1.BÖLÜM
Gardenia şehrinde günlük güneşlik bir sabahtı. Jason her zamanki gibi erken uyanıp,gerindi.Pencereyi açıp dışarıya baktı.Penceresi şehrin orman tarafına bakıyordu.Altı dağda hiçbir problemin olmadığını görüp rahatladı.Altı dağ onun şehrinin yaşam kaynağı ve büyücülerinde enerji kaynağı olan kristalin bulunduğu yerdi.Jason,kristali korumak amacıyla oraya teknolojik iki Umacı koyma- sına rağmen endişeleniyordu.Ama bir kaç askerin de o kristali gerektiği gibi koruyamayacağını biliyordu.Pencereyi kapatıp,odasını inceledi. Odası dikdörtgen şeklinde,ortasında yatağın bulunduğu,yatağın sağında bir çalışma masasının ve gardırobun yer aldığı,yatağın solunda ise kitaplığın bulunduğu bir odaydı.Odadaki her şeyin yerli yerinde olduğundan emin olduktan sonra hazırlanıp kahvaltıya inmeye karar verdi.Üzerine cüppesini geçirip,asasını yanına alarak odadan çıktı.Merdivenlerden inip,kahvaltı salonunun kapısına geldi.Orada bulunan iki asker hemen ona kapıyı açtılar.Jason genelde kahvaltı salonuna ışınlanmayı severdi ama nedense bugün ışınlanma havasında değildi.İçeri girdiğinde kardeşi Katrina ve arkadaşları dik saçlı Loran ile sessiz Dimsag ve tabii ki de çılgın Neal'ın çoktan kahvaltıya başlamış olduklarını gördü.(Bu onlara taktığı lakaplar.)İçeri girdiğinde orada bulunan bir hizmetçi hemen cüppesi ve asasını almaya yeltendi.Ama Jason:"Gerek yok."diyip,kollarını havaya kaldırdı.Kaldırır kaldırmazda cüppesiyle asası kayboldu.Hizmetçi yüzü kızarmış bir şekilde selam verip kahvaltı salonundan çıktı.Jason hemen masaya oturdu ve diğerlerinin neşeli bir sohbetin ortasında olduklarını gördü. Sadece Neal sohbete katılmıyor ve tabağındaki zeytinle oyun oynuyordu.Jason:"Katrina bende sohbetinize katılabilir miyim acaba?"diye sordu.Katrina hemen:"Tabii ki de katılabilirsin.Biz de Loran ile Dimsag'ın satranç maçından bahsediyorduk."cevap verdi."Hadi ya kim kazandı?"diye sordu merakla Jason ardından salamlı sandviçinden bir ısırık alıp cevabı beklercesine Katrina'ya baktı.Katrina birden bir kahkaha patlattı.Ardından Dimsag da ona katıldı.Loran'ın suratı ise kıpkırmızı kesilmişti.Jason:"Tamam tamam söylemene gerek kalmadı Katrina ben anladım kimin kaybettiğini!"diyerek o da gülmeye başladı.Katrina ona tüm olanları anlatmaya başladı.Kaybeden Loran'dı.Onu belirtelim hemen.Loran,Dimsag'a ilk yenildiğinde yenilgiyi kabul etmemiş ve onlarda bir daha oynamışlar.Sonuç gene aynıymış.Bu seferde Loran dikkatinin dağıldığını söyleyip gene yenilgiyi kabul etmemiş.Şimdide hala dikkatinin dağıldığını kanıtlamaya çalışıyormuş.Jason,Loran'a dönüp:"Bak Loran tamam biliyoruz kaybetmeye pek alışkın değilsin ama kazandığını kabullendiğin gibi kaybettiğini de kabullenmen gerek."dedi.Loran:"O sırada dikkatim dağıldı o yüzden kaybettim yoksa kaybetmezdim.!"diye bağırdı.Masanın başındaki herkes sustu.Loran'ın yüzü kıpkırmızı kesildi.Katrina:"Boş ver Jason sen bu akıl verdikçe bu daha da salaklaşıyor.Seni anlamıyor görmüyor musun?"dedi kızgın bir sesle.Jason o anda Neal'ın ne kadar sessiz olduğunu fark etti.Neal yemek boyunca başını yemekten hiç kaldırmamış ve onların sohbetine katılmamıştı."Neal ne oldu bugün pek durgunsun.Yoksa aklına yapacak çılgınlık mı gelmiyor?"Neal sanki derin bir uykudan uyandırılmış gibi bir anda yerinden sıçradı ve:"Ha!Kusura bakmayın arkadaşlar dalmışım o yüzden sohbetinize katılamadım."diye cevap verdi.Jason da:"Benden sana tavsiye çok dalma boğulabilirsin.Ya da illede dalıcam diyorsan oksijen kabarcığı kullan daha kolay olur."dedi.Masadaki herkes durup ona baktı.Jason yüzlerindeki iğrenmiş ifadeyi görünce espiri yaptığını anladı ve:"Benden iyi espiri beklemeyin."dedi hiç bir şey olmamış gibi çayından bir yudum aldı.Kahvaltının geri kalanı çok sessiz geçti.Katrina,Loran ve Dimsag kahvaltıyı bitirip erkenden ayrıldılar.Jason:"Neal bir problem olmadığına eminsin değil mi?Eğer bir şey varsa bana söyleyebilirsin biliyorsun."dedi ve Neal'a baktı.Neal bir an tereddüt eder gibi oldu ama:"Hayır bir problem yok.Eğer bir şey olursa anlatacağıma emin olabilirsin."diye cevap verdi.Jason bir problemin var olduğunu biliyordu ama Neal'ın üstüne gitmemeye karar verdi.Eğer isterse kendisinin anlatacağını biliyordu.Neal ayağa kalkıp kapıya yöneldi.Çıkmadan önce:"Gene de teşekkürler."dedi ve cevap beklemeden çıktı.Jason bir süre daha sessizce kahvaltı ettikten sonra program defterini çıkarıp bugün herhangi bir işinin olup olmadığını kontrol etti.Açarken:"Umarım bir şeyler vardır.Bugün hiç boş oturasım yok."diye düşündü.Defteri açıpta yapacak bir şeyi olmadığını görünce bugün boş boş oturmaktan başka yapacağı bir şeyi olmadığını anladı:"Benim şansımın bu kadarı."diye düşündü.Hemen yemek salonundan çıkıp,kütüphaneye yöneldi.Boş zamanlarını geçirebileceği başka yer yoktu.Kütüphane,yuvarlak bir odaydı kapının yanındaki iki koltuk takımı dışında duvarlar boydan boya kitaplıklarla doluydu.Jason hemen raftan en sevdiği ve 15 kere okumuş olduğu kitabı alıp koltuklardan birine oturdu.Tam okumaya başlayacağı sırada burada okumak istemediğini fark etti.Bir şey onu rahatsız ediyordu.Kütüphaneden çıkıp taht odasına gitti.Taht odası içine 50.000 kişiyi alacak kadar büyüktü.Salonun sonunda bir taht vardı.Tahta giden yol kırmızı bir halıyla kaplıydı.Jason taht odasında fazla durmayıp hemen balkona çıktı.Bu balkondan bütün şehir ve surlar görünüyordu.Balkon yarım daire şeklindeydi.Jason kendine enerjiden bir koltuk oluşturup,oturdu.Artık rahatlıkla okuyabileceği bir yerdeydi.Kitabın yarısındayken balkona bir asker geldi:"Efendimiz,öğrendiğim kadarıyla surlardaki kulelerden birinde bir problem varmış."dedi.Jason normalde böyle bir durumda hemen ayağa fırlardı ama bugün nedense her şeye beklemediği tepkiler veriyordu.Askere bakmadan:"Buraya girmeden önce kapıyı çaldığını duymadım."dedi.Bu davranış onu gerçekten de çok rahatsız vermişti.O böyle anında birinin odasına dalmayı sevmeyen biriydi ve bunu kimsenin yapmasını da istemezdi.Asker bir anda donakaldı ve ne yapacağını şaşırdı bir süre daha o şekilde dikildikten sonra:"Özür dilerim efendim.Emin olun bir daha aynı hatayı yapmam.Bu bir acil durumdu ve bende bir an için ne yapacağımı şaşırdım."diye cevap verdi.Jason kitabına bir süre daha bakıp kapattı ve askere döndü.Asker hemen hazır ola geçti."Peki,bir daha olmasın o zaman."dedi ve ayağa kalktı."Problem raporunu hangi kule yolladı demiştin?"Asker:"Üçüncü kule efendim."diye cevap verdi.Jason enerjiden oluşturduğu koltuğu yok etti ve cüppesini ve asasını yanına aldı.Asker hemen Jason'a kapıyı açtı.Birlikte saraydan çıkıp meydana yöneldiler.Daha öğlen bile olmamıştı.O yüzden güneş tam tepeye çıkmamış ve herkes dışarıda geziyor,günlük işlerini yapıyordu.Çocuklar neşeyle etrafta koşuşturuyordu.Jason halkının bu mutlu halini görünce çok mutlu oldu.Meydandaki fıskiyeye yaklaşınca birden surlardan gelen acil durum sinyalini hatırladı."Ne diye hep bir problem çıkmak zorundaki?Bir de tamda hiç işimin olmadığı bir zamanda.Umarım kötü bir şey değildir.Şu an hiç çok büyük problemlerle uğraşacak durumda değilim."diye düşündü.Arkasında ki askere dönüp:"Sen artık kaleye dönebilirsin.Gerisini ben hallederim."dedi.Asker selam verip kaleye doğru koşmaya başladı.Jason fıskiyeye yaklaştığı sırada bir çocuğun eğilip su içmeye çalıştığını gördü.Çocuk siyah saçlıydı ve pek iyi bir durumda olmadığı giysilerinden belliydi,pasaklıydı.Jason bunları düşündüğü sırada çocuk bir anda ne kadar eğildiğini fark etmedi ve suya düştü.Etraftaki herkes oraya doğru koştu.Jason hemen eğilip çocuğu sudan çıkarttı.Çocuk ağzından sular dökülerek ağlamaya başladı.Anlaşılan korkmuştu.Jason yanına diz çöküp:"Benim kim olduğumu biliyor musun?"diye sordu.Çocuk kafasını hayır anlamında salladı.Jason gülümseyerek:"Sizin şu kralınız kim?"diye sordu.Çocuk:"Kralımız, Jason McCullen adında bir kahramandır."dedi.Jason bunu duyunca çok şaşırdı.Kendisinin bir kahraman olarak tanınmasını beklemiyordu.Kendisi pek dışarı çıkmazdı.O yüzden halkının onun nasıl biri olduğunu bilmemesi ona normal gelirdi.Ama kahraman olarak tanınmak ona gerçekten garip gelmişti.Ama hoşuna da gitmişti. "Peki ben Jasonım desem ne dersin?"diye sordu çocuğa.Çocuğun ağzı açık kaldı.Jason ayağa kalkıp gülümsedi ve çocuğun başını okşayıp,"Tamam anladım."dedi.Sonra hemen yerden havalandı ve halkının şaşkın bakışları altında surlara doğru uçmaya başladı.Bütün şehrin üzerinden uçtu.Şehre de bu arada göz atma fırsatı bulmuştu.Surlar ileride görünmeye başladığı zaman aklına hemen surdan gelen problem alarmı aklına geldi."Umarım kötü bir şey olmamıştır."diye düşündü.Surlar da bir çok askerin toplanmış olduğunu gördü.Askerler belirli bir yere bakıyorlardı.Jason hemen sura inip komutanın yanına gitti.Komutan Kingswell ve yanında bulunan askerler onu görünce hemen hazır ola geçtiler.Jason:"Rahat."dedi ve hemen komutanın yanına durum raporunu almaya gitti."Evet,neler olduğunu anlat bakalım."dedi.Komutan surların dışını yani ormanın içini göstererek:"Ormanda biri var kim olduğunu anlamadık adam orada öylece dikiliyor.Bu yüzden sizi çağırma gereği duydum.Çünkü adamın tehlikeli olup olmadığını bilmiyorduk.Yanına adam da yollayamıyorum ne olacağını bilmiyorum çünkü."dedi.Jason hemen komutanın gösterdiği yere baktı.Ormanın sınırında ağaçların yakınlarında bir adam dikiliyordu ve surlara bakıyordu.Jason hemen asasının elmasından adama baktı ve adamı daha yakından gördü.Adam onun askerlerinin giydiği altın zırlardan giyiyordu.Jason Kingswell'e (komutan)dönüp:"Adam bizden biri.Üzerinde sizin zırlarınızdan var."dedi.Kingswell arkasında duran iki askere dönüp adamın yanına gitmelerini ve onu buraya getirmelerini söyledi.Askerler hemen surlardan inip,adama doğru gitmeye başladılar.Jason ve Kingswell yan yana durup ne olacağını izlemeye başladılar.Askerler adamın yanına vardılar ve adama biraz konuştuktan sonra adamın koluna girip adamı surlara doğru taşımaya başladılar.Jason'ın ilk tahmini adamın yaralı olabileceğiydi.Askerler sura varıp,üzerine çıktılar.Adamı hemen bir yere oturtup,zırhını üzerinden çıkardılar.Jason adamın yanına yaklaşıp:"Neler oldu ve neden orada dikiliyordun da yanımıza gelmedin?"diye sordu.Adam:"Surlardaki nöbetim sırasında ormanda bir şey gördüğümü sandım ve surlardan inip ormana gi..."demesiyle göğüs kafesinin sanki içerden bir şey onu itiyormuş gibi dışarı doğru büküldü ve yüksek sesli bir çatırtı yükseldi.Bütün askerler ve Kingswell bir anda geriye doğru çekildiler.Adam düzeldikten sonra Jason devam etmesini bekledi.Adam derin bir nefes alıp:"Ormana gittim ve orada kimse var mı diye aramaya başladım.Çalıların arkasından gelen bir ses duydum.Çalılara doğru yak..."dedi ve gene aynı şekilde göğüs kafesi öne doğru büküldü.Adam çığlık attı.Askerler ona yardım etmek için yanına yaklaştılar.Adamın göğsü bir anda parçalandı ve içinden kırmızı bir kılıç çıktı.Jason ve diğer askerler hemen savunma pozisyonu aldılar.Kılıç alevliydi ve deriyi yırtmaya devam ederek dışarıya çıkıyordu.Bir anda kılıcın yanında bir de iğrenç kırmızı bir el belirdi.Elle kılıç aynı anda hareket ederek adamın göğsünü parçaladılar ve adamın içinden acayip bir yaratık çıktı.Yaratığın derisi kırmızı renkliydi.Yaratığın suratı bir böcek suratından farksızdı.Kafası uzundu ve kafasında iki tane boynuz vardı.Yaratığın iki metreye yakın bir boyu vardı.Yaratık kamburdu ve ayakları pençeydi.Yaratık ağzını açıp onların yüzüne doğru kükredi ve dilini dışarı çıkardı.Dili de derisi gibi kırmızıydı (mantıken) ve yılan dili gibi uzundu.Sadece çatal değildi.Yaratık onlara bir daha kükreyip,surlardan aşağıya atlayıp ormana doğru koştu.Hızı çok yüksekti ve arkasında koşarken kırmızı bir iz bırakıyordu.Yaratık ormana girip kayboldu.Jason bir süre bekledi ama yaratık bir daha gelmedi. Jason bu yaratığı gördükten sonra hemen saraya geri döndü.Taht odasına gitti.Taht odasına vardığında yaptığı ilk iş kardeşine ve arkadaşlarına çağrı yollamak oldu.Katrina taht salonuna girdiğinde Jason'ın tahtın önünde bir ileri bir geri gidip geldiğini gördü.Katrina hemen bir terslik olduğunu anlamıştı.:"Kardeşim neler oluyor neden bu kadar endişelisin?"diye sordu.Jason:"Herkes gelsin anlatıcam merak etme otur şimdilik."dedi ve gülümsedi.Jason'ın bu hareketi onun çok garibine gitmişti ama yine de onu dinleyip oturdu.Kısa süre sonra Loran ve Dimsag da geldiler.Katrina hemen ayağa fırlayıp:"Jason hadi anlat neler oluyor çok telaşlısın."dedi.Jason tahtına oturdu ve:"Bugün surlardan bir problem alarmı geldi.Bende oraya gittim..."diye başlayıp bütün olanları anlattı."Bu yaratığın şehre saldırmasından endişeleniyorum.Neal nerde o neden gelmedi?"diye sordu bir anda.Katrina,Loran ve Dimsag birbirlerine bakıp omuz silktiler.Jason onların bilmediğini hemen anladı.Neal sabahki dalgınlığını hatırladı ve bunu onun dalgınlığına verdi.Katrina onun yanına yaklaşıp:"Neal'ı boşver şimdi asıl bu yaratığın ne olduğunu anlamamız lazım.Bunun için kütüphaneye gitmeye ne desin belki oradaki yaratık arşivlerinden bir şeyler bulabiliriz."diye fikrini belirtti.Loran da atılıp:"Evet hem böylece onun kıçını nasıl tekmeleyeceğimizi de öğrenmiş oluruz."dedi.Jason böyle arkadaşlara ve böyle bir kardeşe sahip olduğu için kendisini çok şanslı hissetti.Hem Katrina haklıydı yaratık arşivleri onlara yardımcı olabilirdi.Yaratık arşivleri,ondan önceki hükümdarların savaştığı ya da karşılaştığı yaratıkları anlatan bir arşivdi ve burada onun boyutundan ya da daha farklı boyutlardan gelmiş bir çok yaratık hakkında bilgi vardı.Belki ondan öncekilerden biri de bu yaratıkla karşılaşmışlardır."Pekala hemen kütüphaneye gidelim o zaman."dedi. Hep birlikte taht odasından çıkıp kütüphaneye yöneldiler.Kütüpha- neye giderken koridorda Neal'a ulaşıp ulaşamayacaklarını konuştular. Katrina:"Neal'ın sabahki halini hatırlayın çok dalgındı.Belki bir problemi vardı da bize söylemedi.Ne dersiniz?"dedi.Jason onunla aynı fikirde olduğunu belirtti.Kütüphaneye vardıklarında.