Bölüm 4

93 21 28
                                    

      Son derste bittiğinde Suna okul kapısının önüne gidip orada Atsumu'yu beklemeye başlamıştı.

"Geldim!!" diye seslenerek çıkmıştı okuldan Atsumu.

Normale oranla Suna'yı çok daha az bekletmişti ve bu yeni sayılabilecek bir şeydi.

"Erken geldin. Şaşırdım."

"Annem acele etmemizi söylemişti." dedi Atsumu. Bazen fazla dürüst olabiliyordu. "Hadi gidelim artık!" dediğinde Suna'nın kolunu tutup çekiştirmeye başlamıştı.

"Osamu'yu beklememiz gerekmiyor mu?"

"Kendi gelir o boşver."

____

   Suna çekiştirilerek köydeki diğer evlerden biraz daha büyük ve eski olan Miya'ların evinin önüne sürüklenerek getirildiğinde rahat bir nefes almıştı. Atsumu yol boyu koşar adımlarla Suna'yı çekiştirip durmuştu. Sonunda Atsumu beyaz evin kapısını açtığında yeni pişmiş pirinç ve körinin taze kokusu gençlere hoşgeldin demişti.

    İkisi de bu karşılamadan memnun şekilde içeri girip ardından kapıyı kapadıklarında Bayan Miya hole gelmişti.

"Hoşgeldiniz. Nasılsın Suna? Uzun zamandır uğramıyorsun." derken Suna'ya sıcak gülümsemesiyle sarılmıştı.

"İyiyim teşekkür ederim. Son zamanlarda daha çok işim oluyor o nedenle gelemedim. Afedersiniz. " dedi Suna kendisini çocuğu olarak gören kadına.

"Cadılar Bayramı yaklaşıyor sonuçta." dedi gülerek.

   Atsumu çoktan salona geçip kendisini bir koltuğa atmıştı. Bayan Miya da Suna'yı daha fazla tutmadan salona geçmesini söylemiş ve akşam yemeği için son hazırlıkları yapmaya başlamıştı.

     Atsumu ve Suna salona geçtikten kısa bir süre sonra Osamu da eve gelmişti. Diğerlerine selam vermeden odasına çıkmıştı. Aile bunu uzun zamandır sorgulamıyordu. Osamu ikizi Atsumu'nun aksine oldukça sessiz ve içine kapanık biriydi. Küçüklüğünden beri böyle oluğu için tuhaf karşılanan bir durum değildi.

Bir süre sonra Bay Miya da eve geldiğinde güzelce karşılandı. Böylelikle herkes tamamlandığında sofra kurulmuş ve yemek yenmeye başlanmıştı.

Masadaki herkes gülüp eğlenerek yemeğin tadını çıkarıyordu. Biri hariç ki o kişi de Osamu'ydu. Sessizce yemeğini yiyordu ve bunu yaparkenki yüz ifadesi hiç memnun gözükmüyordu. Suna bu durumu fark etmişti ve nedeninin kendisi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Yıllardır tek bir kelime konuşmamıştılar ve bu nedenle de artık yabancı sayılırdılar.

     Birkaç saat içinde yemek bitmiş masa toplanmış ve herkes salona toplanmıştı. Osamu, belli ki annesi ve ikizinin zoruyla bir süre salonda durmuş daha sonra da usulca odasına çekilmişti. Suna da Osamu ayrıldıktan bir süre sonra ödevleri ve işlerini bahane ederek çıkmıştı.



    Suna evden çıktığında karanlık kasabaya çoktan çökmüştü. Kış neredeyse geldi. Suna'nın ayakları erlerdeki kuru yaprakları eziyordu teker teker ve o bu sesle huzur bulduğunu düşünmeye başladı.

     Yürüdü. Bir süre düşünmeden yürüdü yalnızca. Köşke giden patikanın başına kadar sadece yürüdü. Patikaya vardığında etraftaki yaprakların ve çalıların hışırtısını duydu. Vahşi bir hayvan olabileceğini düşündü ama burası normal bir yer değildi sonuçta. Bu nedenle hışırtıyı dinlemeye devam etti. Ses bir süre sonra durduğunda Suna bir sorun kalmadığını düşünmeye başladı ve köşke doğru yürümeye başladı.

     Patikanın sonuna geldiğinde köşküm verandasında duran bir karaltı fark etti. Yavaşça yaklaştığında bunun bir tilki olduğunu fark etti. Verandada gri bir tilki oturmuş Suna'ya bakıyordu. Suna tilkiyi korkutmamak için usulca yaklaştı ve elini tilkiye uzattı. Tilki başta herhangi bir tepki vermeden Suna'yı izledi. Daha sonra da başını Suna'nın eline yasladı. Böylece Suna tilkinin güvenini kazandığını düşündü ve başını okşadı. Köşkün kapısını açıp içeri girdiğinde tilkinin arkasından baktığını fark etti. İçeri girmek istiyor gibiydi ve Suna hayvanları kıramazdı. Tilkiye içeri girmesini söyledi ve tilki sevinip içeri girdiğinde ardından kapıyı kapadı.

     İçeri girdikten sonra çalışmalarına ayırdığı salona geçip etrafı aydınlatacak kadar mum yaktıktan sonra bir sandalyeye geçip çalışmalarına başladı Suna. Tilkiyse sessizce ayağının dibine kıvrılıp yatmıştı.


     Saat gece yarasını geçtiğinde Suna hala çalışıyordu. Çalışmaktan yorgun düşmüş gözlerini ovalayıp esnerken bakışları yerdeki tilkiye kaydı. Yere eğilip tilkinin başını okşarken tilki hızla kalkıp Suna'nın ceketini ısırdı. Isırdığı kumaş parçasıyla birlikte Suna'yı da sürükleyerek Suna'nın odasına doğru ilerledi. Odaya vardığında ceketi bırakıp yatağa atladı ve kendisini izleyen çocuğa bakıp kuyruğunu salladı. Suna da bu günlük kendisine izin vermesinin doğru olacağını düşünde ve yatağına, tilkinin yanına, yattı. Tilki Suna'nın yanına kıvrıldığında ela gözlü çocukta tilkiye severken uyuyakaldı.


                                  *

bu bölümü yazarken çok zorlandım sanırım uzun süredir yazmadığımdan

bir süre yazmıyordum çünkü hem pek okunma vote ya da yorum alamamalarıydu yazdıklarımın hem de zor bir dönemden geçmemdi

ama şimdi bir şeyler biraz daha düzeldi ve ben de dedim ki niye şu bölümü bitirmiyorum artık

diğer bölüme yazmaya tekrardan alışırım diye düşünüyorum umarım beğenirsiniz

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 05, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Blood&YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin