istiyor ama bir yandanda istemiyor gibiydi. Sanki bu öğrenilenlerimden korkuyor gibiydi.

"Eun Joo bak Han Yoongi Hyung hakında bir şeyler biliyor olabilir. Bir sene boyunca başında ağladığımız dertlermizi anlattığımız mezar boşmuş Eun Joo bunu senin sayende öğrendik. Han Yoongi Hyung'u bir yere götürmüş. Belki de yaşıyordur Han acı çekmemizi istiyordur belkide. Senden istediğim Han'a yakın olman. O şuan sizin hastanenizde bir hasta dokturu sen ol. Sana zaten Yoongi ile acı çektirmeye çalışacak bir yerde patlaklık verir ve her şey ortaya çıkar. Belki Yoongi Hyung'u canlı kanlı bir şekilde bize verir"

Nam Joon'un ağzından çıkan her cümle kalbime bir umut ışığı yaktı. Ama anlamadığım noktalar vardı. Yoongi'nin mezarı nasıl boştu. Benim sayemde öğrendilerse ben neden bilmiyordum. Yoongi ya gerçekten yaşıyorsa. Bu düşünce bile kalbimin kanat takıp uçmasına yetiyordu.

"Peki ben neden hiç bir şey hatırlamıyorum. Mark mezera gelmedi. Ben Han'ı görmedim. Onu kovalayıp takip etmedim."

Nam Joon sanki önemli bir noktaya değinmişim gibi parmağını şıklattı.

"Karşımızdaki herif çok ünlü bir ilaç firmasına sahip biri. Sana bir ilaç verip götürdü. Seni kurtarmak için hareket ettiğimde aynı şekilde Mark'ı da gördüm. Büyük ihtimalle Mark'da dün hiç bir şey hatırlamıyordur. Size verilen ilaç yüzden olabilir. Eun Joo karışımızdaki kişi hakkında bilgi topluyoruz Jungkook ile. Sen de onun tedavisine yardım etme bahanesiyle bize yardım etmelisin. Şuan anlattıklarım kafanı karıştırıyor olabilir ama Han ile Yoongi Hyung arasında bir şey olmuş bunu öğrenmeliyiz. Yoongi Hyung zehirlenerek ölmedi. Bunu Han yapmış olabilir. Bunları çözmemiz lazım. Nam joon her ne derse kafa sallıyordum. Kahvaltı bittiğinde hastaneye gittim.  Han'ın odasına geldiğimde kapının önünde durup derin bir nefes alıp içeri girdim. Gördüğüm şeyle şok oldum.

Selamın nasılsınız

Yb'yi beğendiniz mi?

Neyse sizi çok tutmayammBeni takip etmeyi unutmayın
@namijoon

Sizi seviyore kendinize iyi bakın 🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰🥰😍🥰🥰🥰😍🥰😍🥰😍🥰😍🥰😍🥰😍🥰🥰😍🥰😍🥰😍🥰😍🥰😍🥰🥰😍

Piskopat myg (2.kitaptır)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin