DİRENİŞ

28 5 0
                                    

Toprak:

Başka bir şey istesem olcakmış. Ama çok erken daha ben kabullenememişken o nasıl olurda böyle bir teklif sunar bana? Ne yapıcam ben şimdi? Kabul edemem. Benim ailem, ben, çevrem... Asla asla olamaz...

- Ömür bak ben...

- Ben seni çok sevdim Toprak herşeyden çok sevdim. Seni ben hayatımın merkezine koymaya hazırım. Çizimlerime ilham perisi oldun. Ben sensiz yapamam, sensiz olamam, sen benim Meleğimsin...

- Ömür ben yapamam! Biliyorum seninle çok güzel anlar yaşadık ama  ben senin tasarımlarına peri olamam. Ben bu harika çizime layık değilim... Lütfen!

- Ama ben sanmıştım ki... Seviyorsun, beni hissediyorsun sanmıştım. Nasıl olur?

- Ömür, ben ilk defa içimde bir şeylerin kıpırdadığını hissediyorum. İçimde kafeste kilitli bir kuş var ve şuan kafesin kapısını zorluyor. Yapma, ısrar etme, o kafesin kapısını açma, açarsan Toprak ALTINOK kalmaz!! Ben aşk kadını değilim, hiçbir zaman olmadım. Sana yalvarırım yapma!

- Toprak sen, sen...

Başını önüne eğerek hızlıca çalışma odamdan çıktı Ömür. O giderken içimde fırtınalar koptu, yeşil ormanlar yandı kül oldu. Dayanmak çok zordu. " Gitme Ömür. Seviyorum seni, herşeyden çok seviyorum ama..."

Ağlıyordum. Farkında değildim ama yere diz çökmüş ağlıyordum. Nasıl olurdu, bu nasıl? Kuş kafesten nasıl çıkardı. Hayır, hayır çıkmadı. Ben Toprak ALTINOK'um asla ve asla bir aşk kadını değilim. Benim yönetmem gereken bir holding var ve ben bu ailenin gururuyum. Tek gerçeği, en değerli mücevheriyim. Seni sevsemde sen bunu bilmemelisin Ömür. Ömürrr...

Ömür:

Ben her şeye rağmen tüm cesaretimle ona kalbimi açmıştım. En değerlimi ona göstermiştim. Daha ne önemi kalmıştı ki. Aşkmış, sevdaymış, hiçbiri önemli değil artık. Ben onsuz tükenirim. Bilirim ki onsuzluk bana ölüm. Onsuzluk olmaz...

Toprak:

Bir hafta geçti olahın üzerinden ama bir sorun vardı. Ömür, Ömür yoktu. Masası boştu, yanıma gelmiyordu. Biliyorum kaçıyor benden.

- Yanıma gelin sekreter hanım.

- Buyrun efendim.

- Ömür Bey bir haftadır nerede?

- Toprak Hanım Ömür Bey işten ayrıldı. İstifa etmiş. En son geldiğinde size bunu bıraltı ve " beni ne zaman sorarsa o zaman verin" dedi.

- Neymiş o ver bakayım. Çıkın siz. Durun! Bana Ömür Bey'in adresini getirin birazdan.

- Tamam Efendim.

Bir zarf. Dikkatlice açtım. Sanki zarfa zarar verirsem onu kıracakmışım gibi geliyordu. Zarfın içinde bir not ve bir papatya. Notu açtım ve şok oldum.

" Sana boş yere Hayatım demiyordum, sen gittin ve benim Hayatım da bitti. "

Hemen sekreteri arayıp aceleyle tekrarladım.
- Ömür Bey'in adresiii !!!!!

Sekreter 5 dakika sonra adresi getirdi. Holdinten nasıl çıktım, arabaya nasıl bindim hiö hatırlamıyordum. Adresi aramaya basladım. Gecekonduların olduğu bir sokağa girdim ve evin numarası gözüme çarptı. En sondaki, bahçesinde papatyalar olan bir evdi. Arabayı kenara parkedip, indim. Çekiniyordum. Hayır, çekinmiyordum korkuyordum. O haberle karşılaşmaktan çok korkuyordum. Cesaretimi toplayıp yanaklarımdan akan yaşları gelişigüzel silerek kapıyı çaldım. Orta yaşlarda, ince, başı yazmalı bir kadın kapıyı açtı.

- Merhaba.

- Buyur Kızım.

- Ben... Ben Ömür'le görüşmek istiyorum. Evde mi?

- Buyur Kızım geç içeri.

Biraz olsun rahatlamıştım. Galiba ona bir şwy olmamıştı. Eve girdiğimde eski ama temiz koltuklar ve bir kömür sobasıyla karşılaştım.

- Kızım Ömür bir haftadır kendinde değil. Yemek yemiyor, su içmiyor, uyumuyor, odasından çıkmıyor. Ne oldu Kızım ona?

- Şey... Efendim ben onu görebilir miyim?

- Tabi Kızım. Şu kapı.

Yerimden yavaşça kalkarak kapıya yöneldim. Ellerim kapıyı tıklatmak için kalktı ama korkuyordum. Aşk her yanımı sarmıştı ve aşkın cesaretiyle kapıya vurdum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 14, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ARAFTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin