Chan'dan
Minho şarkının tam halini dinlediğinden beri gözlerini tavana dikmiş, sandalyeyi sağ sol yapa yapa öylece duruyordu. Arada bir 'wow' 'cidden inanılmazdı' gibi sesler çıkartıp içindekileri dışa vuruyordu.
Onun bu halini görünce kendimle gurur duymadan edemedim, sanırım gerçekten güzel bir parça oldu. Diye düşündüm.
"Hyung?"
Küçüğüme dönüp sorgulayan gözlerle baktım.
"Sesin bizim gruptaki en güzel ses bence, bu şarkıya da çok güzel gitmiş. I dont want to admit'i kaç kez dinlediğimi gerçekten bilmiyorum, grubumuzda sen olduğun için gerçekten şanslı hissediyorum."
Aldığım bu ani iltifata nasıl karşılık vereceğimi bilemedim birkaç saniye. Bakışlarınmı ellerine indirip parmaklarımla uğraştıktan sonra iki üç kez teşekkür edip gülümsedim. Ben deona iltifat edecektim ki tekrar lafa girdi.
"Rapin de hyung, sakın abarttığımı düşünme ama ses rengini gerçekten çok seviyorum, Felix senin sesin için 'gökkuşağı' demişti hatırlıyor musun? Bence kesinlikle çok haklı. Her türlü duyguyu çok iyi yansıtıyorsun."
Bitmeyen övgülere epey şaşırdıktan sonra bir şeyler söyleme gereği duyup kafamda birkaç cümle toparladım.
"Ben de ses olarak seninkini beğe-"
"Hyung bi saniye lafını bölüyorum kusura bakma. Yaptığın canlı yayınlarda çaldığın şarkılara hep eşlik et istiyorum, hatta şarkıların sesini kısıp sadece sen söylesen keşke. Neden bu kadar az cover yapıyorsun ki? Yerinde olsaydım her şarkıya yorumumu katardım hyung."
Gülümsemem o kadar büyümüştü ki artık saklamam imkansızdı. Aldığım övgüler Minho'dan geldiğine göre gerçek olmalılardı, Minho abartmayı ya da yalan söylemeyi sevmeyen bir adamdı çünkü.
"Gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum Minho, bir numaralı fanım olmuşsun farkında mısın?
Minho güldü. Gözlerindeki ifade tatlıydı, beni gerçekten önemsiyormuş gibi?
"Övgü yağmuru bittiyse çocukları buraya çağıralım mı? Onlar da dinlesin şarkıyı sonra başlığı seçeriz."
"Olur hyung. Onlar gelene kadar uzanmak istiyorum biraz."
Küçüğümün omzuna hafiften vurup gülerek onayladım, o ayağa kalkıp kapıdan çıkana kadar gidişini izledim. Minho'nun bedeni uzaklaştıkça benimki gevşedi.
Bana söylediği sözler bugüne kadar aldığım en ani ve en güzelleriydi.
Kendimle başbaşa kaldığında sürekli üyeleri düşünür vaziyette buluyordum kendimi, daha çok Minho'yu. Ne hissettiğimi ya da hislerimin ne derece ciddi olup olmadığını bilmiyordum ama onun yanımda olma düşüncesi bile içimi ısıtıyordu. Hatta şu an uzanıyor olması bile dünyanın en sevimli şeyiydi nerdeyse.
...
"Vay... efsane ötesi bence bu." Dedi Jisung. Üyeler de onu onaylayıp hayranlık barındıran bi takım sesler çıkardılar.
"Minho hyung nerde?" Dedi Felix.
Telefondayken benimle dalga geçen herkes şu an ağzını açmaya çekiniyordu, tek bir kişi bile malum olaya gönderme yapma cesaretinde bulunmuyordu. Bu biraz komikti de.
"Uzanıcam demişti belki uyumuştur. Dün burdan geç gitti ve sabah erken uyanmış sanırım." Lafımı bitirdikten sonra herkes birbirine bakıp gülmemeye çalıştı. İlk kim gülerse ilk o ölür yarışı yapıyorlardı sanki.