49. BÖLÜM

25.9K 1K 120
                                    

Bu bölüm uzun zaman sonra aramıza dönen sevgili Suna'ma gidiyor:)))) Keyifli okumalar canım. Umarım beğenirsin.

Harun’un Seda’yı götürdüğü gecenin sabahı, Kerem ve Zeynep de Kerem’in Muhif dışında hiç kimsenin bilmediği bir başka evine gitmek üzere yola çıkmışlardı. Zeynep’in helikopter korkusu nedeniyle bu defa Kerem, kara yolunu tercih etmişti. Gittikleri yer Cide’ye yakın bir yerdeydi. Kerem’in pek çok evi gibi yerleşim birimlerine oldukça uzak ve ulaşımı güç bir tepedeydi. Tepe, Gideros koyuna hâkim ormanlık bir alandaydı. 

Ormanın içine gömülmüş sadece denizden fark edilebilen bu muhteşem evde dördüncü günleriydi. Kerem, sabahtan akşama kadar çalışıyor, sadece yemek ve kahve için mola veriyordu. Akşamları, şömine başında yemek sonrası yaptıkları sohbetlerde Zeynep’e gün içinde yaptıklarını anlatıyordu. Zeynep, teknik terimlerle dolu bu sohbeti ilk zamanlar hiç anlamasa da dün geçtikçe pek çok şeye aşina olmaya başlamıştı. Kerem, büyük bir hızla çalışıyor ve sonuca varmaya çabalıyordu. 

Zeynep, her sabah yaptığı gibi Kerem kahvaltıdan sonra çalışma odasına çekilince dışarı çıkmış ve mis gibi orman havasını soluyarak uzun bir yürüyüş yapmıştı. Eve döndüğünde her zamankinin aksine Kerem’i büyük salonda Muhif’le telefonda konuşurken buldu. 

Kerem, Zeynep yanına gidince onun saçına bir öpücük kondurup kolunu omzuna doladı ve Muhif’le konuşmasını sürdürdü. Başını duyamadığı için konuşmadan pek bir şey anlamasa da Zeynep, Muhif’in anlattıklarının Kerem’in hoşuna gitmediğini fark etti. Konuşma bitince Kerem

“ Fatih’i vuran adamı bulmuşlar.” dedi.

Zeynep, bu habere çok sevindiğini söyleyecekken Kerem’in yüz ifadesindeki olumsuzluk onu durdurdu ve 

“Ne oldu?” diye sordu.

“Adamı ölü bulmuşlar. Zeliha, profesyonel bir iş olduğunu söylemiş. Hiç iz yok. Tek kurşunla alnından vurulup çöp konteynerına atılmış.”

“O olduğundan eminler mi?”

“ Evet, Çağatay’ın elde ettiği görüntüler ve robot resimle karşılaştırmışlar. Ayrıca pizzacı çocuk ve lojmanın güvenlik görevlisi de teşhis etmiş.”

“Kimliği?”

“Sabıka kaydı yok. Adam trafik cezası bile almamış. Bütün detayları Çağatay, sana gönderiyormuş şimdi, bir de sen bak diye!”

“Yani şu ana kadar sıfıra sıfır, elde var sıfır; öyle mi?”

 “Öyle gözüküyor. Erol Baba, hâlâ araştırdıklarını söylemiş ama yine duvara tosladık anlayacağın!”

                                XXX

O akşam, yemekten sonra büyük salonda oturmuş, şaraplarını içerlerken Zeynep, Kerem’in düşünceli yüzünü izliyordu. Onu tanıdığından beri ilk kez bu kadar durgun, bu kadar düşünceli gördüğünü düşündü. Elini uzatarak parmağını onun şakağındaki saçlarda şefkatle gezdirdi. Kerem, onun elini tutup dudaklarına götürdü ve parmaklarını teker teker öptü. Adeta bir refleks olarak yaptığı bu eylem, onu düşüncelerinden ayırmamıştı. Zeynep, “Ne var kafanda?” diye sormak zorunda kaldı. Kerem onun parmaklarıyla oynamayı bırakıp sehpanın üzerindeki sigara paketine uzandı. Her zamanki alışkanlığıyla önce Zeynep’e sonra kendine birer sigara yaktı. Sigarasından derin bir nefes çekip dumanı üfledikten sonra

“Projeyi tamamladım gibi ve hiçbir aksilik görünmüyor.”

“Yani proje sabote edilmemiş.”

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin