Bir Üst Kat

39 12 4
                                    

Sabah uyandığımda beni havanın soğuk esintisi karşıladı. Dün gece balkonda uyuya kalmıştım. Balkondan salona doğru ilerlerken ısınmaya başlamıştım bile.

Koltuğun üstünde duran hırkamı kaptığım gibi üstüme geçirdim. Televizyonun tam karşısına oturdum. Öylece  televizyonda kendi yansımasına bakan DELİye baktım. Neden mi? Ben boş televizyonun siyah ekranına baktığımda gelecek ile ilgili hayaller kurarım. Şuanda onlardan birkaçını düşünüyordum. "Babamı görecekmiydim?  Türkiye' de tanınacakmıydım?" diye salak saçma düşünceler içine daldım.

Ben bunları düşünürken  bir melodi sesi duydum. Telefonum çalıyodu. Annem arıyordu aramayı hızlıca kabul ettim.  "Alo..." diye seslendim önce büyük bir sessizlik daha sonrada büyük  gürültüler gelmeye başladı. " Heh Kumsal sesim geliyo demi? Kızım yerleştin mi evine? diye bağırıyordu. İlk sorduğu soruyo sormasının sebebi , ilk defa dokunmatik  telefon kullanması. 

"Evet anne, yerleştim. Sen napıyorsun?" sorduğum gibi içeriden çatal bıçak sesi geliyordu. "Bugün apartmandakiler  Altın günümüz var. Aysel teyzenle hazırlık yapıyoruz." dedi.

Acaba şu " ALTIN GÜNÜ" diye adlandırdıkları şeyden ne anlıyolar?  1 dakikalığına bunu düşündüm sonra konuşmaya başladım. " İyi kolay gelsin Aysel teyzeye selamımı iletirsin." dedim. " Tamam güzel kızım hadi görüşü-..." dedi ve yüzeme kapattı. Evet yüzüme.

Koltukta bir 5 dakika daha oturdum sonra kalkıp kendime kahvaltı hazırladım. Kahvaltı dediğimde şu döktürenlerinkinden değil. Böyle mükemmel bir  Karadeniz Kahvaltısı hazırladım. 3,5 fındık -çünkü fındık aşığıyım- biraz peynir ve zeytin ve kahvaltının olmazsa olmazı; çay.

5 dakika önce oturduğum koltuğa geri oturdum. Televizyonu açtım. Bir yandan da çayımı içiyorum. Ve sonra bir ses. Kapı çalıyordu. 

Ağzım dolu bir şekilde; "Bir dakika" diye seslendim kapıya doğru.  Kim geldiğini de bilmiyorum.

Tabağımı mutfak tezgahına bırakıp kapıya ilerledim. Kapının gözünden dışarıya baktım. Kumral saçlı , mavinin en açık tonlu biri vardı. Kapı yavaşça açtım. "Merhaba." diye mırıldandı. "Merhaba?" dedim. "Sanırım yeni taşındın. Ben Ege. Dün akşam sana el sallayan." Sağol Ege çok açıklayıcı oldu.  "Gelsene içeri." ağzımdaki lokmayı yutarken. Ayakkabılarını çıkardı, ve içeri girdi. "Kahve?" diye sordum. " Olur."  Tatlı birine benziyordu.

Kahveleri hazırlayım koltuğun önündeki masaya koydum.  "İsmim ne demiştin?" diye bir anda sordu. Çok mallım ismimi söylemeyi unuttum. "Maalesef ismimi söylememiştim. Ama şuan söylüyorum. Ben Kumsal. Memnun oldum Ege." dedim. "Memnun oldum Kumsal..." ismimi o kadar huzur verici söylemişti ki, kahveyi üstüme dökecektim.

"Kumsal , eğer senin için bir sorun olmazsa mesleğini sorabilir miyim?" diye mırıldandı. "Tabii ki. Aslında küçüklüğümden beri meraklı olduğum bir bölüm. Yazarlık. Yanlış hatırlamıyorsam 5 yaşımdan beri yazar olmak istedim ilk hikayemi de 12 yaşımdayken yazdım."  bunları söylemem üzerine Ege baya bir şaşırmış görünüyordu. "Ege bir sorun mu var?" diye sordum. " Ahhh çok malım, evde kek vardı onu unuttum kusura bakma ev yanarsa bütün apartman yanar."  dedi kapıya doğru ilerlerken. "Peki sorun değil tekrar beklerim. " Ege  ayakkabılarını hızlıca giydi ama o kadar hızlı ki anlatamam. "Görüşürüz Kumsal" dedi, "Görüşürüz Ege." diye mırıldandım.

Fincanları endişeli bir şekilde  topladım. Çünkü bir kekin yanmasıyla bu kadar endişelen insan ilk defa görüyordum. Aman bana ne ya kendi sorunu.

Biraz evin içini inceledim , o kadar sıkılmıştım ki. Tam o an göz alanıma bilgisayarım çarptı. Bölüm yazacaktım.

Bilgisayarım açılırken, saçımı dağınık topuz yapmaya çalışıyordum. Bilgisayarım açılır açılmaz yazmaya başladım. 


( 10 saat sonra)

Sandalyeme yaslandım sonra kaç bölüm yazdığıma baktım. Nee! Toplam 9 bölüm yazmışım. Sonra gözüme bilgisayarın saati çarptı. Saat gece 23.00 'a yaklaşıyordu. Oysaki benim hiç uykum yoktu. 

Bilgisayarımı kapatıp kendime bir kahve yaptım ve  balkona geçtim. Balkona geçtiğim an nedense ilk yaptığım şey üst kata doğru bakmak oldu. Sonra aniden sandalyeme oturdum. Tam o sıra yukarıdan mükemmel bir gitar sesi geldi . Aynı " Arctic Monkeys " grubunun şarkılarının melodisine benziyordu. Olduğum yerden kalmadım sadece o hoş gitar sesini dinledim...


 *****

(Ertesi Gün)

Odamın , camından gelen güneş ışığının yüzüme vurmasıyla uyandım. Duşa girmek için hazırlanırken aniden kapı çaldı. 

Kapıya vardığımda gelenin kargocu olduğu fark ettim. Kargocunun elinde sanırım bir 50 kiloluk bir koli vardı. Koli salona çaşıdım ve bir makas yardımıyla kapağını açtım.

Kolinin içinden uzun süredir beklediğim 100 kitap gelmişti. Hepsinin önce omurgalarını inceledim. O kadar hoşlardı ki her dakika tüm kitapların omurgalarını inceleyebilirim.

Kitapları, salonda bırakıp duşa girdim. Suyun sıcaklığı vücudumda hüzün verici bir his verdi. O sırada su damlacıkları üstümden akıp giderken küçüklüğümde yaşadıklarım gözlerimin önünden geçti. O sıra gözümden minik bir yaş süzüldü...


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gizli YazarlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin