Bu resim gerçekten uzun bir hikâyesi olan ilk resmim. Hikaye bir yerden sonra sıkabilir çünkü diyalog halinde yazicam oraları geçebilirsiniz.
Bir yaz tatiliydi, 12 ve ya 13 yaşındaydım yazlığa gitmiştik ama kendimle yaşıt kuzenim olmadığı ve arkadaş edinmekte kötü olduğum için çok sıkılıyordum. Ya küçük kuzenlerim evcilik oynarken beni baba yapıyorlardı ya da büyük kuzenlerin sevgililerinden bahsetmesini dinliyordum. Şahsen 1. 'yi tercih ederdim genelde. Günlerim bu şekilde geçiyordu. Sonra bir kız ile tanıştım. (Kizin adını veremem çünkü şu an benden nefret ediyor ayrıca kişi haklarına saygı)
Kız: napıyorsun?
Sesin geldiği yöne baktığımda benden muhtemelen kısa boyda sarı düz saçları olan kahverengi kocaman gözleri ile bana bakan bir kız vardı.
Cevap vermedim
Kız: kime diyorum ya
Ben: bağırmasana duyabiliyorum.
Kız: cevap ver o zaman allah allah
Ben: seni tanımıyorum neden cevap vereyim
Kız: of iyi tamam. Oturabilir miyim?
Ben: tabii
Kız: o kız kim
Ben: hangi kız
Kız: çizdiğin kız çok güzel birine benziyor
Ben: öyleydi
Kız: oha öldü mü?
Ben: hayır be artık görüşmüyoruz sadece
Kız: tavşan çizebilir misin ama normal bir tavşan değil böyle yüzüklerin efendisinden çıkmış gibi bi tavşan
Ben: bilmem hiç denemedim
Kız: peki
Birden ayağa kalktı ve yerde oturan bana baktı.
Kız: denersen haberim olsun.
Arkasına bakmadan gitti. Daha adını bile öğrenemediğim bu kızın çok güzel bir havası vardı, surekli gülümsüyordu üstünde pembe bir elbise vardı ve onun ne kadar güzel göründüğünü görünce bir an kendimi düşündüm, dağınık kıvırcik saçlarım üstümde abimden aldığım saçma tişört altımda çoğunlukla pijama olarak kullandığım eşofman, kısacası iğrenç görünüyordum. Zaten modadan pek anlamam daha bluz'ün ne olduğunu geçen sene öğrendim.
O günden sonra daha güzel giyinmeye falan başlamadım, zaten denesem de olmazdı. Ama kızın söyledikleri çok aklıma takılmıştı. O gece ilk defa tavşan çizmeyi denedim. Tabiki mükemmel olmadı. Ama yeterliydi.
Sonra her öğleden sonra havuzun kenarındaki köpek kulübesinin oraya gitmeye başladım. O kız da hep orda oluyordu. Kulübenin yanına pek yaklaşan olmazdı çünkü kulübedeki köpek pek dost canlısı değildi ve büyük bir kopekti, ama ben ve köpek arasında küçüklüğümden beri bir şeyler vardı bu yüzden bana saldırmazdı. Hatta bazen gece uyuyamadigimda kulübenin yanına giderdim.
Hayvanlarla anlaşması insanlarla anlaşmaktan daha kolay olmuştur benim için hep. Neyse her aksam o kızla birlikte kulübenin kenarında oturup sohbet etmeye devam ettik. Ama tavşan resmini ona hiç göstermedim.
Bir gün kulübeye geldiğinde biraz mutsuzdu.
Ben: noldu prenses iyi misin
Kız: sana birşey söylemeliyim
Bir anda ciddilesmisti ortam soğumuştu.
Ben: dinliyorum
Hiçbirşey yapmadan karşımda dikiliyordu. Üzerinde ilk tanıştığımız gün giydiği pembe elbisesi vardı.
Kız: ben... şey... offf... Ben senden hoşlanıyorum. Hatta bir süredir hoşlanıyorum.
Sonrasında bir şeyler daha dedi ama ben duyamadım. Beynim senden hoşlanıyorum kelimesini tekrar tekrar oynatmakla meşguldü. Napicağımı bilemedim, ayağa kalktım yanına gittim.
Ben: bu elbiseni çok seviyorum
Kız: şey biz bu gün gidiyoruz, sana daha önceden söyleyecektim ama buraya gelmeye cesaret edemedim, özür dilerim.
Sonra elini çantasına daldırdı ve bir kalem çıkardı
Kız: bu kalem sende kalsın beni asla unutma
Ben: istesem de unutamam
Kız: kalemi sakın kaybetme kaybedersen haberim olur.
Ben: ya sırf haberin olsun diye kaybedersem?
Kız: cıvıma hemen.
Ikimiz de güldük sonra bana sarıldı ve hoscakal dedi.
Onu bir daha hiç görmedim ama bu pembe elbiseli kız bana 3 ayda hem çok şey katmış hem de çok şey koparmıştı kısacası
Eğer bunu okuyorsan bil ki:
Pembe elbiseni hâlâ çok seviyorum...
Evet yine sevgili yazarınızdan bir kalp kırığı daha. Bu kitabı yazmak muhtemelen yaptığım en güzel hataydı. Neyse sizi seviyorum...
He bu arada
Kalemi kaybetmedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
online sketchbook
Historia Cortabu kitapa canım sıkılınca yaptığım küçük resimleri koyucam çok bişey yok eleştiri serbest yorumlarla azıma sıçabilirsiniz