Fire On Fire

282 34 130
                                    

Ateş üstüne ateş, çoğunlukla katiliz
Bu denli tutku ile, birlikte, biz kazandık
Kontrolden çıktığımızı söylüyorlar ve kimisi de günahkar olduğumuzu
Ama onların aramızdaki güzel ahengi mahvetmelerine izin verme

Yol boyunca sürekli aynı şeyi düşündüm. "Bu ağabeyim için." Bunu yapan Felix'in amcası olabilir miydi? Hayır, hayır. İnanmak istemiyorum. Kendimi "eve gidince öğreneceğiz. sakin ol." gibi sözlerle yatıştırmaya çalışırken adamın yüzü sürekli aklıma geliyordu. Felix birkaç kez iyi misin diye sorsa da onu geçiştirmiştim. Tek istediğim amcasının o olmamasıydı.

Ne zaman istediğim şey olmuştu ki? Kapıyı açtığımızda karnımdaki yaranın nedeni karşımda dikiliyordu. Onu görmemle geriye çekilmiştim. Felix "Ne oldu?" diye sorduğunda ben biraz daha geriye gidip "Be-ben oraya giremem. Gitmeliyim." demiştim. Hızla oradan uzaklaşırken Felix de arkamdan gelmeye çalışıyordu. Amcası kolundan tutup "Niye onun peşinden gidiyorsun? Babanın katilini eve getirmeyi düşünmüyorsun herhalde." dediğinde Felix kolunu kurtarıp "Babamın katilini değil, benim kurtarıcımı getiriyorum." demişti.

Beni yakalamaması için var gücümle koşuyordum. Koştuğum için canımı yakan yaram ve bulunduğum acı durum birleştiğinde göz yaşlarıma engel olamamıştım. Ben koşarken onlar da yanağımdan süzülüp arkamda kalıyordu. Gözlerim o kadar dolmuştu ki önümü göremiyordum. Bir yandan da dikişimden gelen sesle yere yığıldım.

Felix bana yetiştiğinde hemen kucağına aldı ve yarama baskı yapmamı söyledi. Bu küçücük vücuduyla beni nasıl taşıyabildiğini anlayamıyordum. Evine geri getirdiğinde amcasıyla göz teması kurmamak için her şeyi yapmıştım. "Bırak da gideyim, iyiyim ben." dediğimde gömleğimi çıkarmıştı. "İYİ MİSİN?! DİKİŞİNİ YIRTMIŞSIN! SANA DAHA KAÇ KERE DİKKAT ETMEN GEREKTİĞİNİ SÖYLEMELİYİM?" Bağırdığında irkilmiştim. Amcası omzuna dokunup "Sakin ol Felix." dediğinde elini itip sinirle ilk yardım çantasını getirmişti.

Yarama bakım yaparken canımı acıtmıştı. Ah dediğimde endişeyle bana baktı. Sonunda sakinleşebilmişti. "Özür dilerim, acıttım mı?" diye sorduğunda "Çok değil." demiştim. "Canının kıymetini bilmemen sinirimi bozuyor. Senin için olmasa da benim için çok değerli. Bu yüzden artık dikkatli olmak zorundasın." diyip bana baktığında ona öyle sevgi dolu bakmıştım ki yanakları kızarmıştı.

"Öhm öhm. Hâlâ buradayım." diye bir ses duyduğumda o tarafa baktım ve amcasıyla göz göze geldik. Korkuyla gözlerimi kaçırmıştım. "Eeem, sana bir özür borçluyum. Sadece beni anlamanı rica ediyorum, sonuçta ağabeyimi öldürdün. Ve gözümü hırs bürümüştü." dediğinde şaşırmıştım. Bana zarar veren birinin bu kadar yumuşak kalpli olabileceğini düşünmemiştim. "Ö-önemli değil, asıl ben özür dilemeliyim." demiştim.

Felix ne olduğunu anlamamış bir şekilde bize bakıp "Siz tanışıyor musunuz?" demişti. "Önemli bir şey değil, karşılaşmıştık sadece." dediğimde bana inanmamış ve "Hiç öyle durmuyor, birbirinizden özür dilediğinize göre aranızda bir olay geçmiş." demişti. En sonunda ona anlatmıştık. Sinirle kalkıp amcasının üzerine yürümeye başlamıştı ki onu tutmuştum. Durdurmam yetmemişti. "BUNU NASIL YAPARSIN? ZATEN CEZASINI ÇEKMİŞ, SEN ONU NASIL YARALARSIN?" diye bağırmaya başladığında amcası açıklama yapmaya çalışıyordu ama hiçbir şekilde onu dinlemiyordu. "KONU NE OLURSA OLSUN, ONU SEVDİĞİMİ VE 2 YILDIR NE KADAR ZOR DURUMDA OLDUĞUMU BİLİYORDUN. BUNA RAĞMEN... Gerçekten bunu yaptığına inanamıyorum."

Onu ele geçiren hayal kırıklığıyla kendini koltuğa bırakmıştı. Gözlerinin dolduğunu görünce "Hayır, ağlama. Ben iyiyim. Hem amcanı affettim bile. Lütfen bunun için üzülme, dayanamam." demiştim. Bana o masum gözlerle baktığında tam bir yavru köpeğe benziyordu. O kadar tatlıydı ki sanki dokunsam kırılacak kadar minik gözükmüştü gözüme. Onu kollarımın arasına alıp sıkıca sarılmıştım. Ağlayarak "Bi-bir daha s-seni asla yalnız b-bırakmayacağım. H-her zaman ba-başına bir iş a-açmayı başarıyorsun." demişti. Ben de "Emin ol bundan sonra istesen de beni bırakamayacaksın." demiştim.

Amcası "Anlaşılan o ki benim burada olmam sizin için bir şey ifade etmiyor çifte kumrular. Ben 3 saatliğine falan dışarı çıkıyorum, ne yapacaksanız o zamana kadar yapın." demiş ve gülerek dışarı çıkmıştı. Biz de gülüştüğümüzde "Amcan ilk tanışma şeklimizin aksine çok iyi birine benziyor. Artık sana böyle birinin bakması içimi rahatlattı." demiştim. "Asıl bu yüzden bu kadar sinirlendim ya. Onu çok seviyor ve gerçekten herkesten çok güveniyorum ama bile bile böyle bir şey yapması beni hayal kırıklığına uğrattı." diye cevap vermişti. Elimi omzundan yanağına çıkarmış ve göz yaşlarını silmiştim. Artık daha iyi gözüküyordu.

"Ne yapsak? 3 saatimiz varmış." diyip saati kontrol ettim. 15.27 yazıyordu. "İstersen film izleyebiliriz." dediğinde ona katıldığımı söyledim. The Fault In Our Stars filmini açmaya karar verdik. Film, üç yıldır tiroid kanseriyle boğuşan ve kanseri akciğerlerine de sıçrayan bir kızın etrafında dönüyor. Kanserli hastalar için oluşturulan destek grubunda birisiyle tanıştıktan sonra ikisinin arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Konusundan bile filmin ne kadar duygusal ilerleyeceği anlaşılıyordu.

İlerleyen kısımlarında yanımdan hıçkırma sesleri gelmeye başladı. Ona döndüğümde hüngür hüngür ağlıyordu. "Bugün ne çok ağladın ama. Sadece bir film." dediğimde bana dönüp "Nasıl buna sadece bir film diyebilirsin? O-onların yerine koy kendini." demişti. O filmi izlerken ben de onu izliyordum. Filmin gidişatını tepkilerinden anlayabiliyordum. Ağlaması artıyorsa üzücü biraz da olsa gülüyorsa daha iyi gidiyor demekti. Bir yer geldiğinde o kadar çok ağlamıştı ki bana sarılıp hıçkırıklarını bastırmaya çalışmıştı. Gerçekten tam bir bebek gibiydi. Benim bebeğim.

Film bittiğinde Felix'in gözleri davul gibi olmuştu. Bana bakıp "Gözlerim çok mu kötü?" demişti. "Eee, yani. Değil ama..." dediğimde "Demek o kadar kötü." demişti. Gülüp küçük yüzünü avucumun içine almıştım. "Olsun, böyle de güzelsin." Gözlerini kaçırmıştı. "Beni utandırma." "Utandırırsam ne olur? Çok tatlı oluyorsun." dememle dudağımda bir şey hissetmiştim. Bir öpücük verdikten sonra "İşte bu olur." demişti. "Bir daha utansana. Ne olur?" derken üstüne yürüyordum. Duvara geldiğimizde durmuştu. Yüzüne doğru yaklaştığımda aynı zamanda elimle de belinden kendime çekmiştim.

Dudaklarımız buluştuğunda kapı tarafından bir ses geldi. İkimiz de umursamadan işimize devam ettik. Onu kucağıma alıp duvara yaslamıştım ki duyduğumuz şey bizi bölmüştü. "Size 3 saat verdim, bunu gerçekten tam ben geldiğimde mi yapıyorsunuz?" diyen amcasını görmemle Felix'i yere indirmem bir olmuştu. İkimiz de kızarmış bir şekilde yere bakıyorduk. Amcası içeri geçtiğinde ben de Felix'le vedalaştım. "Annemi daha fazla bekletmeyeyim, eve vardığımda yazarım." demiştim. "Bu yaptığının hesabı sorulacak." dediğinde dudağına küçük bir öpücük kondurup "O zamanı büyük bir heyecanla bekleyeceğim." demiştim.

If I Killed Someone For You | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin