1

123 9 17
                                    

Birçok kitap yazmayı denedim, çok uğraştım, ve sonu hüsran bitti, yine deniyorum, ve inşallah hüsranla bitmez bana yardım edin olur mu?
Yazım hatalarım  olabilir kusura bakmayın 💫

--------------------------------------

Koşuyorum koşuyorum nereye gidiyorum bilmiyorum.  Bir orman, sonsuz gibi neden sonsuz? Neden böyle? Neredeyim?

Bir ışık var yakın gibi ama uzakta koşuyorum koşuyorum ama gittikçe uzaklaşıyor bir anda ağaçlar yükseldi, bomboş her yer, her yer toprak ışık var önümü görüyorum  yine her yer toprak bir an da yer ikiye ayrılıyor geri gidiyorum ama bakmaktan geri kalamıyorum , dilim lâl olmuş gibi nutkum tutuluyor. Nefes dahi alamıyorum çok büyük, devasa, gözlerim yanıyor küçük taneler akmak için atak bekliyor yerin içinden merdiven var gibi yürüyor çok büyük, bir dev büyüklüğünde, sivri pençeleri tek bir çizik ile beni  parçalayabilir tek bir çizik ile gidebilirim. Ölebilirim.

Beni görüyor. Üstüme geliyor zifiri karanlıktaki gözleri beni kapana kıstırmak için parıldıyor.  Koşmak için arkama  dönüyorum adım atmak için ayağımı kaldırıyorum bir ağırlık dönüp bakıyorum ayağımda bir kelepçe ayağımı sarmış ama nereye bağlı? Zincire bakıyorum ucunu bulmaya çalışıyorum gözlerim ona kayıyor pençeleri  ile  zinciri tutuyor. Beni yakaladı. Ondan kaçamıyorum, gidemiyorum  atak isteyen taneler harekete geçiyor bardaktan boşalır gibi  dediğimiz deyim  o taneler için gerçekleşiyor. Çoğalıyor çoğalıyor, toprak ıslanıyor ıslanıyor. Çamura bulanıyor akıyor taneler durmuyor. O yaklaştıkça etrafımdaki çamurlar yükseliyor. Zinciri bırakıyor geri dönüyor ama ben koşamıyorum. Çamurlar yükseliyor  taneler durmuyor çamurlar yükseldikçe o uzaklaşıyor. Gözden kaybolduğu an çamura batıyorum. Bir bataklık gibi beni içine batırıyor çekiyor çekiyor ve sonsuz boşluk...

Kan ter  içinde uyanıyorum. Akmaktan vazgeçmeyen taneler yine akıyor akıyor  durduramıyorum. Akmaya devam ediyorlar durmuyorlar, yataktan kalkıyorum yere basıyorum ayağım kayıyor ve yere düşeceğim an da kafamı vuracağım anda her yer su oluyor ve boğuluyorum. Çırpınıyorum çırpınıyorum bir göl, bir deniz yada okyanus bilmiyorum neresi neredeyim bilmiyorum yüzeye ulaşmaya çalışıyorum yüzüyorum yüzüyorum çıkamadıkça nefes alamadıkça kıvranıyorum. Nefesim tükeniyor, yan tarafımda bir karartı  yükseliyor bakıyorum yine o ben yüzüyorum o yüzüyor ben yüzüyorum o yüzüyor ve tükeniyorum. O üstüme geliyor ama su beni ondan daha hızlı yutuyor ve her şey kayboluyor...

--------------------------------------------------------------

Uyandığımda nerede olduğumu anlayamamıştım. Bileklerim öyle çok acıyordu ki onun acısı tüm vücuduma nüfuz ediyordu, kaç saattir buradayım anlamıyorum.

Karşımdaki adamı fark etmem uzun sürmedi. Simsiyah giyinmişti ve kapüşonu vardı yüzünü bile göremiyordum baştan aşağı simsiyahtı. "Sen kimsin?"

"Syurga atau Nereka" dedi.  (Cennet ya da Cehennem)

Bunun ne demek olduğunu bilmiyordum ama hangi dilde olduğunu biliyordum bu dil Malayca'ydı. Neden başka dilde konuşuyor beni neden yabancı biri kaçırsın ya onu geçtim beni neden biri kaçırsın ki.

"Ne demek istiyorsun? Seni anlayamıyorum."

"Cennet ya da Cehennem. Senin cennetinde olabilirim, senin cehenneminde. Karar senin buna sen karar vereceksin." Neden bunları söylüyor ona ne yapmış olabilirim ki neden buradayım hâlâ anlayamıyordum.

"Neden buradayım? Benden ne istiyorsun?"

"Tanışmak istiyorum. Beni tanı istiyorum. Beni duy, beni gör, beni anla istiyorum."

"Tanışmanın daha normal yolları da var beni kaçırarak böyle bir şey yapmanın ne manası var." Kendimden beklenmeyen bir kızgınlıkla ona bağırdım.

"Sesini alçalt, bana karşı bağırman eline ne geçirecek o güzel ses tellerine yazık." Keyifli sesi beni daha çok kızdırırken elinin altındaki şırıngayı gördüm.

"O ne?" İğnelerden gerçekten korkuyordum. Ne zaman kan aldırsam ya da serum taktırsam hep bir olay yaşardım ve şimdi onun elinde bir iğne görmek kalbimi ağrıtmaya bile yetiyordu.

"Sesini kısacak bir şeyler." Öyle keyifli bir ses çıkarıyordu ki daha fazla geriliyordum buradan kaçmak istiyordum. Durmak istemiyordum.

"O-onu bana yapmayacaksın değil mi?" Sesim yavaşça kısılırken ona sesleniyordum elindekine bakamıyordum bile.

"Benden ne istiyorsun? Bırak beni de gideyim lütfen yapma istemiyorum." Bir an da ağlamaya başlamamla kalbim iyice kendinden geçmişti nasıl dayanacaktım bilmiyordum buradan çıkmak istiyordum.

Yavaş adımlarla üzerime geliyordu ve ağlamam daha da hızlanıyordu.

"Şşş sakin ol bebeğim, gerçekten acımayacak söz veriyorum sadece biraz daha yanımda kalman için bu şart, sakin ol."   Yanıma geldiğinde tam anlamıyla artık yüzünü görebiliyordum.

Hafif kirli sakalları vardı. Saçları çok güzeldi, hafif dağınıktı ve ön tutamları alnına düşüyordu, kaşları hafif kalındı, gözleri simsiyahtı. Çok esmer değildi ama biraz buğday tenliydi. Üstüme eğildiğinde kokusu burnuma geldi kendine hastı işte erkeklerin 1 numaralı parfümlerinden kullanmış ama alt teninin kokusu bile burnuma geliyordu. Ağlamaktan sesim kısılmıştı iki dakika da.

"Y-yapma istemiyorum lütfen y-yapma." Sesim boğazımı acıtıyordu. Eliyle elimi tuttuğunda geri çekmek istedim ama her tarafım kelepçelerle kilitliydi ellerim, ayaklarım hiçbir yerimi oynatamıyordum.

"Sakin ol, kendini kasarsan daha çok acıyacak." Eliyle bileğimi çevirip nabız yerini sabitlediğinde ağlamaktan bileğimi göremiyordum ve hiçbir şey yapamıyordum. Bir an da iğneyi bileğimi yaptığında öyle bir çığlık attım ki iğneyi hızlıca yapıp yere attı ve bir an da dudaklarıma kapandı.

Neler olduğunu hissedemiyordum bile beni öpmüştü ama acıdan başka bir şey hissedemiyordum bağırmak istiyordum ama bilincim gitgide kapanıyordu. Son sözlerini kulağıma fısıldadı.

"Puteri tidur. (Uyuyan prenses) Seni bırakamam ama buna mecburum şu iki gün bile kokunu hissetmek sana en büyük muhtaçlığım yarın buradan gideceksin ama son ayrılışımız son uzaklığımız puteri." (Prenses)


                ~~~~~~~~~~~~~

Yorumlarda buluşalım mı?
Vote vermeyi unutmayın!
Sizi seviyorum ❤️

MALEZYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin