Geceni iyice bastırdığı ve yağmurun adeta bardakta boşanırcasına yağdığı bir gündü. Gök gürültüleri bateride ki noktalı çalımlar gibi gürültüler halinde geceyi aydınlatıyordu. Craby tapınağı bu şimşekler eşliğinde aydınlanıyor, yağan yağmurlar ile tapınağın çevresinde ki bahçelerden toprak kokusu etrafı sarıyordu. Craby disiplin ve merhametin merkeziydi.
Pencereden izleyenler için bir manzara izler gibi geçecek bu gece , dışarıda olanlar için zorlu olacaktı. Zed için zorlu bir gece oluyordu.Zaman geçtikçe açlığı artmakta ve yağmur tüm bedenini sırılsıklam yapmaktaydı. Bu gecelerde eğer dışarıdaysanız verebileceğiniz en doğru kararlardan biri en yakın tapınağa gitmek olacaktır. Görüş açısının yağmurun da etkisiyle oldukça düştüğü bu gecelerde, tapınaklar güvenliklerini ana binaya çekmekte ve iç güvenliğe daha çok önem vermektedirler. Bu durumu çok iyi bilen Zed bulunduğu konuma en yakın olan Craby tapınağına doğru yola çıktı. Craby tapınağında yemekhane tarım alanın yakın bir yerde bulunmakta ve bu durum yemekhane deyken yaşanacak bir durum için ana binadan gelecek olan desteğin zaman alacağını göstermekteydi.
Zed'in bu yemekhaneye ilk girişi değildi. Bu yüzden içeri girmesi oldukça rahat bir şekilde gerçekleşti. Zed'in yemekhaneye girmesi ile ilk işi akşam yemeğinden artanların bulunduğu, masanın üzerinde ki tencereler oldu. Bu esnada acıkmış olan Shen merdivenlerden inerken oluşan gıcırtı sesleri ile yemekhaneye inmekteydi. Shen ninjalık eğitimini tapınak içerisinde devam ettirmekte ve yemekhaneden sorumlu olan ustası ile birlikte yemekhanenin üst katında kalmaktaydılar. Shad tencereler deki yemekleri büyük bir iştah ile yerken adeta dünya ile bağlantısını kesmişti ta ki o ses gelene kadar!
Sen de kimsin ve burada ne işin var ?
Diyert bir ifadeyle söyled, Shen ve bunun duyanZed aniden irkildi ve eli ayağına dolandı.Kısa süreli bir bakışma ve sessizliğin ardından Zed sağ elindeki tencereyi Shen'e doğru fırlatarak pencereye doğru harekete geçti. Shen üzerine gelen tencereyi ellerini vücuduna siper ederek absorbe etmişti ve kıvrak bir hareket Zed'e yetişip bacağına sert bir darbe vurdu. Shen'in en kuvvetli ve iyi kullandığı özelliği kollarıydı fakat tekmeleri de bir o kadar kuvvetli olmasına rağmen böyle sert bir vuruşta Zed'i devirememişti. Zed aldığı darbe ayağı ciddi derece de acımıştı ve acının verdiği sinir ile oda karşılık vermek üzere saldırıya geçti. Zed sokakta büyüyen biri olarak vuruşları oldukça agresif ve bir o kadar dengesiz oluyordu. Shen bu darbeleri kolayca savunuyor ve Zed'i iyice yoruyordu. Zed sol kolu ile vurmaya kalkarken Shen'in karnına vurması ve ardından önceden darbe aldığı ayağa bir sert darbe ile bu sefer yere serilmişti. Yere serilen Zed in göğsüne dizini dayayıp onu durdurmaya çalışan Shen, Zed'in beklenmedi bir sol yumruğunu kafasına darbe almıştı. Shen bu darbe ile iyice sinirlendi ve art arda Zed'in kafasına yumruklar vurmaya başladı.Her yumrukta Zed'in yüzündeki kanlar artıyor ve iyice şuurunu kaybediyordu. Shen kendi bedeninin kontrolünü kaybetmişken birden birinin elini vurmak için kaldırırken tutması şaşırmış ve tutan kişiye döndüğünde bu kişi ustasıydı. Usta kolunu tutarken Shen'in elini sıkıca çekti ve onu ileriye itti. "
"DUR!" dedi usta.
"Sen bize tanrı tarafından gönderilen bir misafire bu şekilde davrandığımızı nerede gördün ?"
Shen suratına aldığı darbenin sinirini bir türlü üzerinden atamamıştı.
"O buraya izinsiz girdi ve yemekleri de aynı şekilde yiyordu.Bu tapınağın merhameti olduğu gibi belirli kuralları var ve o bunları çiğnedi usta! Ben bu durumu nasıl normal karşılayabilirim ?" diye karşılık verin usta bakışlarında ki ciddiyetleri daha da keskinleştirerek.
" Senin için fazla kuralcı bir akşam olmuş, suratında oluşan kızarıklık bunu belli ediyor." deyince usta , Shen'in suratı biraz düştü. Yıllardır sıkı bir eğitim alan bir kişi bu denli sert bir yumruktan nasıl kendini koruyamazdı ?
Son olarak usta "Senin bu günkü görevini yeterince irfa ettin.Şimdi odana çekile bilirsin"
Usta ile Shen arasında bu diyaloglar dönerken Zed kolları ile kendini hafif dikti ve sırtını bir dolaba yasladı ve uzaktan olup biteni yarım gözler ile izliyordu. Shen'in ustasından aldığı bu emir ile merdivenlere yöneldiğini ve bir yandan ona bakarak adımlarını geri geri ve kısa kısa atıyordu. Shen odaya tamamen terk ettikten sonra usta, Zed'e doğru yürümeye başladı ve başucuna gelip dizlerinin üzerine eğildi.
"Artık korkma Cabtos tapınağının kolları arasındasın. Nedir senin adın ?"
Zed aldığı darbeler ile başı dönüyor ve nefes alırken zorlanıyordu. Her kelime başında nefes alarak "Zed,bana Zed derler"dedi.
Usta bunun üzerine "Memnun oldum Zed, seninle daha uzun sohbet etmek isterdim lakin biran evvel seni revire götürmeliyiz." diyerek onu kucağına aldı ve üst katta bulunan revire götürüp sırtını dik tutacak şekilde bir sandalyeye oturttu.Peşinden dolaplardan ve kavanozlardan aldığı bitkiler ile bir karışım hazırlıyor ve gözleri ile de kan akan yerlerini pansuman etmek için sargı bezlerini kolaçan ediyordu. Kafasına aldığı darbelerden bilincini açık tutmak için ve bir yandan tanımak için Zed'e sorularını yöneltmeye başladı usta.
"Senin ailen yok mu ?" diyerek giriş yaptı.Bu cümle ile Zed'in içi kin ve nefret ile dolmuştu.Ailesi onu ufak yaşta yalnız bırakmış ve onu görmeye dahi gelmemişlerdi.Çocukluğunun belirli bir dönemi babaannesi ile geçen Zed onu da kaybetmesi ile bu dünyada yalnız başına kalmıştı. Bir an anılarına ve yaşantılarına dalan Zed, ustanın
" Zed ?" demesi ile ufak irkilmişti ve "Hayır" diye cevap verdi. Ustanın bu sorusu üzerine Zed'in daha üzerine gitmemesi gerektiğini anlamıştı.
"Yaraların biraz ağır gözüküyor, eğer ki silahı olan bir bekçi ile karşılaşsaydın daha ağır sonuçlanabilirdi.Bir özür maiyetinde sana bir teklif sunacağım. Havaların oldukça çetin geçtiği şu dönemde bizim misafirimiz olmaya ne dersin ? Burada istediğin gibi rahatça dolanabilir ve yemeğini yiyebilirsin eğer bunu kabul etmeyeceksen bile seni yaraların iyileşene kadar buradan bir yere göndermeyeceğini de bilmeni isterim." Zed aldığı bu teklif hayata olan yükünü bir nebze azaltacak nitelikteydi.Lakin tapınakların genel olarak kimsesiz olan kişileri iyice onların beyinlerini ele geçirdiği ve onların kaybedecek bir şeyleri yok gözüyle bakıp, bütün ölümcül görevlerde ön planda tutulduklarını bilmekteydi.
Zed bu halde dışarıda kendine bakamıyacağını biliyor olduğundan kafasını salladı ve
"Sadece iyileşene kadar" diye cevap verdi.
Usta, Zed'in göz altındaki son yeride silip orayı merhem sürdükten sonra
"O zaman Cabtos tapınağına hoşgeldin. Burada kendini rahat hissedebilirsin çünkü sen benim misafirimsin." Usta bunu derken cebinden ufak paslı bir anahtar çıkardı ve üzerinde ufak bir yazı bulunmaktaydı. "Buraya gelenler kimsin dediğinden büyükustanın misafiriyim de ve eğer inanmazlar ise bu anahtarı onlara göster." dedi ve anahtarı sol avuç içine bıraktı. "Sakına kaybetme bunu senden geri alacağım." derken hafif bir gülümseme ile odadan ayrıldı.
Zed odada yalnız kalmıştı. Hayatının büyük annesi öldükten sonraki dönemi gibi. Ama farklı olan bir şey vardı. Uzun bir süre sonra böyle bir geceyi pencereden manzara izler gibi izliyordu.