AYAKTA DURUYORDU

2 0 0
                                    

Orda durdu..... Daha doğrusu orada duruyordu... Nerde.... Aslında ona sorsan.... Cevap vermezdi ama mümkün olsa onun zihninde olsan görsek duysak.... Orada değildi.. bir yerde değildi.. her hangi bir yerde değildi...sadece duruyordu.... Ayaktaydı... ayakta duruyordu, dik, düz... eğik durmuyordu.. zorlanmıyordu ağır değildi, hafif de değildi aslında, ayak tabanlarının üstünde duruyordu ve şikayetçi değildi ayakları, yorgun değildiler, yürümek de istemiyordular ama, orada öylece durmaya ve bütün ağırlığın ayak tabanları altında ezilmesine kim, ne hükmettiyse itirazları yoktu.. o orda öyle duruyordu ayak tabanları da duruyordu... boynu dikti. O da dik duruyordu, gergin değildi, gevşek değildi, rahatça kendi halinde ayakları ve ayak tabanları gibi rahatça boynu dik duruyordu üstünde bir kafa vardı, her şeyi tam bir kafa, kaşı gözü yüzü dudağı kulağı saçı saç teli kökü.... Yanından geçip gittiler, gitti geldiler, bazısı sürtündü geçti, umurlarında değildi, durmuş ya da yürümüş ya da yatmış, yatıyor olsa üstünden atlayıp geçerdiler, belki bir ikisi atlayıp geçtikten sonra şöyle bi dönüp bakardılar ama durmazdılar yine, öldü mü kaldı mı / diyen olmazdı.....

Bakıyordu..... nereye?... kafası , yüzü, gözleri nereye yönelmişse dümdüz oraya... sağa sola yukarı aşağı değil..... Neresi burası... Onun için herhangibiryerdeğildiburası....ayağını bastığı her yer orası o kadar... Arkasınca tatlı bir rüzgar....yürü diyor sanki, ama kelimeler hükmetmiyor ona.....( birşeyvar!)

Döndü.... Yüz seksen derece... Edebi deyişi ile arkasına döndü....ssoolllll yanınca döndü sol kolu yönünde... aslında sol ya da sağ bilmezdi... Bi şekilde dönmesi gerekiyordu öyle döndü...arkasında.. yani bir an önceki arkasında sırtına çarpacakmış gibi en az dönen gibi kör dosdoğru hızla yürümekte olan her kimse... birden onun kara kırçıl sakalları, gözleri yanına dökülen kara kıvırcık bukleli saçları, gözlerini örten hafif kırlaşmış kalın kaşları..... ve de en çok bu saç sakal bıyık kaş bir sürü kıldan tüyden kalabalık arasından fışkıran gözbebeksiz bembeyaz iris ışını görünce o anda öne atmış olduğu sağ ayağının dizini havada büküp toprağa vurulmuş çapa gibi yere dokunduğu anda frenledi, alışkanlık edinmişti böyle durumlarda hiç şaşmadan hep sola hamle yapardı kararlı biriydi bu vurdumduymaz şehir kalabalığında ancak kararlı insanların şansı vardı kararsızları yutacak bir mazgal, tekmeleyecek bir kösele, üstünden aşıracak bir tomofil mutlaka bulunurdu, ustaca açısını ayarlayıp bu korkunç beyaz hüzmenin delip geçtiği karanlığı boşa çıkarıp yine geçmeyi başardı, kendine sevindi, pek de devasa bişeydi, bu kadar ustaca manevra yapmasa bayağı tehlikeli olabilirdi, o arada bu karaltının dönmeden önceki önünde 'bundan bi şey çıkmaz' deyip görüş açısını genişletmiş olan uzun parmakların sahibi gözlerin görüş açısına girdiği anda ellerin enini boyunu hedefini aşan bir ustalıkla ölçüp konumlandıran sahibine yakalandığını farketmedi, kurgulanan işi emir beklemeden yaptı parmaklar oluşan üçlü makastan her üçü hiç zarar görmeden hasar almadan, kendince övünerek hepsi kendinden memnun, biri eksik biri fazla biri ne eksik ne fazla, proton nötron elektron, kararlı bir şekilde buluşup karalı bir şekilde ayrıldılar.........hangisi eksik hangisi fazla bizi ilgilendirmiyor..... sabahın erken bir saatiydi....

Sabit hızla yürüyordu, sağa sola bakmadan.. kimseye çarpmadan yürüdü... Kalabalıkta herkes birbirine çarpabilir aslında, en azından sürtünür.... Kuşlar çarpmaz, birbirine sürtmez.. çarparlarsa büyük ihtimalle yeri bulurlar. Kuşların rehberi hava dır. Tüyleri havayı alır içinden geçirir, hepsini değil birazını, bakar sıcaklığına, ağırlığına, nemine, anlar nereye hareket ediyor... nasıl uçacağını anlatıır ona hava... kalabalık olunca dört bir yandan hareket eden arkadaşlarının havada oluşturduğu bütün akımı, anaforu, yön değişimini, ısı sıcaklık değişimini, enerji akımını hepsini anlık öyle kolay izler ki, kanatları.. ve de yön veren tüyleri kıpır kıpır anlık titreşir, sağ, sol, yukarı aşağı,  yirmiüç derece, yüzseksenüç derece, kuyruktan, kafadan, kafanı sok oraya, çek teleğini... hiç şaşmaz.... Allah vergisi... anlatıp öğreten yok.....

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 16, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RENK VE SES )gözümü kapayınca)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin