Karşımdaki kıza dik dik bakarak, ona olan nefretimi belli edebiliyor muyum emim değilim ama umarım hissediyordur. Ondan gerçekten haz etmiyorum çünkü.
Seungmin'e, benimle özel konuşmak istediğini söyleyerek gitmesini rica etmişti. Evet, rica etti. İlk defa zoru kullanmayı tercih etmeyerek insanlık belirtisi göstermişti. Hoş, buna rağmen insancıl davranmaktan anladığını sanmıyorum ama, neyse.
Seungmin gittikten sonra, Haeri'ye, "Seninle konuşacak bir şeyim yok." diyerek gitmeyi hedefledim, fakat daha bir adım atmadan önüme geçti, ısrar etti. Ondan kurtulmanın bir yolu yoktu sanırım. Saçma cümlelerine maruz kalmak zorunda olmak ne de can sıkıcıydı.
Sonuç olarak; Parkın içindeki bankta yan yana oturmuştuk. Sessizliğimi sürdürerek ilk onun konuşmasını bekledim.
"Azul'un erkek arkadaşı mısın?"
"Hayır."
İçimden sana ne demek geçse de, sorularına cevap verip hızlıca buradan gitmek istediğim için normal bir şekilde cevap vermeliydim. Zaten onu ciddiye aldığım, ondan çekindiğim falan da yoktu. Beni rahat bıraksın, başka bir şey istemiyorum.
"Neden ona yardım ettin o halde?"
Gözlerimi salıncakta sallanan çocuklardan ayırıp ona baktım.
"Sadece merak ettiğim için soruyorum da; Acaba gerizekalı falan olabilir misin?"
Gözlerini şaşkınlıkla büyütüp kaşlarını çattı.
"Ne?""Birine şiddet uyguluyorsun, bu tuhaf değil. Ama ben o kişiye yardım ediyorum, bu tuhaf. Öyle mi? Siz toptan mı kafayı yediniz?"
"Ben sana böyle bir demedim! Sadece şaşırdım, bunca zamandır yoktun da neden birden gelip beni küçük düşürüyorsun o salağı tutup götürerek?"
Alayla güldüm.
"Yaptığın zorbalıktan utanmıyorsun bile. Gerçi onun da senden farkı yok. Suçu kendinizde arayacağınız yerde başkalarına hesap soruyorsunuz.""İyi bari, en azından onun ne bok olduğunu biliyorsun."
Kendi kendine konuştuktan sonra derin bir nefes alarak tamamen bana döndü, gözlerimi ondan çekmedim. İyi kız numarası yaptığını görebiliyordum, ki hala yakama yapışmamış olması da bunu kanıtlıyordu.
"Bak, Jeong In... Senin hakkında iyi şeyler öğrendim bugün. Öğretmenlerin gözde öğrencilerinden biriymişsin, herkes tarafından seviliyor ve saygı görüyorsun. Okul temsilcisi Hyunjin'in de yardımcısısın. Yani... Bu kadar örnek bir öğrenci iken, Azul gibi bir bela ile ne işin var? Gerçekten, kendine yazık etme bence. "
"Onunla bir bağlantım yok, zorbalığa tahammül edemiyorum sadece. Buradan, senden de itinayla tiksindiğimi anlamışsındır diye umuyorum?"
Hafifçe tebessüm etti.
"Anlıyorum... Üzgünüm. Ben de Azul'dan sonra gerçek benliğimi kaybettim sayılır. Öfkemi kontrol edebilmeyi çok isterdim. Ama Azul'u gördüğüm yerde, geçmiş aklıma geliyor ve sinirlerim bozuluyor. Kendimi tutamıyorum."Neyden bahsettiğini anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Geçmiş derken?"
İç çekti.
"Ortaokulda, ben ve Azul arkadaştık. En azından ben öyle düşünüyordum. Azul hep içine kapanık biriydi, belki de beni hiç arkadaşı olarak görmedi. Babası ikinci kez evlendikten sonra tamamen agresifleşti. Eski sessiz hali devam etse de, genel olarak saldırgan biriydi. Benimle normal bir biçimde konuşmuyordu artık. Yapayalnız kaldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOKITA | Yang Jeong In
FanfictionHerkesin bildiği, ama kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyler var. Affet... Ben bu hikayenin cesur karakteriyim. ©adoyyakli 24.11.2020