Neredeyse sabah oluyordu fakat Jimin'e uyku hiç uğramamıştı. Sıkıntıyla nefesini verdiğinde tekrar yatağında doğrulup odasında dolanmaya başladı.
Saatlerdir kendini tutmaya çalışıyordu ama içi içine sığmıyor gibiydi. Dayanamıyordu artık.
Pencere tarafında olan yönünü aniden değiştirip kapıya ulaştı. Elini kulpa atmadan önce derin nefesler alıp verdi. Hemen sonrasında dışarı attı kendisini.
Hızla dış kapıya ulaştı. Şanslıydı ki kimse uyanmamıştı. Sessizce çıktıktan sonra atını almak için ahıra yöneldi.
***
Atından hızla inen Jimin, tanıdık olan kapıya ulaşınca durdu. Buraya ilk ve son kez geldiği zamanı düşündü. Sinirle kapıya vurmuş, açan yaşlı kadına bağırarak Jungkook'u ve odasını sormuştu. O zaman terk edilmenin siniriyle düşünmeden hareket etmişti.
Bir süre bekledikten sonra elini yumruk yapıp kapıyı tıklattı. Birkaç saniye sessizlikten sonra tekrar tıklatacaktı ki kapı açılmıştı.
Daha önce karşılaştığı kadın şaşkın yüzüyle Jimin'e bakıyordu. Onu ve son karşılaşmalarını hatırlamıştı. Uykulu çıkan sesiyle, "Lordumuz şu an uyuyor." Dedi.
"Onu görmem gerekiyor." Dedi Jimin kararlı ses tonuyla. Kadının cevap vermesine izin vermeden adım attı. "Şimdi izin verirseniz içeri geçmek istiyorum."
Kadın kapıdan çekilerek Jimin'in içeri girmesine izin verdi. Bu tür işlerde yorum yapma ya da müdahalede bulunma hakkı yoktu. Hem eğer bir şey yaparsa sonunda kendi başının yanacağını bilecek kadar çok bilgi sahibiydi. Bu yüzden karışmamak en iyisi diye düşündü.
Jimin içeriye adım attığı gibi kafasını merdivenlere çevirdi. Soluna dönerek o tarafa doğru yöneldi. Hızla çıkmaya başladığında son geldiği zamanı hatırladı tekrardan. O zaman sinirden koşarcasına çıkmıştı basamakları, neredeyse ayaklarını acıtacak şekilde vurmuştu. Ama şimdi o duygulardan eser yoktu.
Son basamağı da çıktıktan sonra tam ortadaki kapıya baktı. Boş bir oda değildi şimdi. Oradaydı. Adımları kendinden habersiz oraya yönlendirdi. Kapıya ulaştığında çalmakla, direkt girmek arasında düşünmesine vakit kalmadan kapı yavaşça açılmıştı.
Jungkook da uyuyamamıştı. O saate kadar Jimin'in dediklerini düşünüyordu. Alt kattan gelen konuşma seslerini duyunca son vermişti düşüncelerine. Önce çıkmak istememişti odasından fakat konuşma seslerinin kesilmesinin hemen ardından gittikçe yaklaşan ayak sesleriyle vazgeçmişti bu fikrinden. Üstüne hemen bir salaş gömlek geçirip kapısını açmıştı. Ve işte oradaydı.
Jimin, bir anda karşısına çıkan bedenle şaşkınlığını engelleyemedi. Beyni durmuş gibi kalakalmıştı.
Aralarındaki bu tuhaf sessizliği bozan, şaşkınlıkla bakan Jungkook olmuştu. "Jimin?" Demişti boğuk ve sorgulayan bir ses tonuyla.
Jimin'in göğsü şimdiden hızla inip kalkıyordu. "Neden?" Dedi aniden. Sözcükler dudaklarından bilinçsizce çıkıveriyordu. "Neden sen vermedin o mektubu?"
"Ben," demişti Jungkook. Jimin'in ne dediğini tam anlayamamıştı ve sorgulanmayı beklemediği için ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
Saçmaladığının farkına varıp,"Özür dilerim." Dedi Jimin. "Sen haklıymışsın." Diliyle dudaklarını yaladıktan sonra fısıldayarak devam etti. "Beni terk etmemişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brilliant - Jikook Abo
FanficBirbirlerini uzun süredir görmemiş olan iki aşık, hiç beklemedikleri bir anda karşılaşır. Aşklarının bittiklerini sanan ikili çok yanılıyordur.