Ön Yargı

575 99 13
                                    


Açıklama: Tek bölümlük hikayedir! Watty Romance Tr'nin düzenlediği Mürekkepten Dünyalar haftalık  yarışmasının kazananı. Paylaşmak istedim. Bazen çok az kelimelere dünyalar sığdırabildiğimize inanıyorum, bazen de ne kadar dilimizin altında çıkmak için tepinen kelimeler varsa ve ne kadar biz o kelimeleri tüketirsek tüketelim yine de kendimizi anlatmaya yetmez diye düşünüyorum. Çok az kelimeyle anlattım ama çok fazla anlam besliyor satırlar. 

Yazdıkça anladım ki; harfler kalbin mürekkebidir. 

Keyifli okumalar...

Sessizlik...

Bir o kadar da gürültülü, kalabalık...

Bunlar da nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim. Balkonumda oturmuş sigara içiyordum. Yalnızlık benim sessizliğimdi. Gürültü ve kalabalık, İstanbul'un sokaklarıydı. Ah İstanbul her şeye konuk olmuştun da, bir ruhuma konuk olamamıştın. Telefonuma gelen bildirim sesi ile kafamı dayadığım koltuktan kaldırdım. Gökyüzüne bakmaktan boynum ağrımıştı.

'Hocam öğrencilerinizi bıraktığınıza inanamıyorum! Sizden öğrenecek çok şey vardı lütfen geri dönün, lütfen...'

Ah deli kız Berna neşeli ama bir o kadar yorucuydu. Evet okulu bırakmıştım artık ders vermeyecektim. Bin bir zorluklar ile geldiğim yere elveda diyecektim. Her şeyin başladığı yere dönüyordum. Buna hazır mıydım bilmiyorum ama buraya da ait değildim. Yaklaşık 2 hafta önce İnternette karşıma çıkması ile hayatım en başa sarmıştı. Onun aşka olan inancını benim aptal hırsım ve ön yargım söküp almıştı. Yine de benden vazgeçmemiş olması kesinlikle benim ne kadar yanıldığımı kanıtlar niteliğindeydi.

İlkokul zamanlarında başlamıştı ilk tartışmamız... Şimdi düşününce bile gözümün önüne komik gelen ilk tartışmamı, 4. Sınıfta 10 yaşındayken onunla yapmıştım. Suçlu tamamen bendim ve o zaman o çok savunduğum haksızlık her aklıma düştüğünde yüzümün düşmesine, kalbimiz sızlamasına neden oluyordu. Aslında bir bakımda memnundum çünkü onu tanımıştım, bana kendimi bulma fırsatı vermişti, sevmiştim. Kendimi ondan esirgeyerek, kaybettiğim güveni bulmuştum.

18 yıl önce...

O her zaman ki dillere destan huyumdan bugün de vazgeçememiş kafamı yasladığım sıranın yüzeyinde uyuklamaya başlamıştım. Uyku ile uyanıklık arasında olan zihnime dolan sesin sahibini daha önce tanımadığımı biliyordum, arada gidip gelen ayak sesleri her ne kadar uykuma adapte olmamda beni zorlasa da umursamamaya çalıştım. Bir anda tüm sesler kesildi ve ince topuklu ayakkabıların sahibi öğretmen hanımın zemine her ayak bastığında topukluların çıkardığı sesler doldurdu kulaklarımı, gitgide yaklaşıyordu üstelik. Kafamı gömdüğüm masaya sert bir cisim indiğinde çıkan sesle beraber sıçrayarak uyandım ve o an sınıfta gülme sesleri yükselmeye başladı.

"Sen ne zaman vazgeçeceksin acaba sınıfta uyuklamaktan?" diye hafif öfkeli çıkan öğretmen hanımın yüzünde sesinin aksine şefkat vardı. Masaya sertçe bıraktığı kitabın sayfalarını çevirip bugüne ait olduğunu tahmin ettiğim konuyu açtı ve, "Okumaya başla, seslice!" dedi buyurgan bir sesle. Acımasız ceza yöntemleri olmamıştı hiç, genellikle verdiği cezalar her zaman bizi bir adım öteye götürecek derslerden ibaret olurdu. Ki bu öğrencilerin çoğunu hiç istemediği bir şeydi, yaptığımız her hata bize ödev veya öğretmen hanımın tercih ettiği başka bir şeyle geri döndüğü için çoğunlukla sınıf yaramazlık yapmak yerine dersi dinlemeyi tercih ediyordu, çünkü kimse seslice sınıfta kitap okumaktan yana değildi veya tahtaya çıkıp çözülmesi zor bir problemi çözmekten...

Ön Yargı (Tek Bölümlük Hikaye)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin