Hangi gün olduğunu hatırlamıyorum, yine. Ama hatta içi olduğuna eminim. Çünkü okuldaki koşturmaca hiç hız kesmiyor. Herkes aceleyle bir şeyler yaparken ben onlardan biri gibi olmadığımı hissediyorum yine, uyuşuk adımlarla çıkışa ilerliyorum dersimin olmasına aldırmadan.
Bahçe kapısına yaklaşmışken kenardaki bankta oturan bedene takılıyor bakışlarım. Güneşin tüm güzel ışınları yüzüne düşmüşse de rahatsız olmadığın açık. Beyaz gömleğinin kollarını kıvırmaya çalışırken dizine koyduğun telefonunun ekranından bir şeye bakıyorsun, gülümseyerek.
Bu kez ben geliyorum yanına, bunu garipseyeceğine eminim, çünkü ben de garipsiyorum. Yanına oturduğum anda telaşla telefonunu kapatmaya çalışmana anlam veremiyorum, telefon düşüyor ve ekranı parçalanıyor. Özür dilemeye yeltenmemi anlamış gibi bana bakıp gülüyorsun sevgilim, senin hatan olduğunu söylerken yalan söylediğini ikimiz de biliyoruz.
O gün konuşmuyoruz, sessizce etrafı izledikten sonra bir şey söylemeden gidiyorum yanından, durmam için bir neden yok ne de olsa.
Beyaz, en çok sana yakışıyor sevgilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Color Diaries / KaiSoo
FanfictionHangi rengin, sana ne kadar yakıştığını bilemezdin sevgilim. Ben de söyleyemedim sana, hiç.