***
When Chai Met Toast - When We Feel Young
***
Jaehoon beni kulübenin orada bırakıp gitti. İhtiyacın olabilecek her şeyi hazırladım demişti. Ben de biraz bahçede, biraz kulübenin içinde gezindikten sonra kötü düşünmemeye çalışarak başımı yastığa koydum; yorulmuştum zaten, uyumam kolay oldu.
Sabah, kalkışım horozların ötüşünden çok sonra, gökyüzüne güneşin hâkim olduğu bir vakitte oldu. Rahatlamış uyandım. Esnedim, sonrasında, yaşadığım acılardan uzak bir gevşeme kaldı üzerimde. Bir elimde elma, gündüz gözüyle kulübeyi bir kez daha gezdim.
Evim mi olacak, yuvam mı olacaktı burası? Jongin, bu sağlam masada mı oturup ağız tadıyla yemeklerini yiyecekti artık? Kumaşına pamuk doldurulmuş yatakta mı yatacaktı? Penceresinden soğuk girmeyen, tahtaları sağlam, cilalı, şöminesi ateş almaya hazır bu evde mi yaşayacaktı? Üzerinden düşmeyen gözlerden uzak, canını yakan sözlerden ırak, yanımda, yanı başımda ve yanı başında...
Sahici ama göz dolduran bir gülümsemeyle bahçeye çıktım.
Jongin, bu çiçeklerle bezenmiş bahçede mi parlayacaktı güneşin altında? Ay ışığı altında, gözlerindeki parıltıları bu bahçede mi sayacaktım?
Derin bir nefes aldım.
Kötü düşünemiyor, düşünmek de istemiyordum. Tüm bunların gerçekleştiğini düşlemek ilacım olmuştu ve ben ayakta bu düşler sayesinde durabiliyordum.
İçim içime sığmaz bir hâlde ateş yakıp su kaynattım. Çay demledim. Karnımı doyurdum. Olur da Jongin bugün gelir diye yıkandım, temizlendim, onu tertemiz karşılamak istedim. Sevdiği yemeği pişirdim. Elmalardan şerbet hazırladım. Yatağı indirip yeniden düzdüm, yastığını kabarttım, yorganı ısıttım. Bahçedeki ağacın altında oturak vardı, üzerine örtüler serdim. Belki açık havada oturmayı dilerdi, o nedenle rahat edebilmesi için çalıştım. Bahçenin yanındaki çaydan su doldurdum kovalara, yıkanmak isterdi belki Jongin. Yeni evinde, yaşamaya tertemiz başlamak... Kıyafetlerini yıkardım tarçınlı suda, teninden de geçerdim yumuşak bir bezle, öyle giyerdi. Nefesleri ciğerlerine ferahça ulaşır, belki sarılışımdan çalarken uyurdu bu akşam.
Jongin neler yaşadı birkaç gündür, zihnim kurgular üretmeye korkuyordu ancak buraya geldiği zaman, bir an için de olsa tüm acısı yaktığım ateşin küllerine karışmış gibi hissetmeliydi.
*
İkindi geçerken tüm işlerim bitti. Hava karardı. Şömineyi yaktım. Şimdiden evim olarak benimsediğim kulübenin içi turuncu-kızıl renklerle aydınlanırken sıcağın karşısında mayışmaya meyilli oturuyordum. Kontrol edemediğim zihnim karanlık duygulara çekilmeye hazır gibiydi. Gündüzde kalan düşlerim, bu akşam kâbuslarım olacaktı sanki. Kaygı bürüdü yüreğimi de başımı yatağa yaslarken kapıya bakakaldım. Çalsın diye bekledim.
Hadi, çal artık!
Jongin, gel artık!
Huzurum yalan olmasın, seninle çoğalsın!
Lütfen Allah'ım, düşlerim solmasın!
Bekledim de bekledim. Gelen giden olmadı. Bir ara uyuyakaldım. Ateş sönmüş o sırada, üşümüşüm.
Uyandığımda horozların ötmesine gökyüzünde birkaç ton kalmıştı. Karnımın acına bile koşmadan kendimi bahçeye atıp şömineye odun taşıdım. Yeniden yaktım ateşi, evi ısıttım, yorganı ısıttım. Sular hazırladım, yemekleri hazırladım. Gökyüzü aydı. Bahçede, evin arkasında kalan tepeye diktim gözlerimi. Bir baş belirsin, gülerek bana koşsun istedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/256339499-288-k577471.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerimin Önünde || kaisoo, dokai
Fanfic"Hyung, seni yeniden öpmek istiyorum... ama yapamam... evliyim... biliyorsun."