-1-

70 7 134
                                    

     Ben yn. Gözlerimi araladığımda kendimi soğuk zeminde uzanır halde buldum. Başım sonuna kadar acıyla sızlıyordu. Rüyada mıydım? Ama rüya olsa bunu fark ettiğim anda uyanırdım. Şu an okulda olmam gerekiyor. İlk derse geç kalacağım.

Kendi ayaklarım üzerinde ciddi anlamda duramayacak durumdaydım. Sıralara tutunarak ayağa kalktım ve çevreme hafifçe göz gezdirdim. Oda sadece yukarıdaki loş ampulle aydınlanıyordu ve gündüz mü gece mi ayırt edemiyordum. Pencereler demir bir levhayla büyük vidalar yardımıyla kapatılmış ve oda bilmem kaçıncı yüz yıldan kalma gibi duruyordu. Önce pencereleri zorlamayı denedim ama benim gibi bir kız için imkansızdı. Kaçırılmış gibi hissediyordum. Hiç tanımadığım bir yerde ayılmak görüldüğü kadar kolay değilmiş ki kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu..

Sonra sıraları kontrol etmeye başladım. Ve evet yıpranmış bir kağıt parçası bulmuştum.

Spor salonunda toplanalım.

"Açılış töreni mi?" ufak da olsa bir umutla dışarı çıktım ve spor salonuna gittiğini düşündüğüm kapıya doğru heyecanla koştum. Demek ki sandığım kadar kötü bir şey olmamıştı. Sadece eski bir oda kapatılmış ve ben okula girmeden önce bayıldığım için büyük ihtimalle orada ayıldım. Şu an tek isteğim töreni kaçırmamış olmak. Lütfen vaktinde yetişmiş olayım lütfen lütfen lütfen...

Kolu kavrayıp ileri ittirdiğimde beni sandığımdan daha farklı bir ortam karşılamıştı. Yaklaşık on- on beş kişi salonun ortasında çekirdek kadar yer kaplıyordu. Kaşlarımı çatarak kalabalığa karıştım. Her bir kafadan endişeli sesler çıkıyordu. Aslında şu an bulunduğumuz durumun nasıl daha karmaşık bir hal aldığını full HD izliyordum. Etrafımız çok değişik insanlarla doluydu. Acaba sınıf arkadaşlarım mı?

Odaya göz gezdirdim ve ayakkabımı yere sürüyerek beklemeye başladım. Bir kaç kişi kavga ediyor ve bir kaç kız da ağlıyordu. Durum ciddi olsa gerek. Aslında başıma daha ne gelebilir ki mantığına yatıyorum. Tam dügün bir lise hayatım olacakken neden hiç buralı durmayan insanlarla  hapishane gibi olan bu mekanda bekliyordum. Zaten bendeki şans sadece üstün lise seviyesi ünvanı kazanabilecek kadar vardı.

Yine de kimseyle konuşmamaya karar vererek önüme döndüm. O sırada değişik bir ses yükseldi ve salonun ucundaki televizyon çalıştı. Aman tanrım...

"Upupupu anlaşılan herkes burada." gözlerim kocaman olmuştu ve salonda geri kalanlarla beraber ekrana korkuyla bakıyorduk. Beşiktaşlı bir ayı ekranda bize el sallıyordu. Önce tedirgince saklanabileceğim bir delik aradım ama soğukkanlı görünmen gerektiğini düşünüp tekrardan nefeslerimi kontrole soktum. Sadece bir ayı.

"Sen kimsin?!" diye bir ses yükseldi kısa olan çocuktan. Cidden benden de kısaydı. Ultimate kısa falan olabilir mi?

"Ben bu okulun müdürüyüm. Karşınızda.... MONOKUMA." salonun yanlarından üzerimize gonfeti patlamıştı ve hareketli bir müzik sen yükselmişti. Bir beş samiyeliğne falan tabi. Evet yanılmıyormuşum burası okulmuş.

"Bize ne bundan koca ayı?"

"A-a-a-a-a-a benim adım ayı değil Monokuma!" şu anda ne kadar kıl olduğumu anlatmaya gerek bile duymuyorum çünkü sesi o kadar iğrenç bir tizlikteki.. Ama tatlı bir ayı. Eminim bir şaka ve onu kontrol eden biri var. Yoksa nasıl konuşsun oyuncak demi canım.

"Konuyu uzatmayacağım. Bundan sonra buradaki herkes sizin yeni sınıf arkadaşlarınız..." Bir duraksama oldu. "... Kan ve dehşet verici günler geçirmenizi dilerizzz."

(Kırk dakika sonra)

"Hey! Kız hey uyan." gözlerimi araladığımda bana yukarıdan bakan ve hala uyanmadığımı düşünerek beni dürten bir çocuk vardı. En son duyduklarıma dayanamayıp fenalaştığımı hatırlıyorum. Ondan sonrası bende yok. 

GameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin