Sabahtan beri güneşi korkutuyor bulutlar. Her ortaya çıkmaya çalıştığında, bulutların itaatkar tehditleriyle karşılaşıyor güneş. Ama inadına gösteriyor kendini, koyu bulutların ardından. Sonra sen çıkageliyorsun, kalabalık insan gruplarının arasından. Siyah kabanını giymişsin. Etrafına bakınarak yürüyorsun. Sanki birini arıyorsun. Gözlerin her yerde dolaşıyor. Her kadını inceliyorsun. Fark ediyorum da, erkeklere göz ucuyla bile bakmıyorsun.
Bir an az önce yürürken baktığın yere yeniden kayıyor gözlerin. Kahve dükkanının önünde duran bir kadın var. Elinde telefonu, meşgulmüş gibi görünmeye çalışıyor. Ama dikkatli bakan herkes kadının telefonda bir şeyle ilgilenmediğini anlayabilir.
Senin tipin değil. Tamam, kabul etmeliyim ki hoş bir kadın. Ama asla olmak istemediğim bir tarza sahip. Çok sade giyinmiş. Tek ve düz renkler. Kalabalık arasında asla dikkat çekemez bu kıyafetlerle. Saçları açık kahve ve dümdüz. Şanslı ki saçlarına bakım yapılmazsa bile ışıldıyor.
Kendine yaklaşan adamı fark ediyor. Telefonu beceriksizce cebine koyuyor ve kendine yaklaşan adama sarılıyor samimiyetsizce. Yanakları kızarıyor ama sürdüğü fondöten yüzünden o kadar da belli olmuyor bu ayrıntı. Sen kahve içmek istediğini söylüyorsun. Hemen yandaki kahveciden iki kahve alıyorsun. Sonra en üst kata, terasa çıkıyorsunuz.
Sen, her adımında ne yapacağını biliyorsun ve kendinden eminsin. Bu özelliğini hep kıskanmışımdır. Her zaman en doğru şeyi, en doğru zamanda yaparsın. Ama bugün sende de bir tuhaflık var. Kadına kibar olmak için fazla çaba gösteriyorsun. Kadınların ilgisini çekmek için özellikle bir şeyler yapmazsın sen.
Sanki elini kolunu bir yerlere sığdıramıyorsun, ellerin fazlalıklarmış gibi davranıyorsun. Ellerini titremeden bir saniye hareketsiz tutabileceğinden bile şüpheliyim. Karşında duran o kadını kıskanıyorum.
Birbirinizi tanımaya çalışıyorsunuz ya da tanıyorsunuz zaten ama yeteri kadar konuşmamışsınız. Kulak misafiri oluyorum. İlk buluşmanızmış. Kadın seni uzun bir süre oyalamış, buluşmak istememiş kendince sebeplerden ötürü. Eminim öyledir. Senden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin olamadığından değildir eminim ki. Çünkü sen hep ortalama biriydin dışarıdan bakıldığında. Bir kadın için hem olabilirsin hem olmayabilirsin. Ancak seni tanıdıkları zaman normal biri olmadığını anlayabilirler. Ama herkese normalin üzerindeki seni göstermezsin.
Çantamdan kitabımı çıkarıyorum. Siz yokmuşsunuz gibi açıyorum kitabımın kapağını, çeviriyorum sayfalarını. Hatırladın mı bu kitabı? Sana vermiştim okuman için. Ama sen kapağını bile açmamıştın da bana okudum diye yalan söylemiştin.
Kitabın sayfalarında kendimi kaybediyorum. Sizi dinlemiyorum. Çünkü birbirinizi tanıma aşamanız umrumda değil. Kadınla ilgili her şeyi istediğim zaman öğrenebilirim zaten.
İki saate yakın konuşuyorsunuz. Ama kadın sıkılmış gibi. Dışardaki cami inşaatına bakıyor. Sanki orada çok önemli bir detay varmış gibi. Saate bakıp eve geç kaldığını söylüyor ve senin tüm ısrarlarına rağmen kalkıyorsunuz. Herkes benim gibi değil. Ben olsaydım ikinci cümlenden sonra yerime yeniden oturmuş olurdum. Çünkü beni ikna etmen her zaman kolay olmuştur. İnatçıyımdır ama söz konusu kişi sen olunca seni kırmamak için her şeyi yapıyordum.
Kabanımı giyiyorum ve kalkıp peşinizden geliyorum. Aşağı inene kadar hava iyice kararmış ve soğumuş. Yine her zamanki taktiğini uyguluyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EROS'UN DİLEĞİ
RomanceSabahtan beri güneşi korkutuyor bulutlar. Her ortaya çıkmaya çalıştığında, bulutların itaatkar tehditleriyle karşılaşıyor güneş. Ama inadına gösteriyor kendini, koyu bulutların ardından. Sonra sen çıkageliyorsun, kalabalık insan gruplarının arasında...