Yeni Bir Hayat

88 27 18
                                    

Yeni bir eve taşınmış evi öylece inceliyordum.  2 odalı, Amerikan mutfağa sahip bir evdi. Evim biraz küçük. Tek kalacağım için bir sorun olmazdı.

Evin içindeki büyük kutuları ve mobilyaları yerleştirip, kendimi kahve hazırlayıp bilgisayarın başına geçtim.

Yeni tanıştığım bir bilgisayar uygulamasından bir kitap yazıyordum. Evet, yeni başladığım bir kitap ve ilk kitabım.

Kendimi tanıtıyım. Ben Kumsal Işın. Yazarlığa yeni başladım. Normalde ilham geldiğin de konu olarak daktiloya döker, yarın sabahta hikayeye başlardım. Ancak internetten de yazabileceğim uygulamalarında olduğunu öğrenince  bilgisayardan yazmaya başladım. Yazarlık, her yaşta başlayabilir bence. Benim gibi 12 yaşında başlıyıp 20 yaşına gelince yazar olduğunu görebilirsin. Nasıl başladığımı merak eden bir kaç kişi vardır, çok fazla roman okuyarak...

(Kumsal/ Yaş:11/Özet)

Yeni  bir  kitabı daha bitirip rafa kaldırdım. En kötü 1 yılda 100 kitap okuyor olabilirim. Normalde kitap okumaya üşenen ben, şuan deli gibi  kitap hastasıyım.

Aslında kitaplara yaklaşmamın bir sebebi daha olabilirdi. Ailemde bu dönem çok fazla değişikler yaşanıyordu. Kavgalar ve büyüklerimin hayatını kaybetmesi bunlar benim için hiç normal değildi. Arada bir annem ve babama fark ettirmeden evden kaçtığım olmuştu. 

Yaşadığım şehir küçük ve ıssız bir bölgede. Şehir de sadece 1 tane Halk Kütüphanesi vardı. Bende kütüphaneye kaçıyordum.

O kütüphanede ilk okuduğum kitap Shakespeare'ın Hamlet isimli kitabıydı.

Kitaptan çok etkilenmiştim. Hergün Halk Kütüphanesine  gitmeye başladım. Önce Shakespeare'ın tüm kitaplarını okudum sonra  roman okumaya başladım.

Ve bir gün elime kağıt kalem geçti ve basit bir hikaye yazdım. Yazdım bu hikayeyi Kütüphane çalışanlarından birine okutmuştum. Okuduktan sonra bana çok şaşırmış bir şekil bakıyordu. "Bu hayatımda okuduğum en mükkemel hikaye." diye mırıldanmıştı. Ben elinden kağıdı kapıp  eve doğru koşturmaya başladım. Çünkü çok ama çok mutluydum.

Yazdığım hikayeyi  sınıfıma da okumuştum . Öğretmenim yaşıma göre güzel yazdığımı söyler dururdu. Bir gün benim yanıma gelip şöyle dedi: " Okulumuzda güzel bir hikaye yarışması olucak katılmak ister misin?" diye sormuştu. Tahmin ettiğiniz gibi kabul etmiştim. 

Bu sefer farklı bir hikaye yazıp okul  müdürüne teslim ettim. 

Ertesi gün okulun "HABER" isimli panosunu inceledim.  İncelerken bir yazı çarptı. "Hikaye Yarışmasının Kazananı." tam altında büyük harflerle benim ismim ."KUMSAL" . Kazanmıştım. İnanarak. Kazanacağıma inanarak.

Şimdi en merak etiğiniz soru: Ailen? 

Yazdığım hikayeyi müdürden alıp eve doğru koşturmaya başladım. Sorunuzu cevaplıyım : Annem ve babam ayrıldı... ve annemle kalıyorum.

Eve doğru koşarak anneme yazdığım hikayeyi ve kazandığımı bildirdim. Annem sevinçten ağlıyordu.

Dediğim gibi yaşadığım şehir çok küçüktü. Sadece bir tane gazete yazarı vardı. Ertesi gün bize gelmişti gazete yazarı. Müdür herkese duyurmuş olmalı. Aslında biraz saçma bir konu. Okulundaki hikaye yarışmasına katılıyorsun, ertesi gün kapında gazete yazarı. 

Bana bir kaç soru sordu. Örneğin: " Nasıl hikaye yazmaya başladın?" felan filan...

Okula gittiğimde Müdürün odasına  çağrıldım. " Güzel bir hikaye yazdın tebrik ederim. Bizde sana güzel bir hediye vermek istiyoruz ." dedi ve çekmecesinden bir kitap çıkardı. Shakespear'ın Hamlet kitabı. " Müdür Bey ben bu kitabı okudum." dedim. "Kumsal, bu normal bir kitap değil. Eskiden imzalanmış Shakespear'ın Hamlet isimli kitabı." dedi ama ben tam olarak "imzalanmış" kelimesinden sonrasını duymamıştım. O zaman küçük olduğum için " Kabul etmemek" gibi bir şeyi bilmiyordum. Genellikle herşeyi kabul ederdim. Evet, kitabı da kabul ettim...

(Şuan)

O kitap hala bende duruyor. Her yıl en kötü bir kere okumuşumdur o kitabı. Kendimi biraz daha tanıtıyım. En çok yemek yemeyi, rafımdaki aynı basım olan kitapların omurgalarını, Siyah rengini severim. Boş bilgi verdim.

Bir bölüm yazdım ve taslaklara kaydettim. Kahvemi tek yudumda bitirip makineye kaldırdım. Saat gece biri geçmişti. Ama sanırım üçte yatardım ben. Biraz kitap okuma kararı alıp, rafımdan bir kitap şeçtim ve okumaya başladım.

SULUSEPKEN ÜZERİNE

Yanılgının karanlığından,

İnancın ateşli sözcükleriyle,

Düşmüş ruhunu kurtardığımda,

Çırpınarak lanetledin,

Aklını çelen yüz karasını;

Unutan vicdanın,

Hatırladığında idamını,

Anlattın bana,

Benden önce olan herşeyi,

Ve birden ellerinle yüzünü kapayıp,

Utanç ve dehşet içinde,

Gözyaşlarına boğuldun,

Öfke içinde, sarsılırken...

                              (N.A. Nekrasov'un bir şiirinden)

Yazıyordu Dostoyevski'nin kitabında. Gözlerim bu dizelerin üzerinde geziyordu. Sanki şair aşk acısı çekmiş. Kullandığı kelimeler o kadar mükemmel gelmişti ki ağlamam çok mümkündü. Okumaya devam edicektim ancak dediğim gibiçok duygulandım ve yarın devam etmeye karar verdim.

Yatağımın çarşafını sermemiştim. Direk üşüyerek uyudum. Üşümekte bir his sonuçta. Küre şeklindeki gece lambamı açtım. Her tarafa yayılan yıldız desenleri sanki dışarıdaymışsın gibi bir his veriyordu.

O yıldız desenleri izleyerek uykuya daldım.

Sabah odamın penceresinden gelen sapsarı güneş sayesinde uyandım. Yanımdaki gece lambasını kapatıp elimi, yüzümü yıkadım.

Mutfağa geçtim ancak ne yiyeceğimi bilmiyordum. Çok kararsız bir insan olduğum için. Sonra aklıma dün eve gelirken aldım keloks vardı. Evde koşarak paketi arıyordum ancak nereye koyduysam ortalıktan çıkmıyordu. Sonra aklıma kutular geldi. Ya o kutuların içinde ya da başka bir yerde. Kutuların hepsinin içine baktım ve buldum!!! Tabak çıkardım ama evde süt yok bu seferde. Yapçak bir şey yoktu internetten alışveriş yaptım.

Güne çok eğlenceli bir şekilde başladım.  Kapının önünde oturmuş siparişlerimin gelmesini beklerken kapı çaldı. Kargocunun suratına bile bakmadan paketi alıp içeri geçtim. Ayı gibi açtım.

Sütü hemen paketten çıkartıp kaseye koydum. Keloksu da bolcana koyduktan sonra yemeye başladım.  Bir kaşık yedim sonra " Acaba ben en son ne zaman yemek yedim?" diye sordum kendime ama cevabını bulamadım.

Yemeğimi yedikten sonra kutuları kaldırdım. Yerleştirmem gereken diğer eşyaları yerleştirdim. İşim bitince direk bilgisayarın başına geçtim yazdığım kitabın birinci bölümüne devam etmek için.

En son saatte baktığımda  22:00'dı. Yanımda bir bardak yeşil çay ile oturmuş bölüm yazıyordum. Biraz mola verme kararı alıp balkona çıktım. Hava soğuktu ama ben burada donana kadar kalabilirdim. Uykum hiç yoktu uyumakta istemiyordum. Mutfağa geçip kendime kahve hazırladım ve balkona geri döndüm.

Odamda duran ince çarşafı alıp balkana geçtim. İçine gömüldüğüm çarşafın altın da oturmuş gökyüzünü izliyordum.

Sizce de gökyüzü mükemmel bir şey değil mi? Yıldızların belki çoğunun ışığı sönmüş. Bir tek karanlıkta görünüyorlar. Balkon da otururken bir üst katım da oturan kişi elinde bir fincan ile dışarıyı izliyordu. Nereden gördün?  Karşı binanın camlarından tabi ki. Sonra göz göze geldik. Ve dünyanın en utanç şeyini yaptı ama benim için utanç verici. El salladı ve bende bir aptal olarak ona el salladım. Çok iğrenç sırıtıyordum buna yüzde yüz emindim.

Gizli YazarlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin