5. BÖLÜM

48.2K 1.4K 239
                                    

ARKADAŞLAR, SEVGİLİ ZELİHA TWİTTER'DA "ARAFTA İKİ KİŞİ" İÇİN BİR PAYLAŞIM SAYFASI AÇTI.BURADA ÖYKÜDEKİ KİŞİLERLE İLGİLİ BİLGİLER, FOTOĞRAFLAR VE TABİ TÜYORLAR PAYLAŞACAĞIZ. İLGİLENMEK İSTEYENLER İÇİN DIŞ BAĞLANYIYA SAYFA LİNKİNİ EKLİYORUM

Bu bölüm öykümüzün ESRA'sı benim can Esra'ma gidiyor:)))) Seversin umarım bir tanem:)))))

Zeynep, sabaha karşı yine kâbusla uyandı. Bu kez küçük kızın görüntüsüne kendi görüntüsü karışmıştı. Canı yanan, deli gibi korkan ve üstü başı kan içindeki o küçük kız kendisiydi. Uyandığında ter içindeydi. Gördüğünün rüya olduğunu algılaması zaman aldı. Kalbi deli gibi atıyor ve o delirtici korku her yanını sarıyordu yine. 

6 yaşından beri bu kâbuslar azalsa da hiç bitmemişti. Yaşananlar yavaş yavaş zihnine kâbuslarla geri dönmüştü. Her seferinde yarattığı şiddetli depremle uzun süre sarsılsa da en azından artık uyandıktan bir süre sonra kendini kontrol etmeyi başarabiliyordu. 

Yatağın içinde doğrulup oturdu. Saat sabahın 05’iydi. Yeniden yatıp uyumasına imkân yoktu artık. Kalkıp eşofmanlarını giydi üstüne. Ortaköy’deki evinden çıkıp sahile doğru koşarak indi. Havanın bıçak gibi keskin soğuğu, koşarak ısınan bedenine artık işlemez oldu. Rumeli Hisarı’na geldiğinde deniz kenarındaki banklardan birine oturdu. Martı seslerini dinleyip denizi izledi bir süre.

Kafası dün önüne konan davayla ilgili hızla çalışıyordu. Kızın mankenlik yaptığını ve uyuşturucu kullandığını biliyordu. Gece yarısından sonra öldürülmüştü. Öldürülmeden önce cinsel ilişkiye girmişti. Onu son gören adamlardan biri Kerem Sayer’di. Belki de onunla…

Gözünün önüne gelen görüntü Zeynep’i fena hâlde rahatsız etti. Görüntüyü kovmak istercesine gözlerini kapayıp başını salladı. Adam onu ailesinin evine bıraktığını iddia ediyordu.

Kız, yalnız yaşıyordu ve cinayet kendi dairesinde işlenmemişti. Orada gördüğü fotoğrafları düşündü. Fotoğraflardaki kızı bulup merkeze getirtmeliydi bugün. Bir de Zeliha’ya uğrayacaktı. Test sonuçları gelmiş olmalıydı. Zeliha hiçbir zaman işini savsaklamaz ve test sonuçları gelene kadar asla kesin konuşmazdı.

Bir ara Erol Başkomiser’le konuşmayı da düşündü. Ona Kerem Sayer’i nerden tanıdığını soracaktı. Sonra bundan vazgeçti çünkü adam ya hiçbir şey söylemeyecek ya da aksine o kendisini sorguya çekecekti. Durduk yere dikkat çekmenin anlamı yoktu. Bu adam, niye durup durup aklına geliyordu ki? Oturduğu yerden hırsla kalktı. Yine koşarak geldiği yolu dönmeye başladı. Ortaköy’e vardığında bir sokak simitçisinden aldığı tazecik simidi ısıra ısıra yürüyüş temposuyla evine geldi. Hızlı bir duş ve iki fincan kahveden sonra kendine gelmişti. Merkeze gitmek için arabasına bindi. 

Merkeze geldiğinde Çağatay’ın gelmiş olduğunu fark edip sevindi ancak bugün de onun suratı turşu satıyordu. Zeynep’in geldiğini görünce kahve ocağından iki kahve kapıp onun masasının yanına oturdu.

“Günaydın amirim.”

“Günaydın Çeto! Ne o uykunu mu alamadın sen?”

“Yok amirim, kafam bozuk biraz!”

“Esra mı?”

“ Bir yaptığı bir yaptığını tutmuyor ki! Ne diyeceğimi ne yapacağımı…”

“Bana bak, Çağatay! Esra’ya da söyledim. Aranızdaki her neyse halledin. Bu böyle olmaz. Birlikte çalışıyorsunuz. İş sırasında sizin manasız kaprislerinizle, kavgalarınızla, laf sokmalarınızla uğraşamam, ben! Aranızda ne olup bitiyor bilmiyorum, bilmek de istemiyorum! Ama halledin.”

ARAFTA İKİ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin