Bölüm 1

194 25 16
                                    

Suna Rintarou, Kuzeyde ormanın arasındaki bir kasabada doğmuştu. Genelde soğuk ve sisli olan bu kasaba koyu yeşilin ve kahverenginin tonlarıyla donanmıştı. Burada hava genelde bulutlu olurdu ve her hafta yağmur yapardı.

Bazı geceler kurtlar kasabanın meydadına kadar inerdi. Avcılar bu durumla başa çıkmanın yollarını bir şekilde bulurlardı ve kimse yara almazdı.

Kasabanın pek bilindik bir yanı olmamasına rağmen kendi kendine yeten bir yerdi. Hatta bu kasabada herkesin maddi durumu ortalamanın üstündeyi. Suna hariç.

Suna ailesini küçük bir çocukken kaybetmiş kasabadakiler sayesinde büyümüştü. Şuan kasabasındaki lisede ikinci sınıf öğrencisiydi. Elinden gelse bu kasabada bir saniye bile durmazdı. Ama damarlarında akan kan ve sorumluluk bilinciyle bu kasabaya zincirlenmiş durumdaydı. Hayatının sonuna kadar bu kasabada yaşamak ve sonrasında kendi kanını ve kaderini taşıyacak bir çocuk bırakıp öyle ölmesi gerekiyordu. Bu soyadının ve kanının "laneti" sayılabilirdi.

Bu kasabadaki bütün insanlar nesillerdir burada yaşıyorlardı. Buraya bir şekilde geldikten sonra giden kimse olmamıştı. En azından canlı bir şekilde.

      Suna'nın ailesinden kalan evleri kasabanın biraz dışında kalıyordu. Ormanın içindeki bir patikadan 10 dakika yürüdükten sonra büyük odundan bir köşk vardı. Bu köşk nesillerdir Suna ailesinin yaşam alanı olmuştu.

      Bu köşk nesiller boyu Suna ailesinde olduğundan ailenin en büyüklerinden beri herkesin sahip olduğu eşyalar evde kalmıştı. Özellikle kütüphane büyük köşkün yarısını kaplıyordu.

     Suna ailesinin başı, kasabanın yaşlıları tarafından yeşil cadı olarak isimlendirilirdi. Ailenin başı olan kişi kasabayı korumakla görevlendirilmişti nesillerdir. Zamanında Suna ailesinin başı kasabaya büyük zararlar vermiş ve cadılık sanatını kötü emellerine kullanmıştı. Daha sonra da Cadı Konseyi'nin üyeleri ailenin temizlenebilmesi için bu soyun sonsuza kadar bu kasabayı korumasını zorunlu kılmıştı.

      O zamanlar Suna ailesinin başındaki cadı öyle güçlüydü ki nesiller belki yüzyıllar önce bıraktığı lanetler ve kara büyüler hala geçerliliğini korumuş ve kasabaya saldırmaya devam ediyordu.

     Tam olarak 10 yıl önce Suna ailesi kasabayı korumakta başarısız bir adım attı. Güçlü bir laneti engelleyemedi ve kasabadaki üç aile katledildi. Bu üç aileden biri de Suna ailesiydi. Ailedeki 8 kişiden biri hariç hepsi kanlar içinde ölmüştü. Hayatta kalan son Suna ailenin 7 yaşındaki küçük oğluydu.

      Bu olaydan sonra küçük Suna kasabadaki Miya ailesi tarafından 16 yaşına gelene kadar büyütülmüş daha sonrasında Suna köşküne geri dönüp aile görevinin başına geçmişti. Suna'nın Miya ailesindeyken yerine konseyden biri bakmıştı. Sıradışı bir olay olduğu için kasabayı 7 yaşındaki bir çocuğa bırakamazlardı sonuçta.

                                  *

The Farm gibi anormal ötesi bir ficle karşınızdayım yine.
witch suna supremacy der susarım
seversiniz umarım şimdilik byee
!!diğer ficlerime de bakın!!

Blood&YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin