GİRİŞ
(4 Yıl Önce)
Aynadaki yansımasına bakarken gözleri yüzünün alt bölümünü kaplayan kirli sakallarına takıldı. Sağ elini kaldırıp yavaşça çenesini sıvazladı. Sakallarının elinde bıraktığı his hoşuna gitmişti ama ne yazık ki bu hissi uzun süre saklayamazdı. Düşününce, bir kez bile sakal bırakmamış olduğunu fark etti. Babasının katı kuralları altında geçen ergenlik yılları alışkanlıkları, bugün yirmi beş yaşında bir adam olmasına rağmen peşini bırakmamıştı. Tıraş olmalıydı. Gözleri, sakladıkları umursamazlıktan ödün vermeden sol kolunda duran saatine dönüp baktı. Görünen o ki banyoda harcayacak vakti yoktu. Bugün biraz dağınık durmanın hiçbir zararı olamazdı. Yatağının üzerindeki ceketini alıp giyindi. Odasından çıkmadan önce tekrar aynaya döndüğünde duyduğu ses ile gözlerini devirdi.
"Aynaya bakmaktan vazgeç artık. Çatlamasını mı bekliyorsun?" sözleriyle başını kapıda durmuş onu izleyen kardeşine çevirdi. Uzun bir süredir onun kendisini beklediğinden emindi.
"Lafı uzatma. Ne istiyorsun ve karşılığında ne vaat ediyorsun?"
Alaz abisinin üstün pazarlık yeteneklerine fırsat vermeyerek hızlı adımlarla odaya girip doğruca Ayaz'ın yanına gitti. Üzerine giyinmiş ve nedense dışarıya çıkmaya hazır oluşu Ayaz'ı güldürdü. Elinin saçlarına götürerek yan gözlerle kardeşini süzdü.
"Hazırlanmışsın." Bu cümle daha çok bir soru niteliğindeydi ve Alaz abisinin açık öne sürdüğü kartlarını görebiliyordu. Pazarlığa en az Ayaz kadar kuvvetli girişebilmeliydi.
"Eğer beni de götürürsen babama geçen hafta..." Alaz bir an durup ellerini havaya kaldırdı ve son günlerde sıkça kullandığı tırnak işaretini yaptı. "Ki tırnak içinde belirtiyorum, tıp konferansı bahanesiyle kaçtığın görüşmeyi söylemeyeceğim."
Ayaz derin bir nefes aldı. Bu bücürden bir şey saklamak bir türlü mümkün olmuyordu. Bücür dediği ama boyu boyuna yetişmiş kardeşini bir kez daha yandan süzdü. Üzerine çip mi yerleştirmişti acaba? Alaz'dan her şey beklenirdi. Tam nefes alıp tüm gücüyle karşı koyacağı anda kapısının açılmasıyla kasıldı. Kapının vurulmadan açılması kimin geldiğini zaten haber veriyordu ama Ayaz yinede babasının tok sesini duyana kadar bekledi.
"Ayaz?" Evet, şimdi dönebilirdi. Tüm ciddiyetiyle arkasını dönüp odasının kapısında bekleyen babasına baktı. Onun sadece adını söylemiş olmasını elbette tuhaf karşılamadı. Çünkü o tek bir kelimede Ayaz'a her şeyi anlatabilir, tüm isteklerini sıralayabilirdi. İşte şimdi de bir Ayaz'ın içinde saklananlar geliyordu. Nereye gidiyorsun? Bu akşam misafirimiz olduğunu bilmiyor musun? Bu gece evde olmanı istiyorum. Elbette Alaz'ın üstüne bir an için kayan gözler, bu isteklerin onun içinde geçerli olduğunu vurguluyordu. Ayaz hiçbir şey söylemedi. Karşı koymak gibi bir çaba göstermedi. Çünkü babası da çok iyi biliyordu ki, Ayaz bu gece o yemekte olmayacaktı.
Babasının çıkmasının ardından yatağına yanında ki komedine doğru yürüdü. Arabasının anahtarlarını alıp cebine atarken kardeşine döndü.
"Hadi! Ne bekliyorsun?" Alaz şaşkınlıkla abisine döndü.
"Babamı duymadın mı?"
"Elbette duydum bücür. Ben sağır değilim. Ama eminim sende onu dinlemeyeceğimi duymuşsundur."
Alaz başını iki yana sallayıp abisini takip etti. Aralarındaki bu sessiz savaşın galibi henüz belirlenmemişti ama gece döndüklerinde büyük bir meydan muharebesinin ortasına düşeceklerine emindi. Tüm paniğine rağmen mutfak kapısında çıkarken abisinin gülümsediğini gördüğüne yemin edebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA RIHTIMI
General Fiction... Aşk yolunda yokluğu seç ey dost Yüzünde varlığın izi olan, insanoğlu değildir. ...