HASTANE PART-1
Paranormal olayları araştıran biriydim fakat hiçbir yarar sağlamadığımı fark ettiğimde istifa ettim. Kütüphanelerde çocuklara kitap okuyan yaşlı insanları biliyor musun? Evet bazıları bunu gönüllü olarak yapar. Ama ben bundan para kazanıyorum. Ne harika yeni bir işim var! Onlara yaşadığım hikayeleri anlatıyorum. Tamam bazılarını deneyimlerime dayanarak uyduruyor da olabilirim. Ve ayrıca şunu da söylemeliyim ki, benimle ilgili olanlar gerçek, tamamen gerçek.
Diğerleri arkadaşlarımın anlattıkları. Tabiki yalan söylüyorlar demiyorum ama ne kadar doğru bilemem. Herneyse başlayalım mı ?
O zamanlar doktor olmak isterdim. Herhangi bir deneyimin yokken bir hastahanenin “DENEYİMLİ HEMŞİRE OLMAK” kampanyasına katıldım. Bunun için neden şehrin en eski hastahanesini seçtiğimi bilmiyorum.
Hemşirelerin işi hastaların ihtiyaçlarını sağlamaktır. O zamanlar hastaların bu kadar yalnız olduklarını bilmiyordum. Tabiki aile ziyaretleri oluyordu fakat sonuçta sürekli olarak burada kalmıyorlardı.
Bu yüzden hemşireler onların dostu olurlar. Bizler hastalarla biraz sohbet ettiğimizde gerçekten çok mutlu oluyorlar. Ve hemşireler; onlarda bu durumdan gayet hoşnutlar. Hastalarının durumunu daha iyi kavrayabiliyorlar.
Hastahanenin kapısından içeri girdiğimde kusmamak için kendimi tutmam gerekti. Hastahanenin ne kadar eski olduğu kapıların gıcırtısından belli oluyordu.
Masanın arka tarafında duran kadına neden burada olduğumu anlattım. Gülümsedi ve, “Bizde seni bekliyorduk, hoş geldin.”
Bir odadan içeri girdik. Orada başka bir kadın daha vardı. Adının Norris olduğunu öğrendiğim bu kadın beni sert gözlerle inceledi ve, “Merhaba, bugün senin başında ben olacağım “ dedi.
Tüm gün hastahaneyi tanıttı. Biz hastahaneyi gezerken çoktan akşam yemeği vakti gelmişti. Bir sorun olduğunu farkettim.
“Bekle, tüm gün gezdik. Çalışmam gerekmiyor muydu? “
“ Evet, öyleyse gece görevi senin”
Gece görevi. Aman ne güzel (!) Tüm hayaletlerin ve şeytanların olduğu zaman. Ne harika bir iş (!) Hemşirelerin nasıl çalıştığını anlattıktan sonra telefon numarasını karaladığı notu elime bırakıp gitti.
Derin bir iç çekerek. İki aydınlatma arasında kalan deri koltuğa oturup iki gün önce aldığım kitabı okumaya başladım. Birkaç dakika sonra uyuyakalmıştım.
Hemşire çağrı ışığı yandığında biraz ürkerek uyandım. Sarsıntıyla yere düşmüştüm. Yerden kalktığımda hangi odadan çağrıldığıma bakmak için doğruldum. 2.0.7
Oda 207!
Yerimden fırladım. Oda diğer binadaydı. Hemşire odasının çok uzağında.
Hsst..hsst..hsst ayakkabılarımdan çıkan sesler boş koridorda yankılanıyordu. EL feneri yardımıyla adımlarıma dikkat ederek ilerledim.
Sonunda odaya ulaştığımda hasta beni loş ışık altında titreyerek karşıladı.
Adının Lauren olduğunu söyledi. Orta yaşlıydı ama saçında ne bir beyaz ne de yüzünde bir kırışıklık vardı. Yaşına göre oldukça genç ve güzel görünüyordu.
“Hemşire.. Oh, hemşire..lütfen odamı değiştirin artık buraya dayanamıyorum “
Ne yapacağımı bilemeden öylece durdum.
“Lütfen sakin olun. Sorun nedir? “
Titreyerek işaret parmağıyla pencereyi gösterdi. Titreyerek,
“O..orada”
Dışarıya doğru baktım. Orada hiçbir şey yoktu. Sadece sokak lambalarının aydınlattığı bir bina vardı.
“Burada bir şey yok.”
“Yemin ederim orada bir şey var.”
“Öyle mi?” Tekrar pencereye baktım. “Peki oradaki şey ne? “
“O..bir kadın. Ve.. yüzü parçalanmış gibiydi. Bozuk sesiyle ismimi söyledi”
“Lütfen sakin olun. Bu sadece hayal gücünüzün bir oyunu.”
Onu tekrar yatağa koydum. Sakinleşene kadar yanında bekledim. Sonunda uyuduğunda yavaş bir şekilde kapıyı açıp hemşire odasına doğru ilerledim. Tekrar kitap okumaya başladım. Daha 5 dakika bile geçmeden çağrı ışığı tekrar yandı.
“Oda 207. Ah..Yine mi?”
El fenerine gerek duymadan Lauren’ın odasına gittim. Bu kez az öncekinden daha fazla korkmuş bir şekilde yatakta titreyerek karşıladı beni.
“H..Hemşire! “ dedi biraz öncekinden daha kötü bir sesle...HASTANE PART-2
…”H..hemşire” dedi daha kötü bir sesle.
Bu kez daha da kötü görünüyordu. Sakinleşmiyordu, anlayamadığım boğuk boğuk sesler çıkarıyordu.
“Yine geldi. O şey burada. Lütfen, tek istediğim başka bir oda. Yalvarırım.”
“Bayan bunlar hayal gücünüzün ürünü. Zor zamanlar geçiriyorsunuz bunlar çok doğal. “...
Başını iki yana salladı.
“Onu gördüm. Yemin ederim hemşire onu gördüm. Bana o parçalı yüzüyle bakıyordu ve buraya gel,buraya gel, buraya gel diyordu. Hemşire yemin ederim eğer yalan söylüyorsam o şey canımı alsın.”
“Her şey yolunda. Sizin için ilaç getireceğim.”Sakinleşip uyuduğunda daha doğrusu uyuduğunu sandığımda tekrar çığlık atmaya başladı.
“Geldi işte. Yalan değil hemşire gerçekten geldi. O burada”
Sakinleşmesi için pencereye doğru yürüdüm. Açtım ve ona korkmamasını burada bir şey olmadığını söyledim.İyice sinirlenmiştim. Odadan çıkıp hemşire odasına yürüdüm. Tam bu sırada Lauren’ın çığlığını duydum. Ama bu kez çok daha yakından geliyordu. Geriye döndüğümde onu koridorda öylece otururken buldum.
“Bayan burada olmamalısınız. Yasak, biliyorsunuz.”
Onu tekrar odasına götürmek için kaldırdım. Odasının kapısını açacakken bir el bileğimden sıkıca tutup beni durdurdu.
“Lütfen hemşire, açmayın. Onu oraya hapsettim.”
Bu kadın gerçekten ruh hastasıydı. Onu nasıl kontrol edeceğimi bilmiyordum. Tek çözüm vardı.
“Lauren, benimle hemşire odasına gelmeye ne dersin? “
Başını salladı ve yavaşca kalktı. Hemşire odasına geldiğimizde onu koltuğa oturttum ve Norris’i aradım. Geldiğinde ona anlattım.
Bana delirmişim gibi uzun uzun baktı.
“Neden bahsediyorsun?”
“Evet Norris. Oda 207. Lauren, hani ruhsal bozukluğu olan hasta.”
Bir süre daha baktıktan sonra konuşmaya başladı.
“O şimdi nerede?”
Onu hemşire odasına götürdüm fakat Lauren orada değildi. Ortadan kaybolmuştu.
“N..Ne?”
Norris bana tuhaf gözlerle baktı.
“Beni takip et”
Norris önde ben arkada ölü insanların muhafaza edildiği yere yani morga geldik. Gecenin saat 3’ünde burda olmamız hayli tuhaf ve ürkütücüydü.
Norris’le bu soğuk odaya girdiğimde kendimi buz gibi hissettim. Dar alanın sonuna geldiğimde iki küçük yatak vardı. Norris üzerinde “P” etiketi olan yatağı eliyle işaret etti. Örtüyü kaldırdığımda şok oldum. Lauren’dı.
“Ama bu nasıl olur? Daha yarım saat öne onunla konuştum ve o gayet iyiydi, canlıydı.”
“Bu bayan dün vefat etti.”
Norris’e tekrar baktığımda o bana bakmıyordu. Söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. O an Lauren’in bahsettiği canavarı hatırladım. İzin almaksızın yandaki, üzerinde “B” etiketi bulunan yatağın örtüsünü kaldırdım. Baktığım anda neredeyse bayılacaktım. Bir kadının parçalanmış yüzü vardı.
Bu olay, 8 yıl geçmesine rağmen hastanede herkes tarafından konuşuldu. Hiçbir zaman o yüzü aklımdan çıkaramadım. Ve sanırım asla da çıkmayacak…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
creepypasta
Kinh dịsize creepypastalar paylaşıcam okuyucumuz artıkça kendi oluşturduğum creepypastalarıda paylaşıcam