4

3.9K 367 227
                                    

Minho'dan

"Hyung ben geldim."

Dün gece çalıştığımız yere tekrar geldiğimde biraz tuhaf hissettim. Dünkü olay komikti ama ilk öpücüğümdü sonuçta. Öpücük sayılır mıydı ondan bile emin değildim gerçi.

Her şeyi boşvermeye çalıştım çünkü Chan hatırlamıyorken benim bu olayı bu derece düşünmem saçmaydı.

"Hyung geldim diyorum nerdesin?" Diye seslendim boş koridora, cevap alamayınca masa başına geçip oturdum.

Mesaj mı atsam?

Telefonu çıkarıp rehberden Chan'in numarasını buldum. Profil fotoğrafında epey yakışıklı duruyordu.

Aslında o her zaman yakışıklı.

Profil fotoğrafına biraz zoom yapıp dudaklarına baktım hyungun. Dolgun duruyordu, biraz pembemsi ve biraz... öpülesi?

"Min?"

Büyüğümün sesini duyar duymaz telefonu kilitleyip masaya bıraktım.

"Nerdeydin sabahtan beri seni bekliyorum."

"Lavaboyu kullanmam gerekti de, hem sen... ben gelince odadan çık demiştin."

Chan'in böyle tepki vermesini beklemediğimden onu cidden incitmiş olabilme ihtimalini düşündüm kısa süre.

"Hyung?" Şaşkın şaşkın kapıda duran büyüğüme bakıyordum. Chan yüzünü aşağı eğip elindeki bereye baktı. Sebepsizce agresif görünüyordu tam şu an, bereyi iki eliyle buruşturup dişlerini sıktı.

Chan'dan

"Yakala." Deyip bereyi uzaktan küçüğüme fırlattığım gibi arkamı döndüm. Koridorda biraz ilerlemiştim ki arkamdan seslendi.

"HYUNG NOLUYOR?"

"SENİ YALNIZ BIRAKIYORUM İŞTE? YURDUN İÇİNDE BAĞIRMA AYRICA."

İşime gelmişti küçüğümün uzakta olması, sinirimi bağırarak atabilirdim böylece.

Arkamda ayak sesleri duyunca yürüyüşümü hızlandırdım ama bu sefer de Minho koşmaya başladı, birkaç adım sonra kolumu tuttu. İkimiz de yürümeye devam ediyorduk ama yavaşlamıştık en azından.

"Hyung kırıldın mı? Olayın komik olduğunu düşünmüştüm sadece."

Birden adımlarımı durdurup arkamdakine döndüm.

"Olayı hatırlamıyorum bile Min. En azından kendine saklayabilirdin çocuklara anlatmak ne oluyor?"

Küçüğüm kolumda duran elini biraz aşağı kaydırıp bileğimi kavradı.

Elleri minicik ve çok yumuşak, ağlamak istiyorum zarifliğine...

"Özür dilerim alınacağını düşünemedim hyung... Biraz balkona çıkalım." Deyip beni bileğimden balkona çekiştirdi. Temiz hava suratımıza vurunca ikimiz de anlık gözlerimizi kapatıp derin nefes çektik ciğerlerimize, bu sürede biraz sakinleşmiştik.

"Sorun değil bence de komik bu arada. Ama hatırlayamıyorum, tam olarak nasıl oldu? Ne yaptım ve sen ne tepki verdin?"

Minho hafif kıkırdayıp sandalyenin birine oturdu.

"Önce dişlerime iltifat ettin sonra kulaklarımı inceledin ve sonra seni öpeceğim diye üstüme atladın. Gülmekten ölecektim hyung."

"Hoşuna gitmiş gibi duruyor bakıyorum? Bira içip geleyim mi tekrar?" Bunu söyleyip güldüm ve gülerken Minho'nun tepkisini inceledim.

Rahatsız oldun, değil mi?

Küçüğümün gülmesi soluverdi anında.

Gerçek öpücükten bahsedecek misin bana? Ah hayır bu çok... çok... tuhaf olurdu?

Bakışlarını yere indirip küçük parmaklarıyla oynadı. Benle göz teması kurmaktan deli gibi kaçıyordu.

"Noldu?" Kaşlarımı çattım.

Minho bakışlarını bana çevirdi.

"Hyung aslında... um... olayın devamı da var ama..."

Gözlerimi büyütüp bakışlarımı başka yöne çevirdim.

"Minho. Eğer cidden ırzına göz diktiysem üzgünüm kendimde değildim."

Bu şaka ortama iyi gelmişti, küçüğüm bir süre gülerek caddeyi izledi, birkaç nefes verip konuya tekrar girdi.

"Aslında öpmeye çalışmak diye anlattım herkese ama o öyle değil hyung."

Ellerime yasladım yüzümü. Detayları en derinine kadar biliyordum, hatırlıyordum hatta hissediyordum hâlâ. Ama küçüğümden dinlemek beni hayli utandırıyordu.

"Sen yere düşmüştün, ben de koluna girdim seni kaldırmak için ama sen..."

Delirmek üzereydim, en son ne zaman bu kadar utandığımı gerçekten unutmuştum.

"Yüzümüz yakınken bana döndün bir anda hyung, temas oldu bir iki saniye, ben şoktan dolayı çekilemedim, bence bu öpmek sayılmaz ikimiz de tuhaf hissetmemeliyiz... Değil mi?"

Kalbim patlamak üzereydi. Aynı şeyleri karşımdakinin de yaşadığını hissediyordum çünkü kulakları kıpkırmızı olmuştu.

"Çok üzgünüm Min, çok fazla rahatsızlık duymuş olmalısın... Özür dilerim."

Minho yüzüme bakmak için kafasını eğdi ama ellerimi öyle bi kapatmıştım ki ellerimle yaptığım baskı yüzünden canım acıyordu.

"Hyung sarhoştun! Rahatsız olsam bile hemen geçti ve sen gidince dakikalarca güldüm hatta."

Bunu zaten biliyorum, seni o kadar güldürebildiğim için sabaha kadar kendime teşekkür ettim.

Sonunda ellerimi yüzümden çekip küçüğüme baktım.

"Aramızda tuhaflık olmayacak değil mi Min?"

"Hayır hyung, saçmalama lütfen."

Rahatladığımı hissettiğimde oturduğum sandalyeye yaydım gövdemi.

"Stüdyoya gidelim hadi, sabah erken kalkıp şarkıyı bitirdim. Beğenirsen çocuklara da gösteririz."

Min gülümseyip kafa salladı ve ayağa kalktı, elini bana uzatıp kalkmama yardımcı oldu.

Teşekkürler tanrım.

Bana göre aramızın bozulmamasından daha büyük bir nimet olamazdı şu an.

...

Yazar notu düşmeyi unutuorum lan neys





Fun with YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin