saat geceyi gösterdiği vakit sıkıntıdan
patlayacağını fark ettiğin anda geçeceksin televizyon başına
nazikçe, yıllardır üstüne tüttüğün koltuğuna oturacaksın
bir elinde kumanda haberleri açacaksın
tam karşında bir cinayet haberi
memleketinden bir kardeşini daha kaybedeceksin
sıkılmış için daha da bulanacak
diğer kanala geçeceksin
bir öteki kanalda da sırf yemek istedi diye'
bir hayvan vahşeti göreceksin
yavaşça gözlerin sulanacak
bir öteki kanala daha geçeceksin
bu seferde doların artışına doyacak gözlerin
sen içinde ki buhranla televizyonu kapata dururken telefonun çalacakarayan oğullarından biri
aylardır yoksulluğunu çektiğin sevinç tüm etrafını saracak
sanki göreceklermiş gibi üstünü düzelteceksin, ardından üstüne boğazını temizleyip yüzüne son zamanların en güzel gülümsemesini ekleyeceksin ve açacaksın telefonunu
oğlunun sesi epey bir bozuk "hesabına attım biraz harçlık, idare edersin değil mi?"
tüm sevincin içine kaçacak
kaç yıllık omuzların küçücük adamın minnacık sözüne devrilecek "yeter evladım benim, yeter" diyeceksin
oğlun bir şey demeden kapatacak yüzüne
içindeki acı tat ile telefonu koltuğun bir köşesine bırakacaksınbugünde hayatın acı tarafından nasibini alacaksın