2

5 1 0
                                    


   Seyyah yol boyu maşukunu arayan âşık gibi yürüdü durdu. Günler hatta haftalar geçti önünden. Durdu, dinlendi, kalktı, yürüdü. Fakat son zamanlarda attığı adımların ardından hafif bir garabet çöktü yüreğine. Durup yüreğini dinledi. Anlamadı tekrar yürüdü. Garabet gittikçe ağırlaştı, sanki beni burada bırak dercesine. Yürüdüğü patikada devasa bir gürgene rastladı. Müsaade isteyerek, gürgenin gölgesine sığındı. Babası derdi ona. ''Yoldaki taştan bile müsaade iste evlat. Kim bilir belki senin üzerinden geçmene müsaade etmez de takılıp düşersin.''

Babasına duyduğu saygıyı kendisine bile duymazdı seyyah. Edindiği tecrübelerin hepsini ona borçlu. Issız bir ormanda bulduğu yol gösterici pusuladır adeta. Devasa ağaçların kuzeyi gösteren yosun tutmuş gövdesidir onun için. Yürümeyi öğrendiğinden itibaren elleri birleşip yollara düştü baba oğul. Kendilerine dert, kendilerine derman oldular. Yoldan geçene yoldaş, gökten düşene toprak oldular. Ömrünün büyük çoğunluğu, annesinin ölümünün ardı sıra, babası ile beraber yollarda geçti. Çoğu şehri ve çoğu ülkeyi arşınlayıp durdular. Bu topraklar keşfedilmeyi bekleyen birer armağandı onlara göre. Yaradan'ın çekinmeden yarattığı muntazamlığı nasıl olur da merak etmez insanoğlu? Sual olunmaz kudretinden birer yansıma olan her karış toprağa dost oldular. Fakat bir asır doldurmak üzereyken oğlunu Yaradan'ın yollarına emanet edip kavuştu Yaradan'ına baba. Seyyah o gün bugündür yollardadır işte. Soluklanmak ve yerleşim yerlerinde kısa süreli konaklamalar dışında hala yollardadır. Fiziken yalnızdır. Fakat ruhu, Yaradan'la sohbet muhabbet demi içerisinde, günün nasıl geçtiğinden bir haber ettiren sarhoşluktadır. Her güne bir ağaç gölgesinden gözlerini açar, konakladığı köylerden aldığı azıklarından atıştırıp, namazını eda eder ve yolları arşınlamaya niyet edip yola çıkar. 

Firkat AliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin