02- Kırmızı

41 8 1
                                    

Boğuk çıkmıştı sesim yüzüm üstündeki siyah sweatshirt'e bastırılmış olduğundan. Göz yaşlarım yavaşça kumaşa yayılıp silinirken geri çekildiğinde net olarak görebilmiştim yüzünü.

Donakalmıştım adeta, yüzü;Tanrıyı kıskandırabilecek türdendi.  Güzelliği bu dünyaya ait olamazdı, göz kamaştırıcıydı. Kırmızı ve hafiften uzun saçları, dudağının altındaki minik ben, elmacık kemiğinin üzerindeki yara izi ve kirpiklerinin ay ışığıyla yüzüne düşmüş gölgesi. Hayır..bir insan bu denli kusursuz olabilir miydi?
Beyaz teni yanağımdan akan yaşları yavaşça silmiş, beni ölümden uzaklaştırmak adına bileğimi tutarak çekiştirmeye başlamıştı.

Tepki bile veremeden takip ediyordum onu, merak ediyordum aynı zamanda da. Neden engellemişti beni? Zamanını bana harcamak zorunda kalıyordu, acıyor muydu bana? Yüzünden hiçbir duyguyu okuyamamıştım, tek bir mimik hareketi yoktu. Beni ölümden uzaklaştırmaya çalıştığı belliydi ama..hızlı adımları bunun kanıtıydı.

"Bir çilekli bir çikolatalı dondurma lütfen" diye geldiğimiz dondurmacıda konuşmuş, kafasını bana çevirince kafamı istemsizce başka yere çevirmiştim kaçırma edası ile. Ben bu adama teşekkür mü etmeliydim yoksa ona beni engellediği için kıymalı mıydım bilmiyordum. Elindeki iki dondurma ile beni kenardaki bankalara eskort etmişti.

Oturunca dondurmasına bakarken yeniden konuşmuştu.
"Anlat hadi, ne getirdi seni bu hale?" 

"Neden bana yardım ettiniz.. insanları kurtaran kişilerden misiniz? Polis misiniz?" Demiştim ona. Anlatsam ne olacaktı ki? Bu yalnızlığıma derman olmayacaktı.

"Hayır, hayır ve hayır. Polis değilim veya hayatını başka insanları kurtarmaya adayan birisi. Durduğun yer bana ait bir yerdi ve orada seni görünce ne yaptığını merak etmem gayet doğaldı, ayrıca girmeyin yazan yere girmiştin. Amacını anlamak da uzun sürmedi zaten. Neyse, ne olmuş olabilir seni intihar'a sürükleyen?”

"Yanlızlık." Dedim kısaca ve gözlerimi ondan çekip önüme bakarken omuzlarım düşük bir şekilde dondurmamı kaşıkladım.

"Bir ailem yok.. annem ben küçükken öldü ve babam beni terk etti. Bir kardeşim yok, bir evcil hayvanım. Bir motor veya bir arabam yok, sadece minik bir eve sahibim. Ben.. ben bir arkadaş istemiştim sadece.. birisi beni sevdi sanmıştım ama.. kalbime orospu dediler. Yalnızlığımı yüzüme vurarak.. benimle alay ettiler.." Yeniden damlalar yanaklarımdan aşağıya inerek çenemde buluşurken dudağımı kemirmiştim kelimelerim bitince.

Uzun bir sessizlik olmuştu sonra.. dakikalar sürmüştü bu sessizlik ama kafamı kaldıramıyordum. Yanımdaki bedenin düşüncelerini merak ediyordum ama dayanamayıp baktığımda yüzünde yine tek bir ifade yoktu.

Sonunda; “Boş” kelimesi ile bozuldu sessizlik, gözlerim yerde dinlemekle yetindim sadece.

“Yalnızsan ne olmuş? Birileri sana orospu dediyse ne olmuş? İnsanlar hep konuşur, her insan bu yüzden intihar edecek olsaydı yer yüzünde kimse kalmazdı. Senin asıl sorunun yalnızlığı bir güçsüzlük olarak görmen, yalnız kalmamanı sağlayacak tek şeyin de seni seven birinin olması olarak düşünmen. Hayatta kendini bu kadar güçsüz görerek ilerlemeye çalışırsan bu hale gelirsin.Yalnızca sen değilsin bunları yaşayan, her insanda vardır onu mahveden hikayeler. Herkesin bir mutsuzluğu var, herkesin odasında edilmemiş intiharlar.  İşte; birileri kaçar savaşlarından korkakça, birileri ölme pahasına savaşır çünkü bilirler onlar üzüldü diye zamanın akmayı bırakmayacağını. “

Sessizlik oluştuğunda birden gözlerimi kaçırmıştım gözlerinden. Konuştuğu süre boyunca gözleri gözlerime odaklıydı fakat susunca garip hissetmiştim. Nefesini dışarıya verdiği zaman elindeki dondurmayı bana uzattı, tek kelime dahi edemiyordum çünkü cümlelerinin arasında sıkıştırmıştı beni. Hafifçe titreyen ellerimle dondurmayı aldığımda yüzüne yayılan ve aklımdan çıkarabileceğimi sanmadığım bir güzellikte olan tebessümüyle yeniden aralamıştı dudaklarını.

“ Kendini sen de mutlu edebilirsin, herkes ve her şey bu kadar değişken haldeyken başkasından bir şey beklemek senin hatan.  Kendinde bir şeyleri değiştirmemek de öyle, eminim çilekli dondurmadan farklı bir dondurma tatmamışsındır. Adım atmaktankorkma, korktuğun  sürece hayatın böyle devam edecek ve o adımı atmadığın sürece kendini hep bu boşlukta bulacaksın. İnsanları umursamak zorunda değilsin, unutma ki senin güçsüz düşüşün ile güçleniyorlar onlar.”

Benim konuşmama fırsat bile vermeden ayağa kalkıp ileriye doğru adımladığında ayağa fırlamıştım bende aniden. Bir daha onu nerede görebilirdim ki? İsmini bile söylememişti, nereye gidiyordu böyle.

“H-hey nereye?! Numaranı bile vermedin bana sana ulaşabilmem için, ismini öğrenseydim en azından!”

Arkasına bile bakmadan ilerlerken beni duymazlıktan geliyordu. Gitmesine izin veremezdim ve bu yüzden az önce döndüğü sokağa doğru koşmaya başladım arkasından elimde dondurmalarla.

Sokağı döndüğümde büyük bir nefesi ciğerlerimden serbest bırakırken, gözlerim sokağın her yerinde gezmiş fakat kimseyi görememişti. Gitmişti, bense burada, sessiz sokağın başında, elimde bana verdiği çikolatalı dondurma ile duruyordum öylece.

-----
Bu bölümde ilhamsız kıçımı kurtaran en yakınıma buradan teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

(Resmen bu bölümü o yazdı.)

Ama bu kitabın ikimiz için de özel bir anlamı var bu yüzden.. minnetarım.
Bütün bu bölümün alkışlarını cidden ona vermek istiyorum. Onun dışında.. umarım beğenirsiniz. Ne kadar çok bölüm atarsam sonradan o kadar okuyucu gelir. En azından Accelerate'de böyle olmuştu. Sizleri seviyorum.

M🥀B
-Nara

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 16, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bermuda | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin