2.2

92 7 1
                                    

(Medya Hwa young.)


Yanıma gelen kişiyle telefonumu kapattım gelen bedene gözlerimi çevirdim. Benden uzun olan boyu ve hafif yapılı bir bedeni vardı gülümseyen cana yakın yüzünü görünce anılarım canlandı. Sesi bile değişmişti. Gülümseyen yüzü ile konuşmaya başladı.

+ Selam nasılsın!? Pandaa!

- Hoseok!? iyiyim sen nasılsın?

+Bende iyiyim. Görmeyeli baya değişmişsin.

- Sende.

+ Eee üniversite bitti mi?

- Hayır daha bitmedi ne yazık ki. Sen neler yapıyorsun?

+ Sizin şirkette ceo oldum işte.

- hmm. Yalnız ceoluk sana ayrı bir karizma katmış. kkk

+ Deği mi? Takımım nasıl ?

Hoseok karizmasını daha belli etmek için havalı pozlar veriyordu Bende onun bu haline gülerek cevap verdim.

- çok güzel ceo muz için yaratılmış sanki.

İkimizde yaptığımıza gülünce yanımıza yaklaşan babam ile ciddileştik. Tam bulunduğum ortamı unuttum derken yanıma gelen babam ile bana nerede olduğumu ve onunda burada olduğunu hatırlattı.

+ Hoş geldin hoseok. Nasılsın bakalım?

+ iyiyim siz nasılsınız bay Park.

+Bende iyiyim saol.

Babam ben yokmuşum gibi davranmaya devam etti arada bir benimlede konuşuyordu hoseok ama babam iş konusunu açınca benim ilgi alanımın dışında kaldı ve sesizliğime büründüm.

x x x x

- Ben bir lavaboya gideyim.

Hoseok beni onaylar şekilde başını salladı. Babam ise konuşmaya devam etti. Bir daha bu adamın davetlerine gelirsem bana da Park min seo demesinler. Minik el çantamı ve telefonumu alıp merdivenlerden yukarıya çıktım lavaboya girip işlerimi hallettim ve çıktım tam merdivenlere yöneleceğim sırada bir ağlama sesi duydum.

Lavabonun hemen çaprazında ki odadan geliyordu küçük çocuk sesinin olduğunu yaklaştıkça anlamıştım. Kapı kolunu yavaşça çevirip. Kapıyı açtım aralıktan başımı geçirip içeriye baktım yatağının ucunda yerde oturmuş ve bacaklarını kendine çekmiş ağlayyan küçük kızı görünce şaşırmıştım. Bu benim kardeşim miydi şimdi.

Prenses odası gibi tatlı ve düzenli odada göz gezdirdim üstündeki pijamaları da görünce onun bu evde yaşadığını ve herhangi bir çalışanın kızı olmadığını çok net anlamıştım. Başını gövdesi ve bacaklarının arasına gömmüş ağlıyordu. Odaya sessizce girip kapıyı arkamdan kapattım.

Kapının kapanma sesi ile başını kaldırıp bana doğru bakmıştı ve meraklı sulu gözleri ile bana bakarak konuşmaya başladı.

+ Sen de kimsin?

- Merhaba ben Park lee joon'un kızıyım. Adım Park Min seo Senin adın ne?

Ağzı bir karış açık beni inceliyordu oda beklemiyordu galiba ablasını böyle aniden karşısında görmeyi.

+ S-sen sen benim ablam mısın?

- Evet. Siz amerikadayken ben burada okuyordum. O yüzden hiç birbirimizi göremedik.

+ Ama annem ve babam bana hiç bir ablam olduğunu söylememişti.

- Hmm unutmuşlardır belki? Neyse senin adın ne söyle bakalım?

ღ ʍɑժҽʍօíՏҽӀӀҽღ  𝒥𝒥𝒦 〖𝕋𝕖𝕩𝕥𝕚𝕟𝕘〗✍Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin