5

1.7K 192 105
                                    

"Dikkat et, gel şöyle."
Dikkatle onu salondaki koltuğa oturttu Eren.
"Aç mısın? Gerçi evde sadece dünden kalan artmış pizzalar var ama hemen bir şeyler hazırlarım."

"Hayır, teşekkür ederim." Demişti minnetle Mikasa."Yemek  yapmayı biliyor musun?"

"Senden sonra öğrenmek zorunda kaldım. Ben neyse de, oğlumuzun gelişimi için sebze yemesi gerekiyor."

Mikasa tebessüm etti.
"Çok iyi bir baba gibi gözüküyorsun."

"Sen de öyle." Yere eğilip, ellerini Mikasa'nın dizlerine koymuştu Eren." Sen de harika bir annesin."

Mikasa'nın gözleri dolmuştu.
"Böyle desen bile onu hatırlamıyorum." Hıçkırığını yuttu ve gözyaşlarını tutamadı.
"Nasıl bir anne çocuğunu unutabilir? Hiçte iyi değilim. Onu görmedin mi? Beni tanımıyor bile ve ben de onu. B-ben n-napabilirim...bilmiyorum." Eliyle yüzünü kapatmıştı Mikasa. Onu ağlarken görsün istemiyordu.

Eren, Mikasa'nın başını kendisine çekip göğsüne bastırdı.
"Ağlamaktan utanma Mikasa." Yutkunmuştu." Son yıllarda en iyi öğrendiğim şey, ağlamak utanç verici bir olay değildir."

"Ben çok kötü biriyim!"

"Hayııır!" Dedi Eren, asla buna inanmıyordu." Senin elinde değildi ki, Mikasa sen bizi bilerek unutmadın. Bana bak," Mikasa'dan uzaklaşıp, ellerini sıkıca tuttu." Sen bu hayatta gördüğüm en savaşçı insansın, anladın mı beni? Senin dışında kimse oradan kurtulamazdı, o karanlıktan... üstelik çokta iyi bir annesin, inan bana."

"Böyle desen bile bunlar sadece beni avutmak için. Sen de biliyorsun değil mi? Asla hatırlayamama ihtimalim olduğunu sen de biliyorsun."

Eren'in yüzüne acı bir tebessüm yerleşmişti.

Evet, biliyordu. Ancak bu ihtimali hiç düşünmek bile istemiyordu. Çünkü karısına çok güveniyordu. Mikasa, öyle kolayca onları bırakıp gidecek birisi değildi.

"Bak," ıslak yanaklarını silmişti Eren." Hatırlamazsan sorun değil, buna üzülürüm ancak hiçbir şey seni kaybetmek kadar üzücü ve korkunç değil." Derin bir nefes aldı." Hatırlamazsan ben de bizi tekrar sana sevdiririm. Yeter ki bırakıp gitme, yeter ki sen bizi iste."

Hıçkırmıştı Mikasa.
"Sıkılmaz mısınız benden? Hiçbir şey hatırlamıyorum, ne yapacağımı bilmiyorum, sana olan duygularım yabancı geliyor, peki ya o?" Gözleri eşikte onu izleyen çocuklarına kaymıştı. Tekrar Eren'e baktı." Eren, çocuğum gibi hissetmiyorum!" Bunu sessizce ama fısıldayıp ağlarken söylemişti." Öylesine bir çocuk gibi, nasıl böyle hissedirim? Nasıl! Nasıl! Nasıl!"

"Mikasa!" Eren, Mikasa'yı kollarından tutup salladı." Sen bu değilsin. Tamam mı? Bu değilsin, asla çaresizliğe düşmedin bu zamana kadar. Her zaman başardın ve yine başaracaksın. Seni tanıyorum, seni biliyorum ve sana güveniyorum." Yutkunmuştu." Bizi hatırlayamasan bile o savaşçı ruhunu hatırla. Bizi hatırlatacak olan şey o. Ayrıca ne dedin? Senden sıkılmak mı?" Histerik olarak gülmüştü." Bu ne mümkün?! Kendine gel, kaç sene seni o hâlde bekledim biliyor musun sen? Benim ve Fleur'un her zaman senin için sonsuz sabrı var. Sen bu ailenin yapı taşısın Mikasa ve ben bu taşın kırılmasına izin vermeyeceğim."

"Teşekkür ederim..." demişti Mikasa, dudakları hâla titriyordu. Öne atılıp Eren'e sarıldı." Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim!" Kollarını daha da sıktı.
"Söz veriyorum hatırlayacağım!"

Eren, gülümseyerek kollarını sıkıca Mikasa'nın beline sardı ve kokusunu içine derince çekti.

Bu kokuyu çok özlemişti. Bu kolların arasında olmayı, bu sıcaklığı...bunun için çok beklemişti.

"B-ben de...gelebilir miyim?" Diye sordu utanarak küçük Fleur.

Mikasa, Eren'den hafifçe uzaklaştı ve yaşlı gözleriyle oğluna gülümsedi.
"Tabi ki gelebilirsin!"

Fleur'un yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Koşarak annesi ve babasına sarıldı.

"Anne..." diye fısıldadı.

Mikasa önce yutkundu daha sonra tebessüm etmeye çalıştı.
"E-efendim?"

"Eve hoş geldin, seni çok özledim."

Forgotten.||EreMikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin