Başını ellerinin arasına aldı. Bir yandan ofluyor bir yandan da söyleniyordu. Bir sağa bir sola gidip geliyordu. Durdu ve gireceği şirketi baştan aşağı süzdü. Hazırdı. Hatta yıllar öncesinden hazırdı. Sürekli burası için plan yapıyordu. Derin bir nefes aldı ve Kırağan holdingin içine iş görüşmesi için girdi. Yıllardır beklediği gün gelmişti. Artık herşey baştan başlıyordu.
***
Holdingin içi göz kamaştırıcıydı. Büyük avizeler koca tavanın neredeyse hepsini kaplıyordu.Her yerde antika vazolar vardı. Herkes alımlı giyinmiş ve ukala tavırlıydı. Danışmaya doğru yürüdü
"Acaba iş görüşmesi hangi katta?"
Danışma önce onu baştan aşağı süzdü daha sonra
"3.kata çıkın ilk koridordan sağa girin. Ilerleyin soldaki 2.kapı."
Asansöre doğru ilerledi ve asansörün çağırma tuşuna bastı. Asansörün kapısı açıldı içeride iki kişi vardı. Onların yanına bindi. Büyük ihtimalle onlarda iş görüşmesi için gelmişlerdi. 3.kata bastı. Asansör kapısı kapandı. Yavaş yavaş yukarı çıkıyordu. Asansörün içi bile otel gibiydi. Çok güzel kokuyordu ve müzik çalıyordu. Insanların yorulduğunda oturabilmesi için tekli koltuk bile bulunuyordu. 3.kata geldiginde kapı açıldı tek başına indi. Diğer iki kişi başka kata çıkıyorlardı. Böylece şansı artmıştır diye düşündü. Odanın önüne geldiğinde on kişiye yakın iş görüşmesi olacağını gördü. Bütün herkes tek tek içeri giriyordu. Mutlu giren üzgün çıkıyordu. Bu işi almakta kararlıydı. Bu iş onun için herşey demekti. Ama biryandan da korkuyordu. Sıra ona geldiğinde derin bir nefes aldı, saçlarını düzeltti ve odaya girdi. Içeride yaşlı sevimsiz bir adam vardı. Kırağan holdingin sahibi olmalıydı. Adamın karşısına oturdu. Masum ama nefret barındıran o açık kahverengi gözleriyle adamı dikizledi. Biran o kadar dalmıştı ki adam onu bir kez daha uyardı artık kendisini tanıtması gerektiğini söyledi. Israrlı bir tavırla kendini anlatmaya başladı.
"Benim adım Aras İnal. 23 yaşındayım. Halkla ilişkiler okudum. Birçok şirkette çalıştım. Bunların hepsi verdiğim kağıtta yazıyor olmalıydı bayım."
Adam burun kıvırarak baktı sonra sinsice güldü.
"Kağıtları okusaydım yüzyüze görüşmezdim."
Adam yeniden ona baktı.
"Çok gençsin. Herneyse biz seni arayacağız. En geç yarın belli olur. Eğer seçilirsen sonraki gün işe başlarsın."
Adam sinsice güldü. Genç daha da sinir olmaya başlamıştı. Ama bu işi almalıydı. Ilk sınavdan kalmamalıydı. Ayağa kalktı kapıya doğru yürüdü. Kapının kolunu çevirdi. Kapıyı açtı sonra geri kapadı ve arkasına döndü. Adam şaşırmıştı.
"Bayım isminiz nedir? Ileride çalışırsak isminiz lazım olacak."
Adam önce bastan aşağı süzdü. Sonra dalga geçercesine:
"Adnan Kırağan. Buranın sahibi."
"Teşekür ederim."
Kin dolu bakışlarla odadan çıktı. Sinsice gülümsedi. Bu gülümsemenin altında biriken nefreti hissetmek mümkündü. Derin bir nefes aldı. Sonra yeniden asansöre doğru yürüdü. Asansörün düğmesine bastı. Beklemeye başladı. Kapı açıldı. Tam binecekken üstüne kahve döküldü. Karşısında genç bir kız vardı. Saçları uzun ve siyahtı. Gözleri ışıl ışıldı. Koyu kahveydi siyahla ayırt etmek zordu ama uçsuz bucaksız bir denizi andırıyordu. Yanaklarının elmacık kemikleri belirgindi. Bembeyaz teni tüm ilgiyi suratına yüklüyordu. O kadar güzeldi ki kızmak mümkün değildi.
"Çok özür dilerim."
"Sorun değil. Ben halledirim"
Asansöre bindi. Giriş kata bastı. Kıza hayran kalmıştı. Sonra biran kendini toparladı. Aklından yıllar boyunca yaptığı planlar geçiyordu. Çok az kalmıştı sonunda tüm istedikleri oluyordu. Bu işe alındıktan sonra bütün herşeye başlayacaktı. Yarım kalmış bütün herşeye. O yarımları tamamlamanın vakti gelmişti. Asansörden indi. Ve geldiği yerden aynı şekilde çıktı. Dışarı da yağmur yağıyordu. Keyfi yerindeydi. Bu yüzden yağmur umrunda değildi. Hem yağmuru seviyordu. Yağmurdan sonra kokan toprak kokusunu seviyordu. Yağmurun altında sırılsıklam olmuştu. Evine gitmek için taksiye el işareti yaptı. Taksi önünde durdu. Taksinin kapısını açtı ve sonkez holdingi baştan aşağı süzdü.
"Yeminler olsun ki bunların hepsini göstereceğim."
Sonra taksiye bindi kapıyı çekti. Saat baya ilerlemişti. Zaman biranda akıp gitmişti. Akşam olmuştu bile. Eve vardığında taksiciye parasını uzattı. Sonra taksiden indi. Evinin bahçesinden geçerek kapısına ilerledi. Anahtarlarını aradı ceplerini iyice karıştırdı karıştırdı ama yoktu. Cep telefonu da yoktu. Büyük ihtimalle holdingte unutmuştu. Söve söve yeniden taksiyi durdurdu ve taksiye bindi. Holdingin önüne geldiğinde takisciye parasını uzattı ve taksiden indi. Yağmur hala yağıyordu. Üstünde ki kahve izi daha belirgin hale gelmişti. Koşarak holdinge girdi. Koridorlarda insan kalmamıştı neredeyse bomboştu. Anahtarlarını ve telefonunu iş görüşmesi yapacağı yerdeki bekleme koltukların da unutmuş olmalıydı. Hemen asansöre bindi yukarı çıktı. Beklediği yere geldi. Şans eseri alan olmamıştı. Derin ve sinirli şekilde nefes aldı. Sonra asansöre bindi ve geldiği gibi gitti. Holdingin karşısına geçip yeniden taksi beklemeye başladı. Fakat saat ilerlemiş olacağından taksiyi çok bekleyecekti. Kendi kendine söylenirken bir bağırış farketti. Önce önemsemedi.Köşenin sonunda bir erkek ve kadın kavga ediyordu. Adam kadına bıçak çekmişti. Daha dikkatli baktığında bu üzerine kahve döken kadındı. Şaşırmıştı hemen oraya koştu ve adama sert bir yumruk attı. Adam o sert yumrukla yere düştü. Hem sarhoştu ayağa yeniden kalkamazdı da. Kız şaşırmış bir şekilde bir an gence sarıldı.
"Çok teşekkür ederim."
Sonra geri çekildi. Ve üzerine kahve döktüğü genç olduğunu farketti.
"Bugün sınırlarını baya zorlamış olmalıyım. Özür dilerim."
Elini uzattı.
"Ismim Hazan."
Genç kızın konuşmasına o kadar hayran kalmıştı ki bir an daldı. Sonra kendine geldi. Masum bir gülüş attı. Utanmıştı. Sonra elini uzattı. Heyecandan kekeledi.
"Ar-ar-as. Yani Aras."
Kız gülümsedi.
"Memnun oldum. Görüşmek üzere."
Dedi. Genç kız giderken sadece arkasından bakakaldı. Kızın güzelliği ve davranışları onu etkilemeyi başarmıştı. Daha sonra yeniden taksi beklemeye başladı. Çok geçmeden taksi geldi. Taksiye bindi bütün yol boyunca yaptığı planları düşünmek istiyordu ama kızın etkisi dikkatini dağıtıyordu. Eve önüne geldiğinde taksiciye parasını uzattı. Sonra taksiden indi. Evinin bahçesinden geçti. Kapısının kilidini açtı eve girdi. Biran iyi ki anahtarını ve telefonunu orada unuttuğu için şükretti. Çok yorgundu. Üstünü değiştirmeden koltuğa uzandı. Sonra uyuyakaldı.
***
Sabah telefon ısrarlı bir biçimde çalıyordu. Hemen telefona koştu saat daha sekiz buçuktu. Kim olabilirdi diye geçirdi aklından. Telefonu açtı.
"Aras bey."
"E-evet benim."
"...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akirya Kuşu
RandomEn sevdiğiniz insanı kaybetseniz ne yapardınız? Yada başka şekilde sorayım. En sevdiğiniz insanı elinizden alsalar ne yapardınız? Ben intikam alırdım. Insanların canını yakarken ardında bıraktıklarını unutmayın. Çünkü gün gelir yaktığınız can ken...