6

243 26 9
                                    

Killua işini bitirmiş çatının tepesinde saçlarının rüzgarla dalgalanmasına izin veriyordu. Hava bulutlanmaya başlamıştı. Bu gelicek olan yağmurun habercisiydi. Yukarıdan karanlık sokakları inceledi. Geçen polis arabalarını, binanın etrafındaki meraklı insanları, gelen ambulansla çıkarılan ölü bedenleri. Elinin kenarındaki kan damlalarına aldırmayarak kafasını kaldırdı ve önündeki şehri ve uzun binaların ışıklarını izledi. Hüzünlüydü. Bu hüzün gözlerine, yüzüne hatta hareketlerine bile yansımıştı. İlk bakışta acımasız gözükse de dikkatle yüzüne bakarsanız önemli bir parçasını kaybetmenin üzüntüsünü fark ederdiniz. Telefonu çalınca gözlerini şehirden uzaklaştırdı. Temiz eliyle cebindeki titreyen telefonu çıkardı ve abisinden gelen aramayı cevapladı. Telefonu kulağına götürdü. O bir şey söylemeden abisi konuşmaya başladı.

"Ani bir istek oldu. Hala o otelin yakınlarındasın değil mi? Bir sokak arkada bir kuyumcu var. İçeri gir ve içerideki adamı öldür. Fotorafı gönderiyorum."

Cevap vermesine gerek kalmadan abisi telefonu kapattı. Killua telefona gelen resme hızlıca baktıktan sonra elindekini kapattı ve cebine attı. Kanlı elini gizlemek amacıyla cebine soktu. Cebi kirlense de sonra yıkayacağını düşünüp umursamadı. Bir kuyumcu...dedi içinden. Çatılardan atlayarak sokağı geçti. Kuyumcunun camından içeri baktı. Adam elindeki mavi taşı inceliyordu. Ve fotoğraftaki adam olduğu belliydi. Killua içeride birisi olup olmadığını da iyice inceledikten sonra kendini çatıdan aşağı bıraktı. Yere olabildiğince sessizce inip kuyumcuya doğru yürüdü. İlk önce hızlıca kapının önündeki kamerayı kırdı. Ön kapıdan içeri girdi. Görülmeyecek hızda içerideki kamerayı da kırdıktan sonra tezgaha doğru yürüdü. Adam kapının üzerindeki çanın çınlamasıyla yeni gelen kişiyi daha yeni görmüştü. Hoşgeldiniz diyecekken duraksadı. Killua'nın üzerindeki kanı fark etmesi pek zamanını almamıştı. Geriye doğru adımlarken yere yığıldı. Killua işini hızlıca halledince kapıya çıkmak için yönelecekti fakat durdu. Adamın elinden yuvarlanarak ayağının dibine gelen mavi mücevhere baktı. Tanıdık gelmişti. Hatırlaması biraz zaman aldı fakat hatırladığı anda aceleyle kapıya döndü. 'Buradan çıkmalıyım' dedi içinden.

Karşısında pembe kabarık elbisesiyle Bisky duruyordu. Killua ağzından sessiz bir küfür kaçırdı. Geç kalmıştı. O mavi gezegen adlı mücevheri gördüğü anda atmalıydı kendini dışarı. Uzun süreden sonra gördüğü tanıdık yüzü inceledi. Biraz karşısındaki kadının gözlerine baktı Fakat mahcup bir şekilde gözlerini eğdi. Kanlı elini arkasına götürdü saklamak amacıyla. Bir zamanlar hocası olmuş kişiye ihanet etmiş gibi hissetti kendini. Bisky ise sırıttı. Killua'nın bunları yapması tabi ki de onun için hoş birşey değildi. Fakat aklındaki fikir onu gülümsemeye itmişti. Elini sesini yönlerdirmek için ağzının yanına götürdü ve arka kapının olduğu yere döndü.

"Buraya gelsene." diye içeri doğru seslendi. "Gon." cümlesinin devamını getirirken gözlerini Killua'nın yüzüne çevirdi. Bu adı duyduğu an dehşete düşen mavi gözleri görünce hedefine ulaşmanın mutluluğuyla sırıtışı genişledi. Killua hem kendi varlığını gizlemeye çalışırken sessiz bir şekilde bağırdı.

"Çekil önümden."

"Aaaa hemen gidicek misin? Arkadaşına ve bana merhaba demeden." Numaradan elini ağzına götürdü. "Üzgünüm eski arkadaşın mı demeliydim?" Eldivenli elinin arkasından bile pis sırıtışı gözüküyordu. Killua ise sinirlenmişti. Gözlerini kana susamışlığı bürürken elini istemsizce sivriltti. 

"Çekil." Fakat Bisky'de tek bir hareket belirtisi bile görülmedi. Birazdan Gon'un içeri gireceği kapıya çevirdi gözlerini. "Çekilmezsen gebertirim seni."

"Ama sevgili Gon'un buna üzülmez mi?" Killua sabırsızlıkla ellerini sıktı. Kendi şansızlığına yakınıyordu. Sonunda yalvarırken buldu kendini.

"Nolursun çekil önümden?" Gözlerinden iki damla süzüldü. "Beni bu halde görmesini istemiyorum." Bisky'nin dalga geçen gözleri bir anlık yumuşamıştı. "Lütfen."

"Killua?" Arkasını döndü ellerine saklamak amacıyla cebine sokarken. Üç yılın ardından bir kere daha buluşmuştu kahverengilerle maviler. 

Ağaçlar gökyüzüne, gökyüzü de yıldızına tekrardan bakıyordu özlemle.

***

Beni Affedebilecek Misin? - KillugonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin