Dört; mevsim bekledim seni...

575 56 83
                                    

Ne o geldi, ne de ben onu beklemekten vazgeçtim. Yirmi üç yaşında geleceğini söyleyerek trene binmiş ve bana son vedasını etmişti o gün. Kırk beş yaşında hâlâ onu bekliyordum bu her şeyini ezberlediğim istasyonun köşesindeki bankta oturup.

Aradan yıllar geçmişti bir çok şey değişmişti...  "Üç sonbahar geçene kadar bekle sadece..." demişti bana, ne sonbaharlar geçmişti aradan oysaki ne kışlar... Ne o döndü bana geri, ne de ben bekledim onu eskisi gibi içimdeki umutla.

O gittikten sonra bir çok şiir, şarkı yazdım ona. Umarım şu an her radyoda çalan ve listelerde ilk sıradan inmeyen o şarkıyı dinleyip kendisine yazıldığını anlamalıydı sözlerinden. Şayet hiç kimse bekletmedi beni o kadar. Daha ne kadar hasret yağmalı kar gibi, bahar günlerinin gelmesi onun bana dönmesi için.

İstasyonda saat gece on ikiydi ve çevrede ölen bekçi Hojoon'un işini devraldığı oğlu Jung Hoseok ve birkaç kişi dışında kimsecikler yoktu. Yanımdan ayırmadığım ve çalmayı da çok sevdiğim gitarım ile sözlerini ve melodisini ezbere bildiğim şarkıyı çalıp mırıldanmaya başladım. Bugün benden gidişinin yirmi ikinci yılıydı her yıl olduğu gibi bu yılda en güzel vedamı yapmalıydım.

Bir müzik gruba satmış olduğum şarkım Korede çok ses getirmişti bir çok şey için yazıldığı öne sürülsede bir ben bir de o bilmeliydi kim için yazıldığını.

Gözyaşlarım eşliğinde uçları yara olan parmaklarımı gitarımda gezdirdim. Boş istasyona yayılan bu melodiyi çok seviyordum. Kokusunu unutmaya başladığım sevgilimi hatırlatıyordu. Onu özlediğimi ve beklediğimi anlatan şarkımı mırıldanmaya başladım sönmüş umutlarımla.

Özledim seni,

Böyle deyince de daha çok özlüyorum.

Fotoğraflarına baksam bile özlüyorum seni.

Zaman çok acımasız

Bizden nefret ediyorum

Birbirimizi yalnızca bir kez görmek bile
çok zor artık.

Burada sonsuz kış var.

Ağustosta bile kış burası.

Kalbim zamanla bir koşuyor.

Kış ülkesinde geride bırakılmış bir trende yalnız başıma.

Elini tutup dünyanın öbür ucuna gitmek istiyorum.

Ve kışı atlatmak

Daha ne kadar kar gibi hasret yağmalı.

Bahar günlerinin gelmesi için.

Havada dolaşan toz parçacığı gibi

Toz parçacığı gibi,

Uçan bir kar tanesi olsaydım

Biraz daha çabuk ulaşabilirdim sana.

Kar taneleri düşüyor

Yavaş yavaş uzaklaşıyorum yeniden

Özledim seni...

Daha ne kadar beklemem gerek

Daha kaç gece uyanık kalmam gerek.

Seni görebilmek için...

Sana kavusabilmek için...

Soğuk kış geçip

Bahar günleri yeniden gelene kadar

Çiçekler açana kadar

Orada biraz daha kal lütfen, biraz daha kal

Treunion - Kooktae ✔ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin