《1》dağ evi

241 12 0
                                    

Sessizlik; kimine göre huzur veren, gerekli gereksiz bütün gürültü ve seslerden arınmış anı tarif etmek için kullanılan kelime.

Büyük fakat gözler önünde olmayan dağ evinin herhangi bir küçük odasında duyulan bağrışmalar...gelen adrenalinden dolayı geri alınamayacak şekilde çıkan kontrolsüz laflar ve yapılan hareketler...ama hayır. Bu her ne kadar 'pişmanlık' anlamına gelse de Yibo kalbinin ve mantığının korku çığlıklarına rağmen pişman değildi, olamazdı. Beraber olmak için başka bir yol aramamış gibi davranamazlardı.

Boğuşma sebebiyle dağılan odada elindeki kandan dolayı sıkı bile tutamadığı silahtan çıkan tek mermilik tok ses halen genç adamın kulağında çınlıyordu. Merminin asıl sahibi olansa halen sıcak kan sızmakta olan bedenini, daha önce kırılmış olan aynanın parçalarında yüzlerce parça halinde gibi gösteriyordu.

Artık mutlu olabilecek miyiz?’ diye düşündü bir süre, karşısında kendi elleriyle öldürdüğü bir ceset yatmıyormuş gibi. Pişman değildi çünkü ölümü hak edenlerin ölmesi gerektiğini düşünürdü her zaman. Yerde kendi kanlarıyla tanınmayacak hale gelmiş adam ise yibo için en büyük örneklerden biriydi. Hayatının aşkıyla onu sayısız defa ayırmaya çalışmıştı, bunu da her zaman 'kendi yöntemlerim' dediği kânun dışı olan her şey ile denemişti. Sorduklarında ise bunu yiboya olan aşkından dolayı yaptığını söyleyip dururdu. Bu aşk değil hastalıktı. Çevresindeki herkesin ona ayarladığı psikologları yeterince iyi olmadıkları bahanesiyle kovmuş, düzelmek için hiç bir çaba göstermemişti. Yiboya bugün sözlü/fiziksel tecavüz etmeye kalkmış, zhanı defalarca 'yiboyu o zorla tutuyor!' diye suçlamıştı yabancılara. Gelen polisler, korumalar onun parasıyla yanında tuttuğu eğitilmiş heriflerin yanında bir hiç gibi duruyor, yiboyla Zhan'ın rahat yaşaması için yetersiz kalıyorlardı.

Onu öldürmek onun için gerçekten dünyadaki en kolay şey olmuştu çünkü karşısındaki , 'aşk' diye tanımladığı hastalıklı duygu ve düşünceleri sebebiyle yiboya fazla zarar bile verememişti.

Silahtan çıkan ateş sesinden sonra oda sessizliğini korumuştu. Aşağıdan gelen kapı sesine kadar.

"*kapı tıklatma sesleri* Efendim orada mısınız??" Yibo şaşırmıştı çünkü o herife ona bir hediye vereceğini söyleyerek kandırmıştı, yoksa o aptal korumalardan kurtulup yalnız kalmanın başka bir yolu yoktu. Bunu söylediği zaman o da korumalarına o gün eve gelmemelerini söylemişti fakat kapının kırılma sesiyle birlikte evde artık iki adam ve bir ceset vardı.

Dağılan odadan kaçabileceği tek yerin pencere olması onu gerdi. Çok yüksekti. 'Tanrım Zhan neredesin??!' diye tartıştı kendisiyle halen saklanabilecek yer ararken. Cesedi saklayamazdı ki saklasa bile kanlar onu ele verirdi. Kaçamazdı, atlarsa ölürdü. Saklanamazdı, oda zaten küçüktü ve arkasına saklanabileceği tek şey olan masa da çoktan devrilmişti. Adamla asla boğuşamayacağının da bilincindeydi çünkü kendi küçük bedeni hiç bir zaman herhangi bir korumayla karşı karşıya gelecek kadar güçlü olmamıştı. Bu evden canlı çıkması için tek umudu korumanın gerçekten gerizekalı olup odaları kontrol etmeyi es geçmesiydi.

...bir ayak sesi daha yakınlaştı kilitli kapıya.

"Efendim orada mısınız ?"

Yibo ise gözyaşlarını tutamamış, odanın kenarında duvara kıvrılmış şekilde, işlediği cinayetten dolayı kirlenen kanlı elleriyle dua ediyordu 'Tanrım l-lütfen...'

Ayak sesleri bulundukları odaya kadar doldu, kapının altından kişinin gölgesi gözüktü. Fakat aşağıdan gelen ses ile gölge hızla uzaklaştı ve sessizlik içinde olan evin içinde merdivenden gelen sert ayakkabı sesleri duyuldu. Yibo bunu fırsat bilerek hızla ayağa kalktı ve odada kullanabileceği başka mermi olup olmadığını aradı. Bulamamıştı ki arama işini de çok uzatmadı çünkü her hangi bir konuşma sesi gelmediğinden korumadan sonra gelen kişinin korumayla her hangi bir ilgisi olmadığını anlamıştı. Hazır dikkati dağılmışken sessizce odadan çıktı ve olanları az çok görebilmek için hafifçe merdivenin kenarından aşağıya baktı. Görüş alanına giren kişi onun daha çok korkmasına sebep oldu çünkü Zhan şuan kendisine işaret parmağını dudağına dayamış, aşağıdan ona sessiz olmasını belirtiyordu. Yibo onaylar anlamında kafasını hafifçe aşağı yukarı salladı ve korumanın nerede olduğunu görmek için biraz daha yana kaydırdı bedenini, ayağının üstüne bastığı şeyin bir anahtar olduğunu basana kadar fark edemedi tabi.

Evin içinde sessizlik sebebi ile yankılanan anahtarın sesi olduğundan daha yüksek sesle çıkmıştı.

Yibo bunu irkilerek fark ettiği anda yalvaran gözlerle zhana kaçmasını belirtircesine işaretler yaptı ama tabiki istediği olmadı fakat sevdiği adamın kendisi yüzünden öleceğini kabullenmek istemiyordu işte.

Koruma ise hemen sesin sahibinin yibo olduğunu fark etmiş ve rastgele isabet etmeye çalışarak mermilerin sadece boşa gitmesine sebep oldu, yibo eğilmişti ve onu vurabilmesi için ancak yanına gelmesi gerekirdi.

...mermi sesleri susmuş, yibo için kulağa ölümün notaları gibi gelen ayakkabı sesleri tekrar yaklaştı küçük olana doğru...

Zhan ise olacak şeyi anlamış ve içindeki sevdiği tek şey olanını kaybedeceğinden dolayı oluşan korkudan doğan öfkeyle ilerletti büyük adımlarını elinde silah ile merdiven çıkan iri bedene doğru.

"SENİ AŞAĞILIK BÜCÜR DEMEK BURDA SAKLANIYORDUN!"

Bir mermi sesi daha...

"S-seni seviyorum zha-"

"GEBER SENİ PİSL-AAĞHHH SİKTİR"

Ve bir mermi sesi daha...

bir adam ve üç cansız beden...

...

Galiba ilk kez böyle silahli milahli ekşınlı bir şey yazıyorum o yüzden şimdiden hatam varsa affola😔👍

fervency | yizhan mici ficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin