Page Two

1K 86 85
                                    

Haziran 2008

Havaalanına geldiğimizde biz arabanın yanında dışarıda kalmıştık. Babam telefonla haberleşerek teyzemleri bulmak için içeriye girmişti.

Girmesinin üzerinden bir on on beş dalika geçmişti ki ellerinde valizlerke bizimkiler kalabalığın arasından çıktığında kız kardeşim heyecanla fırlamış ve teyzemin kucağına atlamıştı.

Onun kadar sıcakkanlı olmamıştım hiçbir zaman. Evet, aileme bağlıydım. Yakın çevremizdeki herkesi fazlasıyla seviyor ve değer veriyordum ama biraz serin biriydim. Fazla temaslı sevgi gösterilerini sevmiyordum. Özellikle şuan Sude'nin yaptığı gibi herkesi şapır şupur öpemezdim. Ya da öpülmek? Nefret ediyordum.

Arabanın yanına geldiklerinde babam ve eniştem bavulları bagaja yerleştirirken teyzem, "Kız sen hiç büyümüyor musun?" diyerek Sude'yi kızdırmaya çalışıyordu. "Sarı inadından boyun bile uzamıyor. Şuna bak küçücük kalmış."

"Ya teyze ya." diyen kardeşimden bakışlarımı çekip kuzenlerime baktım kısaca. Ama sonra bir şeyler demem gerektiğini hissederek,

"Hoşgeldiniz." dedim hepsine. Teyzem bana gülümseyerek Sude'yi rahat bırakmış ve eğilerek beni kucaklamıştı. Yanağıma kondurduğu öpcükleri ellerimle silmemek için zor tutuyordum kendimi ama yüzümü buruşturmaktan geri durmamıştım.

"Şuna bak şuna." dedi teyzem halime gülerek. "Büyümüş de kendini sevdirmiyor."

"13 yaşındayım teyze." dedim gözlerimi devirerek. Tabii ki büyümüştüm. Yanak mıncırma yaşını çoktan aşmış olmalıydım haliyle.

"Bizi özlememiş Emir." diyerek ilk dakikadan trip atan Hande'ye bakıp onların yanlarına gittim ve sarıldım. İkisine de aynı anda.

"Özlememe izin veriyorsunuz sanki." dedim dalga geçerek.

Gerçekten çoğu zaman konuşuyorduk. Bu yüzden sanki hemen yanıbaşımdalarmış gibi hissediyordum. Tek kuzenlerimiz değillerdi ama bilirsiniz, baba tarafıyla pek görüşmüyorduk. Amcamların çocukları bu yüzden yabancı gibiydi bize.

"Bakın size kimi getirdik?" diyerek kaş gözle arkamda bir yerleri işaret edince Hakan, omzumun üzerinden nereyi gösterdiğine baktım. Hemen eniştemin yanında, benden biraz büyük olduğunu tahmin ettiğim uzun boylu ince bir çocuk dikiliyordu. Andre bu olmalı diye düşündüm. Ve daha dikkatli bakma isteğime karşı koyamayarak bedenimi döndürüp merakla baktım. Çocuk uzaylı filan değildi ama ne bileyim o zamanlar, ailemizde Türk olmayan biri olması tuhaf gelmişti. Fransız olduğu için kafasında boynuzları olmasını mı bekliyordum? Sanırım..

"Bu hep bahsettiğimiz üvey abimiz, Andre ama biz ona daha çok Türk ismiyle sesleniyoruz. Onur abi."

Ona seslenilmesiyle etraftaki bakışlarını bize çeviren çocuk bir kaç adımda yanımıza geldi. Hakan ve Handeye bakıp sonunda bana döndüğünde olduğum yerde dikleştim ve onun ilgisiz, yeşil, Fransız gözlerine bakarken tüm cesaretim çekilmiş gibi hissettiğim için hızlı davranarak, "Ben Emir." dedim. Bakışları bir çocuk için? Çocuk sayılmazdı, büyük görünüyordu ama yine fazla soğuktu.

(Y. N. :Abime, burada ne düşündün anlat ona göre yazcam diyorum. İlk karşılaşmamızda Andre alık alık bakıyordu, ben de saçma sapan bir şeyler düşünüyordum diyor. Ne kadar yakışıklı olduğunu filan mı, diyorum. Hayır ne kadar Fransız olduğunu diyor. Ah ah neler çekiyorum bilin istedim.)

Fransızlar el sıkışmıyor mu? Niye böyle bakıyor? Yanlış bir şey mi söyledim? Türkçe mi bilmiyor?

"Onur. Memnun oldum " dedi kısaca. Fransız aksanının gırtlağına bıraktığı o kaba vurgusuyla söylediği Türkçe kelimeler kulağa alışılmadık geliyordu. Sanki biri dublaj yapıyormuş gibi. Teyzemler de belli belirsiz aksanlı konuşuyordu ama bu kadar kulak tırmalamıyordu.

Belki De Aşık Oldun-GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin