༺7༻

2.4K 324 361
                                    

İki, üç gün oluyordu Azul ile karşılaşmayalı. Onu görüyordum okulda belli yerlerde, ama o hiç fark etmemişti beni. Etmesin de. Gözlerindeki hüznü görmek istemiyordum bana baktığında. Yoksa ona öfkeli kalmaya devam edemezdim.

Birilerine şiddet uygulamasından nefret ediyordum. Kendisi de yaralı bir kızdı, neden aynı hissiyatı başkalarına yaşatıyordu ki? Eğer böyle tepki göstereceğini bilseydim ona sormazdım Haeri'nin anlattıklarını. Şimdi ona karşı da mahçup hissediyordum. Benim yüzümden dayak yiyordu az kalsın.

Azul'un, o hali aklıma gelince sıkıntı ile iç çektim. Bu, Seungmin'in dikkatini çekmiş olacak ki, bana döndü.

"Ne oldu?"

"Hiç."

Sorgulama gereği duymadan önüne döndü, böyle yapması iyiydi. Açıklayamayacağımı biliyordu çünkü. Önündeki test kitabını benim sırama iterek bir soru gösterdi.

"Şunda takıldım, bi' baksana."

Seungmin... Kafamı dağıtmak için yaptığın o kadar belli ki. Böyle bir soruyu her türlü çözersin sen.

Yine de bozuntuya vermeyip soruyu çözerek ona anlattım. Kafasını salladı ve kitabı kendi önüne çekti. Derin bir nefes alıp omuzlarımı gevşettim. Oturmaktan bunalmıştım. Bahçeye çıkmayı önerdim Seungmin'e. O da, test çözmekten sıkılmış olacak ki, kabul etti. Sınıftan çıkıp ilerlemeye başladık.

Basketbol sahasının merdivenlerine oturduk yine. Maç yapanları izliyorduk. Seungmin, az önce basket atan Felix'e seslenip selam verirken, Felix de bize dönüp gülümsemiş ve el sallamıştı.

Derin bir nefes alıp ellerimi yere yasladım ve bacaklarımı uzattım. O esnada birini hissettim yanımda. Haeri gelmişti.

"Merhaba."

Ona, kısaca kafa selamı verip önüme döndüm. Bir basket daha atan Felix'e bakarken, tekrar Haeri'nin konuşmasını işittim.

"Dün beni revire bırakıp gittikten sonra, size teşekkür etme fırsatım olmadı. Sağ olun."

Seungmin, sorun olmadığını söyledi. İçimdeki sıkıntı yine baş gösterirken, öylece susmayıp, hiç değilse üzgün olduğumu belirtmem gerektiğini hissettim. Haeri'ye döndüm.

"Ben özür dilerim, ona sorduğum için yaşadın bunları. Merakıma yenik düşmemeliydim."

Tebessüm etti.
"Yani... Sormasan iyi olurdu tabi ama sorun değil. Seni de şaşırttı bu durum."

Onları ayırırken, Azul'un söylediği sözler geldi aklıma. Öfkesinin ne kadar şiddetli olduğunu anlamamak mümkün değildi ama o sözleri anlık bir öfke ile söylemiş olması da hiç mantıklı değildi.

Haeri'ye şüpheyle baktım.
"Azul neden seni suçladı?"

Haeri, yutkundu.
"Kabul edecek değil ya katil olduğunu. Tabi ki başkalarını suçlayacaktı. Ben de onun hedefi oldum, bunları sana anlattığım için."

"Sana iftira attı yani?"

"Tabi ki! Benden ne kadar nefret ettiğini biliyorsun, herkes biliyor."

Alayla güldüm.
"Senin de onu pek sevdiğin söylenemez."

O da güldü ama bunun zoraki bir gülümseme olduğu belliydi. Gerildiğinin farkındaydım. Bu gergin ortamı dağıtmak için Seungmin ile muhabbet kurmaya başladı aniden. Onu daha fazla sorgulamayarak önüme döndüm. İnsanı yormaktan başka bir işe yaramıyorlardı. Onlarla uğraşmak bile istemiyordum artık.

MOKITA | Yang Jeong In Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin