11

736 91 31
                                    

astroloji klübünün ikinci dersi de başlamıştı. geçen haftaki kişiler dışında kimse yoktu. söz vermiş olmasına rağmen üst sınıflardan olan yuta da gelmemişti.

hyuck'un jeno'dan rica ettiği gibi dersin başında satranç oynamaya başlamışlardı. normalde olsa hyuck jeno'ya tüm kalbiyle güvenirdi. fakat aklına renjun ile yaptığı maç gelince kazanmanın o kadar da basit olmadığını hatırlamıştı. geçen gün baktığı tarot falına güvenip, stresini azaltması için boynunda asılı duran yeşim taşını ovuşturmaktan başka bir çaresi yoktu.

"ah senpai, beni her zaman kandırıyorsun." demişti jaemin hüzünle lavanta tütsüsünü koklarken. onun bu hâline sinirlenen mark, elinden uyuşturucu çeker gibi tuttuğu lavanta tütsüsünü almıştı.

"bırak yuta'yı. gelmeyecekti zaten. ne zaman geldiğini gördün?"

mark ona doğruları söylerken jaemin onu dinlemek istememişti. bu yüzden klübün tamamının başında dikildiği masanın yanına gitmişti.

maça başlayalı beş-on dakika ancak olmuştu. fakat jeno'nun durumu pek iç açıcı gözükmüyordu.

"ah kehribar..." hyuck yavaşça iç çektiğinde elindeki taşı da umudunu kesmiş gibi gömleğinin içine geri saklamıştı.

chenle film izler gibi izlerken arada jeno'nun stres olmalarına kıkır gülüyordu.

"lee jeno, çok uzatma beyaz bayrak çek."

jeno ise satranç takımından bir saniye gözlerini ayırsa kaybedecek gibi hissettiği için chenle'ya bakmadan cevap vermişti.

"bu oyun her türlü bitecek zhong chenle. ama dikkat et sonunda biten sen olmayasın."

renjun ise onların aksine çok rahat gözüküyordu. arada ellerini açık kahverengi saçlarından geçiriyor, düşünme süresi beş saniyeyi geçmediği için gözlüğünü hızlıca düzeltiyordu.

hyuck ise kendisinden şüphelenmeye başlamıştı. şu ana kadar baktığı fallar hep olduğu gibi çıkmıştı. jeno'nun kazanma ihtimali kesin değildi, fakat oldukça yüksek gözüküyordu. ancak şu an yaşanan durum tam tersiydi. renjun'in kazanma ihtimali yüzde yüze çok yakındı.

jeno'yu suçlayamazdı elbette. onun da çok iyi bir oyuncu olduğunu biliyordu. fakat onu kurtaracak hangi hamleyi yapsa daha da dibe batıyor, oyun çıkmaz bir hâle geliyordu.

jaemin de bunu fark etmiş olacak ki hafifçe yanındaki hyuck'u dürtmüştü.

"neden böyle ilerliyor? jeno'nun yapacağı hamlelerden başka bir kurtulma yolu yok. fakat renjun buna rağmen onu çıkmaza sokup duruyor." jaemin ona dert yakınır gibi konuştuğunda hyuck çoktan bu durumun farkına vardığı için oldukça gergindi.

hyuck en sonunda aklına bir şey gelmiş gibi gözlerini yummuş, derince nefes almıştı. jaemin onun bu hareketini fark ettiğinde sorgular bakışlarla konuşmasını beklemişti.

"amber taşı..."

jaemin onu dinlemeye devam ederken kaşlarını çatmıştı. hyuck'un neden bahsettiğini anlayamıyordu.

"renjun'ün taşının yanında çok güçsüz."

jaemin'in gözleri durumun farkına varmış bir şekilde açılırken maçın neden böyle ilerlediğini anlayabilmişti. en yakın arkadaşı olan renjun'in taşını yanında taşıyacağını hiç beklemiyordu. ona uygun bir şey olmadığını düşünmüştü hep. ancak şimdi birkaç düğmesinin açık olduğu gömleğinin altından parıl parıl parlayan pembe taşı görebiliyordu. tıpkı hyuck'unki gibi bir kolyeye asılmıştı.

tarot | renhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin