.1.

540 6 4
                                    

27 Haziran

Kurumuş toprağın üstünü acımasızca ıslatan yağmurun çıkardığı keskin kokuyu içime çektim. Yağmuru sevmiyordum. Jilet gibi ütülenmiş siyah elbiseleri ıslatıyor, oldukça pahalı ayakabıların üzerine damlıyordu.

Yeni kazınan çukurun başında toplanan adamlara baktım. Önlerindeki cesede gözlerini dikmiş, yaşadıkları acıyı kimseyle paylaşmamak üzere arkalarını dönmüşlerdi.

Kulaklarım arkada fısıldaşıp dedikodu yapan kadınları, camiden gelen imamı, birbirini kovalayan yaramaz çocukları duyamıyor, canımı acıtacak kadar uğulduyordu.

Bacaklarım beni taşıyamayacak gücü kendinde bulamıyor, yerle bulaşmak için beynime sinyaller gönderip duruyordu.

Yanaklarımdaki tükenmek üzere olan sıcak gözyaşlarımı, acımasızca esen soğuk rüzgar savurduğunda gücümün bittiğini hissettim.

Damarlarımdaki akan kanı donduran ölüm haberini aldığımdan beri yanımdan bir an olsun ayrılmayan Kuvarsın koluna tutunup, güçlü bedenine yaslandım.

Dışarıdaki ayaza rağmen sıcaklığını koruyan teniyle harmanlaşmış kokusunu duyumsayınca bir nebzede olsa rahatladım. Sessiz hıçkırıklarımı kalın paltosuna gömüp, acıyla inledim.

Parçalanıyordum.

Çölün ortasındaki her gün yakıcı güneşe maruz kalıp, ufalanmaya başlayan bir kaya parçası gibi.

Buz Dağına çarpıp, zarar gören devasa büyüklükteki Titanik gibi yavaşça parçalanıyor; ait olduğum bütün duygularımı, hislerimi, sevdiklerimi, anılarımla beraber okyanusun derinliklerine gömüyordum.

Kalabalıkta oluşan bir hareketlilik sezince başımı yasladığım Kuvarsın kolundan kaldırıp, sesin geldiği yöne çevirdiğimde ciğerlerimdeki oksijenin çekildiğini hissettim.Kalbim tekledi.Boğazıma oturmuş olan koskoca bir yumru, aldığım nefesi bana işkence ederek canımı yakıyordu.

Nemlenen yanaklarımı öpen gözyaşlarım; artık usulca süzülmüyor, mezarlığın üzerine yağan yağmurla destek olup sicim gibi akarak görünmeyen bir iz bırakıyordu.

Kuru bir toprağın altına gömülüp, sonsuza değin orada kalamazdı. Korkardı.Annem korkardı.

Hızlıca Kuvarsdan ayrılıp, açılan derin mezarın başında toplanan adamları geriye savurdum. Biten enerjimin onu görmesiyle dolmuş gibi olduğundan kendime olan özgüvenimi de yerine getirmişti.

"Hayır!" diye çığlık attım.

Annemi mezara koymak üzere olan adam şaşkınlıkla duraksamış, ne yapacağımı görmek üzere gözlerini üzerime dikmişti. Arkasında duran imam, okuduğu sureyi yarım bırakıp, ayıplar bir şekilde bana baksada onlara aldırmadan devam ettim."Hayır, onu gömemezsiniz."

Arkalarda fısıldaşıp duran kadınlar susmuş, çığlığımdan rahatsız olan kuşlar kanatlarını çırparak mezarlığı terk etmişlerdi.

Koskoca ormanın içerisini dolduran kalabalık nefes bile almaktan vazgeçerek, susmayı tercih etmişlerdi.

Annemin başını dizlerime yatırılmasını sağlayarak, beyaz kefeninin içerisinden fırlayan siyah saçlarını usulca okşayıp, pürüzsüz yanaklarının üzerinde parmaklarımı dolaştırdım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin