1.BÖLÜM

66 4 1
                                    

"AL BAYRAKTAN GÖK BAYRAĞA SELAM OLSUN!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"AL BAYRAKTAN GÖK BAYRAĞA SELAM OLSUN!"

"Ey Evlat!Artık atlanmalısın, vakit atlanıp şaha kalkmanın vaktidir."
"Ey Evlat! Geçmişini bilmeyen geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye  gideceğini de unutmayasın.
(Şeyh Edebali)

•••
Kaz tüyü yoğun kar taneleri güzel yeşim renkli kelebekler gibidir, sekiz çizen sarhoş  gibi dans eder; havada süzülen  karahindibalar gibi uçar; melekler tarafından hediye edilmiş, dağılmış ve toplanmış, çırpınan, nazikçe dalgalanan, toprak olmaya hazır küçük beyaz çiçekler gibi muazzam yaratılmış gümüş kaplı bir yapıt.
 
Kış ayının buz kesen soğuğu yine esir almıştı bütün şehri. Kar  mahzeni buzlu gökyüzü şimdiye dek  gelmediği üç mevsimin hıncını alıyor gibiydi.
 
Parlak şehir uzun beyaz bir halıyla kaplanmıştı, öylesine saf ve kristal berraklığındadır ki, insanlar ayaklarına basmaya dayanamıyormuş gibi görünüyordu.
 
Her ne kadar Konya'ya beyaz bir elbise giydirerek hoş bir görüntü sergilese de çenemi titreten keskin soğuğu tehditkâr bir his sergiliyordu. Soğuğu sevmezdim. Acı ama gerçek olan yalnızlığımı suratıma çarpardı.
 
Herkesin bir zaafı olurdu. Benim zaafım ise ailem oldu. Anne ve babam vardı ama ruhumda beni yalnız bırakalı uzun zaman oldu. Ben küçük yaşlardayken bir kış günü ayrılma kararı aldılar. Boşanma sebebi ise saçma bir para mevzusu. İşte o gün beni kimse sahiplenmedi. Ne annem ne babam. Sevgisiz büyüdüm.
 
Babam ve annem zengin varlıklı bir aile evladıydı.
İşte bu yüzden benim büyümem de emeği geçen çok dadım oldu. Ailemden uzakta tek başıma yaşadığım bir çok evim oldu.
Anne ve babam, dadılarımın benim yalnızlığımı unutturacaklarını, iyi, sağlıklı ve gösterişli bir hayatım olacağını düşündüler.
 
Yanıldılar. Hiç bir şey anne baba sevgisizliğinin açtığı yarayı örtemedi. Ben hep yalnızlığımda üşüdüm. Bana para ile tutulan onca insan sevgisiz büyüyen Zümrüt'e yorgan olamadı.
 
Ben küçük bir kızken soğuk kış günlerinde tek kişilik evimde yalnız başıma kendime sarılarak ısınmaya çalıştım.
Evet para sıcak değildi. Dışarıdan öyle görünse de para benim celladım oldu. Asıl beni üşüten ise ailemin şöhreti oldu.
 
Küçükken yine bir gece zifiri karanlık odamın penceresinden yağan karı izlerken ruhen çok hafif hissediyordum kendimi. Gök yüzünden yer yüzüne hafifçe süzülen kar tanelerine bakıp imreniyordum. Kışı sevmeye ve huzur veren yanlarının da olduğuna kendimi inandırmak istiyordum.
Ta ki gözümün önünde buzlu yollara esir düşen üç kişilik bir ailenin kanlı trafik kazasını görene dek. Vücudum kaskatı kesilmiş yine çaresizdim.
Üzerimdeki etkisi yalnızlık mıydı yoksa korku mu? Belki her ikisi de.
 
Kış benim terkedilişim ve sevgisiz kalan yalnızlığımdı.
O kaza da benim korkuma peynir ekmek olmuştu.
Belki de sadece bu yüzden kış aylarında araba sürmeye hep korkardım. Hatta hiç sürmez taksi ile işimi hallederdim.
 
Bu gün ise taksi çağırmak yerine fakülteye belediye otobüsü ile gitmek istedim.
 
İlk başta kalorifere alışık olan vücudum soğuktan donsa da etrafındaki insanlar gibi, normal bir hayatın normal bir insanı olmak istiyordum. Belki bunca insanın arasında kendimi ruhen yalnız hissetmezdim. Mutlu olacak manevi sebeplerim olurdu.
 
Şehrin gürültüsü yine rahatsız edici bir tını ile kulaklarıma doluyordu. Her ne kadar rahatsız olsam da elimdeki dosyalara odaklanmam gerekiyordu.
 
Bu gün en önemli günümdü. Aylardır hatta yıllardır dişimi tırnağıma takarak çalıştığım üniversite hayatımın son senesiydi ve bu gün ben harika bir sunum sergilemem gerekiyordu.
 
Tarih öğretmeni olmak istiyordum. En sevdiğim bölüm tarihti. Bu konuda kimse elime su dökemezdi efendim. Ailem her ne kadar İşletme Fakültesinde okumam için çok diretse de ne yapıp edip Tarih Fakültesini kazandım.
 
Her ne kadar Tarihe düşkünlüğüm alay konusu olsa da bu ilgimden memnundum.
 
Nihayet fakülte durağına gelmiştim ve aceleyle elimdeki dosyaları toplayıp hızla otobüsten indim. Bahçeye girince iki tane sarı kafa bana doğru koşmaya başladı.
 
"Heeey! Zümrüt’üm heyecanlı mısın? Bu gün senin sahnede o harika ışıltını görmek için sabırsızlanıyorum hayatım. " deyip göz kırptı.
 
Bu en yakın arkadaşım Feyza'ydı. Her ne kadar ailesi tarafından para ile şımartılmış olsa da cana yakın, çok şen şakrak bir kızdı. Tabi bir de sarışın, ince fizikli, koyu kahve gözlüydü. Dış görünüşe ve makyaja çok önem verirdi. Abartılı giyinmeyi sever öğrenci olsa bile gece hayatından vazgeçmezdi. Bunu her gün yüzüne gelinin kız kardeşi gibi yaptığı makyajdan bile anlayabilirdik.
 
"Merhaba öğretmen hanım. Nişanlınız nasıllar efendim?" Diyen Merve elini bana doğru uzattı.
 
Havada kalan elini sıkıp tek kaşımı kaldırmaya çalışarak ciddî bir ses tonuyla ,
"İyidir efendim lakin normal insanlar gibi bir hal hatır sorma bekliyordum. “dedim.
 
"Nasıl yani efendim?"
 
"Öğretmen hanım önce siz nasılsınız efendim sonra nişanınız ile aranız nasıl efendim gibi" deyip gülümsedim.
 
Merve de bir gülümseme bahşettikten sonra ,
"Ov affedersiniz efendim. Kıskançlık damarları patlamadan ben teslim oluyorum. " dedi ve ellerimizi ayırdık.
 
Merve, sarı saçlı mavi gözlü balık etli güzel bir kızdı. Ama o gece hayatında Feyza'dan beterdi. Böyle arkadaşlarım olmasına rağmen benim hiç öyle gece hayatım olmadı.
 
Abartıyı sevemeyen bir karakterim ve tarihe olan ilgim beni hep o ortamlardan uzak tuttu. Onlar eğlenirken ben daima ders çalışır günümü araştırma yapmak için kütüphane de öldürürdüm.
Bu sayede bu günkü vereceğim tarihi sunumu yapmaya hak kazandım da diyebilirim.
 
Feyza,
"Hayatım Merve haklı aslında nişanlın var diye hep bizi ekiyorsun, bilmiş ol."
 
Masum numarası yaparak dudak büzdü. Bu hareketleri ile beni tuzağa çekmeye çalışıyorlardı ama ben yer miydim? Hayır!
 
Lafa Merve girdi.
"Evet ya dün yine büyük bara gittik. Ortam harikaydı. Ama sen yoktun. Neden? Çünkü nişanlısın. Onunla mı vakit geçiriyordun yoksa? "
 
"Hayır ya! Siz de hakkımda ne attınız! Ben öyle biri miyim? Tabii ki ders çalışıyordum. Bu gün tarihi sunumum var ve ben gece vakti dışarılarda olacağım öyle mi? Cık, benim raconuma ters o işler." deyip sinsice sırıttım.
 
Feyza,
"Hah külahımın mafyası oldu şimdi de, racon maçon hayırdır? Biz yanımızda şu güzeller güzeli taş gibi bir kız görmek istiyoruz. O mekânlara giderken nasıl başımız önde oluyor bilemezsin. Çirkinliğimizden yüzümüzü duvarlara sürterek giriyoruz içeriye. Hem ne olurdu bizimle şöyle iki kadeh vursan? İncilerin mi dökülürdü.
Sende ki o güzellik ben de olacak var ya, ne canlar yakardım, ah bir bilsen!" dedi yine oyunculuk maharetini sergileyerek.
 
Yüzümü ekşiterek,
"Bilmesem daha iyi gibi Feyza ‘çığım. Ben halimden memnunum. Yok almayayım canım." dedim.
 
Feyza,
"Tabi memnun olursun. O kara kaşlar zümrüt yeşili gözler siyah uzun sırma saçlar kimde olsun da halinden memnun olmasın. " deyip gür bir kahkaha attı.
 
Merve,
"Doğru ya bir gün bir ilk yapsan da gelsen ne olacak? Hem nişanlını da getirirsin. Bu sayede sana bir şey olmaz merak etme." deyip bir kahkaha da o bıraktı.
 
Bazen bu konular yüzünden en yakın arkadaşlarımdan bile tiksiniyorum desem yalan söylemiş olmam. Param olmasa acaba yine gözlerinde manevi bir değerim olur muydu çok merak ediyorum. Sonra da pes ediyorum. Aileden gelen zımbalı karakterleri değiştiremezsin ki ,bu dostlarımı da böyle kabullenmem gerek.
 
"Nişanlım gelemez onun önemli işleri oluyor. Hem o yokken de benim öyle bir ortamda yalnız bulunmam münasip olmaz."
 
Yüz yılın en iyi açıklamasıydı bence, kendimi takdir ederim de onlar yine uslanmaz.
 
Merve,
"Ah Zümrüt senin şöyle sözlerin var ya! Yani bilmesem aileni muhafazakar bir aileden geliyorsun sanacağım ama bildiğim kadarıyla, senin annenle baban diskoda tanışmadı mı?" dedi.
 
İç sesim hüzünle,
'Tanıştı tanışmasına da evliliği bile beceremediler ki ! Sevgisiz bir meyve vermek neye yarar. ‘dedi.
 
Duyduğum gerçekle içim burkuldu. Belli etmemeye çalışıp yutkundum.
 
Feyza,
"Kız Zümrüt bak benden sana dost tavsiyesi bu nişanlını boş bırakma. En önemli iş sen olmalısın bak sonra seni aldatır maldatır. Allah korusun." deyip elini yan tarafımızda bulunan tahta banka vurdu.
 
Yaptığı harekete ufak bir tebessüm ettim.
"Yok canım sende. Ben ona güveniyorum yapmaz öyle bir şey. Seven adam başkasına gitmez. Tövbe de! Hem şurada düğüne ne kalmış. İşlerinin iyi olması gerek. Zarara girmesini istemem." dedim.
 
Feyza gözlerini merakla açarak,
"Valla güzelim o çocukta bu potansiyel var gibi görüyorum. Hiç kusura bakma. Bu gözler öyle insanları çok gördü. Şak diye anlarım valla. Değil mi Merve? “deyip Merve'yi dürtü.
 
Merve bir an boşlukta kalmış gibi,
"Bi...Bilmem ki. Bence hakkında kötü düşünmeyelim. Sonuçta arkadaşımızın nişanlısı. " dedi.
 
Merve'nin ilk defa böyle konuyu kapatması hoşuma gitmişti. Tebessüm edip teşekkür ettim.
 
"Neyse siz biraz daha benim fakültemde takılın ben sunum için amfi arkasına gidip hazırlanmam gerekiyor.
Saati gelince koltukta yerinizi alın ha ona göre!
Sizler benim orada ilham kaynağım olacaksınız. Heyecan yapmamam gerekiyor. Anlaştık mı? “deyip sevimli bir yüzle ikisine göz kırptım.
 
Feyza,
"Tabi güzelim tabi. Git sen biz saati gelince içeride oluruz. Bakalım şu Tarih bölümü nasılmış? Bu fakülte için aileni karşına almış adamsın. Sen öyle bir seviyorsun ki merak ettim doğrusu, buranın ne güzelliği var acaba? Biz Merve ile bir gezelim. Bizim işletme bölümüne hiç benzemiyor. Değil mi Merve?" dedi.
 
Merve,
"Evet evet biraz gezmiş oluruz. Sen rahatsız olma. Güzelce hazırlan. Sonra amfide görüşürüz." dedi ve el sallayarak kantine doğru uzaklaştılar.
 
Ben ise sunumumun verdiği heyecan ile elimdeki dosyalar ile âdeta uçarcasına fakülteye girdim.
Konum ise "Talas Savaşı’ydı.
Keşke merak edip sorsalardı. Önemsediklerini hissederdim.
 
Biraz düşündükten sonra, içimden beklentiye giren beni azarlayıp büyük salonun yolunu tuttum. Sunumumun güzel olacağından emindim yani öyle olmalıydı çünkü çok çalıştım. Ayaklarım bile heyecandan titrerken sakinleşmek için nelerimi vermezdim. Umarım saatim gelene dek bu heyecanımı yenebilirdim yoksa gerisi hüsran olur emeklerim boşa giderdi.
 
" Allah’ım sen yardım et!
Hakkı ile yüzüm ak çıkabileyim. Amin."
 
-
-
 
YAZAR:GÜLÜZAR ATLIHAN
 
♥İnstagram Şahsi Adresi
@atlihanguluzar
 
❤İnstagram Kitapların Adresi
@glzratlhnkitapligi.com.tr
 
♥Twitter Adresi
@1bordoferacelim
 
♥Wattpad Adresi
@Yazar_glzratlhn
 
Beğeni  ve yorum yaparsanız çok mutlu olurum.🙃
 
DEGERLİ ÖMRÜNÜZDEN NAÇİZANE ROMANIMA VAKİT AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER😘
 
Kitap kokulu kalın.
İyi okumalar.♥♥

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 19, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin