"Hisoka! Sen, nasıl?!" Dedim şaşırmış ve mahçup olmuş bir şekilde. Her zamanki itici hâliyle "Fazla soru sorma. Gon ve Killua nerde?" Dedi. Hiddetli bir şekilde "Sanki biliyorum da bana soruyorsun. Nobunaga karşında!" Dediğimde, Nobunaga hâlâ olayları idrak etmeye çalışıyordu.
Yıllardır birlikte çalıştığı arkadaşının kellesi Hisoka'nın ellerindeydi ne de olsa. Diğer örümceklerin de orda bir yerlerde olduğunu biliyordum. Ancak muhtemelen onlar da şok içinde bakakalmışlardı diye düşünürken, âdeta ışık hızı ile Hisoka'ya doğru gelen Nen ipliklerini gördük, ve evet Machi'ydi. O an Nobunaga da kendine geldi ve beni boşverip hemen harekete geçti. Ben de serbesttim ve Hisoka'ya yardım etmeliydim.
Ben saldırılarımı Machi'ye odaklamışken Hisoka da Nobunaga ile uğraşıyordu. Diğerlerinin ne zaman geleceğini de merak etmiyor değildim. Bu kadar az adam bırakmış olamazlardı.
Hayır, aslında olabilirlerdi. Kendilerine çok güveniyorlardı nasıl olsa. Uvogin de, bitmek bilmeyen egolarına kurban gitmişti zaten. Eğer Nobunaga gerçekten bana arkadaşlarımı göstermeyecekse, muhtemelen Killua ve Gon buradan uzak, farklı bir yerde tutuluyordu. Diğer üyeler de onların başında. Ne de olsa Killua ve Gon çok güçlülerdi. Kıvrak zekâlarıyla en ufak bir boşlukta kaçış planı yapıp kaçabilirlerdi. Hatta plansız bile kurtulabilirlerdi.
Örümcekler de bunu göz ardı etmemişlerdi tabii. Tüm bunlar aklımı kurcalarken ve bedenim durmaksızın dövüşürken zihnimin tam ortasında, beni her şeyden uzaklaştıran birisi vardı... Y/n.
Arkadaşlarım, elbette çok önemliydi, ancak Y/n için dövüştüğümü düşündükçe ayakta durabiliyordum.
Machi Beni gerçekten çok zorlamıştı. Bir örümcekti nitekim. Kimsenin karşılarına çıkmaya cesaret edemediği örümceklerden...
Zincirimden bir şekilde kaçıyordu her defasında. En sonunda daha fazla dayanamayacağımı anlayarak daha kararlı ve inançlı bir şekilde zincirimi savurdum.
Bu sefer onu yakalamıştım. Ancak aynı zamanda temkinli olmam da gerekiyordu. Her an başka bir tanesi çıkabilirdi. Sımsıkı zincirlere hapsolmuş Machi'ye doğru yaklaşarak ve büyük bir öfkeyle bağırarak "Arkadaşlarım nerede?!" Diye sordum.
"Bunu sana söyleyeceğime inanıyor musun gerçekten velet?" Dedi ve sinirle güldü.
Öfkem arttıkça gözlerim daha da kızıllaşıyor, ve gözlerim kızıllaştıkça da zincirler daha da sıkılaşıyordu.
Machi acı çekiyordu. (Beter olsundu dööwöxçal) vicdanım vardı. Çok kuvvetliydi... Gözlerindeki acıyı gördükçe bakışlarım yumuşuyordu. Sanırım tek zayıf noktam arkadaşlarım değildi. Vicdanım da en büyük zayıf noktalarımdandı. Ama onu bırakmayı tabii ki de düşünmüyordum. Yine de arkadaşlarımın yerini öğrenene kadar onu dövebilirdim, başka çarem yoktu.
Nobunaga, Machi'yi o halde görünce hemen bana doğru öfkeyle ve bağırarak koşmaya başladı.
Tepki veremezdim. Zincirlerim meşguldü. Aramızda çok az bir mesafe kalmışken, Hisoka Nobunaga'nın önünü kesti.
"Gon ve Killua'yı kurtarmam gerek. Onlar henüz küçük birer meyve. Kurapika da yeterince olgunlaşmamış. O yüzden buradan birisini öldürmek için, önce beni geçmen gerekiyor." Dedi kartlarını ortaya çıkararak.
Cesurdu, ancak bu onun iflah olmaz bir sapık olduğunu da değiştirmiyordu. Nobunaga ne yapacaktı bilemiyordum. Hisoka'ya gücü yeter miydi? Bu bir kurtuluş muydu? Son mu?
...Arkadaşlar sınavlarım henüz bitmedi. O yüzden yeni bölüm atamadım çook uzun süredir. Zaten genden 62 almışım KXÖMSÖXÖÇAÖZÇÖS Neden gğlüyon mal mısın mk diyceniz şimdi. Gülmezsem ağlarım Kşdmaçözçaçz o yüzden ağlanacak halime gülüyorum. Her neyse hepinizi seviyorum, umarım bölümü beğenmişsinizdir💖💛🍀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURAPİKA⛓
FanfictionÖrümcekler, olanın aksine Kurapika'nın tenha alanlara gideceğini düşünerek dar sokak aralarını kapadılar. Ancak Kurapika dünden razıymış gibi kalabalık alanlara gittiğinde Shalnark devreye girdi, iğnelerini çeşitli kişilere saplayarak Kurapika'yı bu...