İçeride kimsenin olmadığını gördüler.Bu onlar için daha da iyiydi.Rahat rahat çalışabileceklerdi artık.Jason hemen:"Loran,sen arkadaki büyük dolabı araştır.Katrina sen de sağdakini al.Dimsag sen de soldakini al.Ben de hemen şu kapının arkasındaki dolapları alacam.Neal olsaydı onlardan birini alıp işimizi kolaylaştırırdı.Ama onsuz idare edecez."diye görev dağılımını yaptı.Herkes hemen işe başladı.İki buçuk saat sonra gene oradalardı ve hiçbir sonuca ulaşamamışlardı.Bir anda Katrina'nın çığlık attığını duydular. Jason,Loran ve Dimsag en hızlı şekilde onun yanına geldiler.Jason oraya vardığında bu çığlığın sevinç çığlığı olduğunu anladı.Katrina'nın önünde dolabın içine doğru giden bir geçit açılmıştı.Jason içeride ne olduğunu görmeye çalıştı ama içerisi çok karanlıktı ve bir koridora benziyordu.Diğerlerine dönüp:"Pekala içeriye gelmeye kim gönüllü?Ben gidecem çünkü,arşivleri orada bulabileceğimizi düşünüyorum."dedi.Diğerleri birbirlerine baktılar ve:"Neden böyle düşünüyorsun?"diye sordular.Jason:"Bu arşivleri burada bulamamızın bir nedeninin olduğunu düşünmeye başlamıştım.Belki biri arşivleri daha güvenli bir yere saklamışlardır diye düşündüm.Kimsenin kolayca ulaşamayacağı bir yere..."dedi ve tekrar açılmış olan geçide baktı.Diğerleri de onun haklı olduğunu kabul ettiler ve:"Pekala biz de geliyoruz."dediler.Jason asasını çıkarıp koridorun girişini aydınlattı.Koridor onların rahatça girebilecekleri bir boydaydı ama tek sıra Halide yürüyebilirlerdi yalnızca.İlk Jason girdi.Ardından Katrina,Loran ve Dimsag girdi.Onlar koridora girer girmez giriş kapandı.Katrina:"Kapana kısıldık.Kahretsin!Umarım geri döndüğümüzde açmanın bir yolunu buluruz."dedi.Jason ona:"Merak etme bir şekilde çıkış yolunu buluruz.Hem bizim için önemli olanın arşivleri bulmak olmalı.Yolumuza odaklanalım."dedi."İyi de arşivleri bulduk diyelim ama onları kullanmak için dışarı çıkmamız gerekecek. Çünkü arşivler bizim işimize ancak dışarıda yarayacak tabi eğer yaratıkla burada buluşmak için sözleşmediyseniz Efendi Jason."dedi Loran.Jason cevap vermeyip tekrar önüne döndü.Koridor dümdüz ilerliyordu.Hiç bir problem yok gibiydi.En azından bir yarım saat yürüdüler ve en sonunda bir kapıya vardılar.Kapı tahtadandı ve süslemelerle doluydu ama örümcek ağları yüzünden süslemeler pek seçilemiyordu.Jason kapının kolunu tutup kapıyı açmaya çalıştı.Ama kapı kilitliydi.Arkasına baktı.Diğerleri omuzlarını kaldırdılar.Jason tekrar kapıya baktı ve asasıyla bir şey yapabileceğini düşündü.Asasını kapıya vurdu.Kapı bir anda toz halinde kendi üzerine çöktü.Jason arkasındakilere bakıp sırıttı.Diğerleri de ona baş parlarını gösterip cesaret verdiler.Nedense konuşmuyor da beden diliyle anlaşıyorlardı.Jason odanın içine baktı.Odaya adım attı.Oda yatay dikdörtgen şeklindeydi ve her yer örümcek ağlarıyla kaplıydı.Odanın ortasında bir masa vardı,odanın sağ duvarında ise bir kitaplık vardı.Katrina'nın bir çığlık attığını duydular.Loran dayanamayıp:"Katrina sen bugün çok fazla çığlık atmadın mı?Bence yeter bu kadar."dedi.Katrina ise cevap vermek yerine sadece masayı gösterdi.Herkes oraya baktı ve gördükleri şeyler onların ürkmelerine neden oldu.Masanın arkasındaki sandalyede bir iskelet oturuyordu.İskeletin kafası masanın üzerine düşmüştü.İskeletin altında masada bir çok kağıt ve bir kitap vardı.İskeletin üzerinde bir cüppe vardı ve iskelet elinde bir kolye tutuyordu.Jason cüppenin onların cüppelerinden olduğunu fark etti.Kolyenin de üzerinde onların sembolünün bulunduğu bir taşı vardı.Jason iskelete yaklaştı.Diğerleri de daha iyi görebilmek için yaklaştılar."Bu iskelet bayadır burada galiba.Hem dikkat ederseniz üzerinde genelde bizim krallığımızın büyücülerinin giydiği cüppelerden var.Elinde tuttuğu kolyenin taşında da bizim krallığımızın sembolü var."dedi.Dimsag:"Peki tamam ama biz buraya bunun için gelmedik hatırlayın.Arşivleri almamız gerek Jason umarım onların neye benzediğini biliyorsundur.Biliyorsun yaratık her an şehre saldırabilir."dedi.Loran:"Tabi canım acaba o kadar askeri tek başına mı yenecek Dimsag mantık kullan bu imkansız." dedi."Biliyorum Loran çok bilmişlik taslamana hiç gerek yok hele de bana karşı bir satranç maçında kaybetmişsen.O yaratığın tek başına saldıracağını söylemedim zaten belki de ordu topladı ne biliyon."diye cevabı yapıştırdı.Jason hemen susmalarını söyledi.İskeleti tek hareketle sandalyeden düşürerek masanın üzerinde ki kitabı aldı.Kitabın kapağını açıp içindekileri incelemeye başladı.Kitabın içinde bir yaratık ismi yazılmıştı.İsim 'Bloodletter'dı.Ve altında daha tamamlanmamış bir yazıyla bir resim vard. "Evet arşivlerden birini bulduk.İşte burada ve tahminimce bu dolaptaki tüm kitaplarda arşivler."diyip ayağa kalktı.Dolaptaki kitapları diğerlerine vermeye başladı.Onları dışarıya çıkaracaktı.Loran, Katrina ve Dimsag'a yirmişer kitap verdi.Kendi de geriye kalan on kitabı alıp koridora yöneldi.Koridorun sonuna vardıklarında sağ duvarda daha önce orada olmadığına emin oldukları bir kol vardı.Kolun ucunda da bir kağıt asılıydı.Jason kağıdı alıp açtı.Bu kim tarafından bırakıldığı belli olmayan bir nottu.Notta:"Bu not kimin eline geçtiyse bilsin ki boyutlar arası bir problem yaşıyordur.Çünkü yaratıklar boyut dışından gelen mahluklardır.Bu gezegende o tür mahluklar yer almaz.Yıllarca krallar gördükleri bu yaratıkları not ederek ileri de kral olacak olanlara bir yardımlarının dokunacağına inandılar.Ama yetmiş kitap yazıldıktan sonra boyutlar arasında ki problemler azaldı ve arşivlere gerek kalmadı.O yüzden arşivleri kimsenin bulamayacağını umduğum bu odaya sakladım.Ve umuyorum ki bunu okuyan bir kraldır.Arşivleri tamamlamanızı istersem umarım kabalık etmiş olmam çünkü kalan ömrümün bunun için yeteri kadar uzun olduğunu sanmıyorum.Tek dileğim sizin benim 71. Kitapta yazmayı bitiremediğim yaratıkla karşılaşmamış olmanız.Eğer karşılaşmışsanız da dikkat edin çünkü çok tehlikeli yaratıklardır.Ömrünüzün uzun olması dileğiyle..."
Jason daha da endişelendi ve hemen kolu indirip dışarı çıktı. Kütüphanede neyse ki kimse yoktu.Hemen diğerlerinin de çıkmasına yardım edip.Arşivlerle beraber odasına gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYSIN'IN DOĞUŞU
FantasyAksiyon,macera ve fantasi ile dolu bir roman bence hemen başla zaman kaybetme...