Bölüm 4: Nefesin izi

39 12 12
                                    

Eveet ben geldim. Bu bölümü okuyan az ve öz kişilere teşekkür ederim. Gözleriniz bu satırlarda geziyor,okurken gülümsüyorsunuz,hatta ağlıyorsunuz belki. Benim yazdıklarımı hissedebildiyseniz bu beni çok mutlu eder. Size değer verdiğimi bilmenizi istiyorum sadece. Bölüme geçelim, iyi okumalar:)🌾

--------
Arkamda hızlı adım sesleri işittim ve daha hızlı koşmaya başladım. Gecenin karanlığını aydınlatan tek şey ay ışığı olmuştu. Ben ise koşuyordum, nefesim kesilene kadar koşuyordum. Rüzgar tenimi okşarken;Saçlarım ise özgür olmak istercesine savruluyordu. Ağızımda maske,elimde eldiven yoktu o gece. Üstümde bembeyaz,uzun,kabarık kollu bir elbise,ayaklarımda ise yine bembeyaz olan topuksuz botlar.

Ne güzel şeydi özgürlük,ilk defa tatmıştım oysaki. Adım sesleri hızlandığında koşabileceğim en hızlı şekilde koşmaya başladım. En sonunda vardığım yer, Issız bir sahil oldu. Ayaklarım kuma batıp çıktığı için, ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım. Denize yaklaştım,ayaklarıma çarpan alyeskalar huzur vericiydi. Gözlerimi kapatıp yürümeye başladım. Durmama sebep olan şey,bir erkek bedeniydi. Babam.

Çığlık atmaya çalışacağımı düşünmüş
olsa gerek,işaret parmağını dudaklarına bastırdı. Ben ise sadece ona bakıyordum,elimden gelen buydu. Elini ceketinin cebine daldırdı ve bir bıçak çıkarttı. Ardından kulağıma doğru eğildi,boynumda nefesini hissettim. Midem bulandı,kusmak istedim. Boynuma daha da yaklaştı,göğsünden sertçe ittirdim ama hiçbir faydası olmadı. Dudakları boynuma değdiğinde,sol gözümden tek damla yaşın aktığını farkettim. Her ne kadar ittirsem de bir adım bile geri çekilmedi. Bir kaç dakika sonra elini elime uzattı,avucumu sıkıca kapatmıştım. Avucumu zorla açtı,bıçağı bıraktı ve ardından avucumu kapattı. Dudakları aralandığında,"Uygar denen herifi öldüreceksin. Eğer yapmazsan,seni yine bulurum güzel kızım. Eski günlerdeki gibi oluruz yeniden. Bunu çok isterdim ama o çocuğun ölmesi gerek. İki gün içerisinde,tekrar burada olacağım." Dedi,alçak bir sesle. Tehdid etmeyip uyarıyor gibiydi. Arkasını döndü ve uzaklaştı...

------
"Nil! Nil,uyan!"
 

Kan ter içinde uyandım,titriyordum. Uygar ise yanı başıma oturmuş,korku dolu gözler ile bana bakıyordu. Dakikalardır tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım. Uygar'a, 'boynuna atlamak.' Tabiri ile sarıldım. Tek elini sırtıma koydu. Aynı zamanda,saç uçlarım parmaklarına değiyordu. Elim direkt olarak boynuma gitti, o'nun nefesini tekrardan orada hissettim. Nefesim kesiliyordu. Uygar'a sarılmayı bırakıp,koşar adımlar ile banyoya doğru ilerledim. Kapıyı kitledim. Lavabodan destek alarak aynadan kendime baktım. O nefes oradan hiç silinmeyecek. Senin yüzünden. Boynunda izi kaldı,Nil. Sen hiç bir şey yapmadın. Aptalsın! Göz yaşlarıma bir kez daha yenik düştüm.

Musluğu açıp buz gibi suyu
avuçlarıma doldurdum ve suyu yüzüme çarptım. Ardından,sabunlukta duran kalıp sabunu alıp,su yardımı ile iyice köpürttüm. Köpüren sabunu boynuma götürdüm. O nefesi oradan kazımak istercesine bastırdım sabunu. Tek avucuma su doldurup,suyu boynuma çarptım. Bu bir döngü haline geldi ve yaklaşık bir saat kadar aynısını yapmaya devam ettim. Sabun yetmedi,duş jeli ile denedim. Ama yetmedi. Hiç bir şey, o nefesi tenimden silemedi.

Bitkin halde duvarın önünde çöktüm. Dizlerimi kendime çektim ve durmaksızın akan göz yaşlarım eşliğinde babama lanet ettim. Kapı büyük bir gürültü ile açıldı. Uygar,kapıyı kırdı. "Nil! Ne yaptın kendine?!" Dedi. Sesinde hem korku,hem sinir vardı. "Boynun kıpkırmızı,manyak mısın kızım sen?!" Manyaktım. Belki. "Tamam,geçti..." Geçmemişti. "Yanına oturabilir miyim?" Başımı sallamakla yetindim. "Ne oldu? Anlatırsan daha iyi gelecek. İçinde tutmak daha da kötüleştirir." Yutkundum,dudaklarım aralandı. Kapandı. Dudaklarımı tekrar araladım ve olanları anlattım. "Nil...Bak ben buradayım. O adam yok,sahilde değilsin. Sadece ikimiz varız ve evdesin,odandasın,güvende-
sin" Ama ben öyle hissetmiyordum.

Uygar bana bakıyordu. Gözlerinde hem korku, hem de şefkat vardı. "Konuşmayacak mısın benimle?" Diye sordu. Dudaklarımı ıslattım. Yutkundum. "Git artık. İyiyim ben." Gözlerime izin ver yardım edeyim der gibi baktı. Bakışını iliklerime kadar hissettim. Boynumda ise hala o iğrenç nefesin izi vardı. Başımı iki yana salladım,artık gitmesini istedim. "Nil,iyi olduğuna inanacak tek kişi,üç yaşındaki bebek." Dedi. Haklıydı belki de. Elini narince elimin üstüne koydu,ardından ise elimi avucuna aldı. Bir insandan nefret edip,aynı zamanda da sevebilir misiniz?

Ben aptallık ettim ve sevdim,siz sevmeyin.

Boğazımda düğümü yok etmek istercesine yutkundum. Dudaklarımı araladım ve gözlerimi karşımda duran bir çift ela göze diktim. " İyi de-
ğilim. Oldu? Babama benziyorsun Uygar! Sana bakınca sadece babamı görüyorum! Okulda bok gibi davranıp şimdi de şefkat gösteriyorsun. Ne bu? Acıdım yardım edeyim, acımadım süründüreyim mi? Siktir git!" Nefes nefese kalmıştım. Derin derin nefes aldığım sırada, Uygar sessizce çıkıp gitti. 

Fazla tepki göstermiştim. Haksız old-
uğumun farkındaydım. İçimdekileri daha fazla tutamadım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 27, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Nefesim kadar özgürlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin