İstanbul'un soğuk rüzgarlarında, yolda tek başına yürüyen bir adam. Önünden geçen insanlara bir bakıyor, sonra tekrar boynu bükük yürüyor. Bu yürüdüğü yol, aslında onun hayatı. Önünden geçenlerse içinde olan duygularının dışa yansıması.
Bir apartmanın önünde oturan çocukları gördü. Oynuyorlardı birbirleriyle. Ne kadar da mesutlardı öyle. Bir anlığına yüzünde bir tebessüm belirir gibi oldu. Ama sonra kendisinin ne kadar yalnız olduğunu hatırladı. Hemen silindi o tebessüm.
Yavaş yavaş apartmanın kapısına yürüdü, kapıyı açtı. Önünde sonsuzluğa giden bir merdiven duruyordu. Yavaş yavaş çıkmaya başladı basamakları. Her bir kat çıktığında komşularının kapısının önünde durdu. Bekledi. Bekledi birisinin onu fark edip kapıyı açmasını. En sonunda bir kadın açtı. Adam mutlu olmuştu. Ama o mutluluğu, kadının ona bağırmasıyla, evinin önünden kovmasıyla bitti.
Tekrar yukarı çıkmaya başladı. Birisi apartman koridorunun penceresini açık unutmuş ki rüzgarlar adama çarpıyordu. Adama çarpan rüzgarlar o kadar sert, o kadar hızlı ki! Adam biraz sinirlendi, huysuzlandı. Elinin tersiyle ne kadar itmeye çalışsa, rüzgar bir denli o kadar hızlı vuruyordu sanki. Rüzgarların estiği o büyük pencerede bir kuş gördü. Düşündü ne yalnız kuş diye içinden. Halbuki bilmiyordu kendisinin ne denli yalnız olduğunu. Eline almak istedi ama kuş bile kaçmıştı ondan. Kuş bile!
Devam etti merdivenlerı tırmanmaya. Bir kat daha çıktı. Bir kadın ve çocuğunu gördü evlerinden çıkarken. Konuşmak, yalnızlığını gidermek istedi. Mutlu bir şekilde onlara doğru yürüdü lakin ne kadın bakmıştı adama ne de çocuk. Yok saymışlardı onu, görmezden gelmişlerdi. Sanki onun etrafında mat bir cam ekan vardı. Dıştan bakınca bir şey yok gibi gözüküyordu o halde onlara adam.
Tekrardan başlamıştı merdivenleri tırmanmaya. Her attığı adım, gözünden gelen bir yaş damlasına neden oluyordu. Aniden durdu. Ellerini paltosunun cebine attı. Büyük, kirli ve şişmiş ellerine kağıtlar değiyordu. Aldı bir tanesini eline, dışını okumaya başladı. Ardından bunun bir mektup olduğunu anladı. Ona gönderilmişti fakat yanlış adres yazıyordu. Nerden gelmişti bu mektup onum cebine? Meraklı ya bu, açtı hemen okumaya başladı. Yıllar öncesinin bir mektubuydu. Annesinden gelen bir mektup. Okurken gözleri doldu, merdivene oturdu tekrar tekrar okumak için mektubu. Her okuyuşunda onu tekrar ağlatan bir sözcük vardı:Sevgiler. En sonunda dayanamadı. Mektubu merdiven boşluğuna fırlattı. Mektup yavaş yavaş düşerken adam artık merdivenleri daha hızlı çıkıyordu. Sonu gelmiyordu bu merdivenlerin.
Soluk soluğa kaldığı an durdu nefes almak için. Nefesi düzene girince tekrar başladı merdivenleri aynı hızda çıkmaya. Sonuna geldiğini hissetti merdivenlerin. Halbuki yoktu bu merdivenin bir sonu. Nasıl olduysa gelmişti işte sonuna. Bir beyaz ışık gördü sonda. Aynı anda nefesinin içinden dışarı çıktığını hissetti. O uzun saçları artık uçuşuyordu ve fark etti ki paltosu üstünde değildi artık. Ne zamandır hissedemediği kadar mutlu hissediyordu nedense. Halbuki adam sadece aşağı düşüyordu.