İlk önce ben başladım. "Dore hodoo, yumeni furete iruu. Mezashitaa mono ga aru..."
Şarkı bittiğinde Kurapika beni alkışladı ve sesimin çok güzel olduğunu söyledikten sonra şarkısına başladı.
"Habata itara, modaranai ito itte..." sesi çok güzeldi. Ve bu şarkıyla çok uyumluydu.
Şarkısını bitirdikten sonra alkışlayarak onu tebrik ettim. Teşekkür ettikten sonra bir teklifte bulundu.
"Düet yapalım mı y/n-san?" Dedi. (-san, saygı eki olduğu gibi, Japon sevgililer evlenene kadar birbirine -san ekiyle hitap edermiş.)
"Olur, hangi şarkı??" Diye sordum heyecanla. "Bilmem sen seç." Dedi gülümseyerek.
"Tamam o zaman biraz düşüneyim." Dedim ve "Buldum. 'Wherever You Are' söyleyelim." Dedim.
"Ee, tabii biliyorsan..." diye ekledim. "Biliyorum Y/n-san :)" dedi elimdeki mikrofonu elimin üzerinden tutarak.Kızardım, ve söylemeye başladık. Her zamankinden daha tatlıydı. Evime geleli daha 2 gün olmuştu ancak ben, ona nasıl olduysa sırılsıklam aşık olmuştum. Bazen üzerimde büyü olup olmadığından şüpheleniyordum.
Düetimiz bittikten sonra birbirimizi alkışladık. "Y/n-san, şimdi ne yapmak istersin?" Dedi tatlı bir samimiyetle.
"Bilmiyorum, hiç düşünmemiştim." Dedim. "Seninle dışarı çıkmayı çok isterdim ama durumumuzu biliyorsun..." dedi üzülerek.
Hemen omuzlarından tutarak "Üzülmene gerek yok Kurapika. Evde de bir çok şey yapabiliriz. Zaten kahvaltı saatinden bu yana 4 saat geçti çok kalmamı- Aslına bakılırsa akşama daha çok var..." dedim tuhaf bir yüz ifadesi ile.
Devam ettim "Yemek! Yemek Kurapika-san, yemek yapalım, hem zaman geçer hem de eğleniriz. Ama normal bir şey yapmayalım. Uzun süren bir şey olsun, aklında var mı hiç? Sonra da kurabiye yaparız."
Kurapika bunları duyduğunda bana belli etmemeye çalışsa da bu uzun süren yemek işi pek hoşuna gitmemiş gibi görünüyordu.
Hemen sordum "Bu kadar fazla ve zor sıkıcı mı olur ki?" Dedim mırıldanarak.
"Sadece birbirimizi tanısak?" Dedi gülümseyerek. "O-olur, o daha kolaymış." Dedim şımarık gülümsememle.
"Aslında ben seni tanıyorum, yani örümceklerden kaçma nedenini anlattığında geçmişini de anlatmış oldun. Ama eminim ki onun dışında da bilmediği şeyler vardır. Evet, önce sen başla." Diye ekledim.
"Aslında hayatım az çok böyle geçti, çok da bir şey yok. Yalnız, avcı sınavında edindiğim 4 arkadaşım var. Gon, Leorio, Killua. Onlar burada olsalardı örümcekleri yenebilirdik, ancak olaylar o kadar hızlı gelişti ki onlara haber bile veremedim." Diyerek derin bir nefes aldı.
"Onlarla örümceklerin reisini yendim. Onların yardımıyla..." derken "Ne yani Reisleri öldü mü?!" Diye atladım merakla.
"Oh, hayır. Onu öldürseydim, Killua ve Gon da ölecekti, yine de onu zincirlerimle Nen kullanımından alıkoydum. Bu da iyi."
Anlar biçimde kafamı salladım. "Daha sonra kızıl gözlere yaklaşabilmek için Nostrade Ailesine korumalık yaptım. Orada da Melodi adında bir arkadaş edindim. Aslında bir değil. Bir kaç tane daha vardı ancak örümcekler onları öldürdü." Dedi derin bir şekilde yutkunarak. Gözlerinde lens de olsa kızıla döndükleri belli oluyordu.
Üzüntüyle, onu teselli edercesine bir sürat ifadesi takındım. İşe yaradığı mâkûl.
Anlatmaya devam etti. "Bir çift kızıl gözü aldıktan sonra Nostrade'lerden ayrıldım, kendi amaçlarıma daha fazla zaman ayırmaya karar verdim. Örümcekleri teker teker avlayacaktım. Tam birisini zincirle çekecekken, lanet Feitan beni gördü... Ve buradayım." Dedi ve ekledi "Ya sen? Senin hikâyen ne?"
"Benim hikâyem seninkinin yanında çok sönük kalır. Bir yanlışlık üzeri dünyaya gelmişim. Annem Meteor şehrindenmiş. Daha sonra Yorknew'e gelmiş. Burada tanıştığı birisiyle ilişkisi sonucu ben dünyaya gelmişim. Sevgili bile değillermiş... Tek gecelik. Babam çok gizemli birisiymiş, ve o da meteor şehrindenmiş. O zamanlar babamın bir suçlu olduğunu biliyormuş bir tek, onun dışında en ufak bir bilgisi yokmuş babam hakkında, zaten annemin hamile olduğunu bile bilmiyormuş, o geceden sonra hiç karşılaşmamışlar. Sonra da ben işte... 2 yıl sonra televizyonlarda babamın ölüm haberini vermişler, babamı halk öldürmüş. Çaldığı ve öldürdüğü için... Annem ben 5 yaşımdayken birisiyle evlendi. Onu öz babam olarak görüyorum. Beni dünyanın en iyi okulunda okutuyor ve bu evi aldı, eğitimim için çok çabalıyor." Diye anlattım.
Bana sorduğu ilk soru "Annen kaç yaşında seni doğurdu?" Oldu. Şaşırmıştım sorusunun bu olmasına ama cevapladım "Neden bunu soruyorsun bilmiyorum ama beni dünyaya getirdiğinde 16 yaşındaymış..."
"O zaman olmuyor..." diye mırıldandı. "Ne olmuyor Kurapika-san?" Dedim merakla. "Oh, baban hakkında daha fazla herhangi bir bilgi yok mu? Eğer varsa bana güvenebilirsin, lütfen." Dedi gülümseyerek.
"Yani aslında... Çok özele gireceğim ama sırtında çok havalı bir örümcek dövmesi varmış." Dedim.
"Üzerinde herhangi bir numara yazıyor muymuş?" Dedi merakla. "Onun hakkında bir şey söylemedi." Dedim ben de.
Yazarın anlatımı;
Kurapika meteor şehrini duyduğunda hikayeyi daha iyi dinlemeye başlamıştı, biraz sonra örümcek dövmesini duyduğunda ise çok daha fazla şüphelenmişti. Y/n 18 yaşında olduğuna göre annesi 16 yaşında onu doğurmuş olsa bile Chrollo ve diğer üyelerin yaşı 30'u geçmiyordu.
Üyelerden birinin çocuğu olmadığı kesindi. Ancak kardeşi olabilirdi. Hiç kimse Örümceklerin kuruluş amacını bilmiyordu.
Belki de kendilerinden büyüklerden ilham almışlardı. Ya da İntikam düşüncesi...
AĞZĞPAĞZPĞAĞPAĞAPĞZ devamını da bu gece yazcam ama bilin bakalım atacak mıyım ehhe. Şerefsis olduğumu biliorum ama bu gece bitmez bölüm arkadaşlar ve az yazıp atarsam tutmaz :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURAPİKA⛓
FanfictionÖrümcekler, olanın aksine Kurapika'nın tenha alanlara gideceğini düşünerek dar sokak aralarını kapadılar. Ancak Kurapika dünden razıymış gibi kalabalık alanlara gittiğinde Shalnark devreye girdi, iğnelerini çeşitli kişilere saplayarak Kurapika'yı bu...